-
İçerik sayısı
557 -
Kayıt Tarihi
-
Kazandığı gün sayısı
97
İçerik Türü
Profiller
Forumlar
Takvim
beşyüziki kullanıcısının tüm içeriği
-
Hazır Penholder raket istiyorum ama bulamıyorum
beşyüziki, Onur_122233 kullanıcısını yanıtladı. Forum: Ekipman Bilgi / Yorum / Değerlendirme
Sayın Onur_122233, topa vurduğununz yüzeyin düz ve ITTF'nin onayladığı bir lastikle raket kafasının kenarlarına kadar kaplanmış olması gerekiyor. Raket tahtasının kafasının ve sapının şekli şemaili, büyüklüğü istediğiniz gibi olabilir ve tutuşunuz da istediğiniz gibi olabilir. Penhold tahta, şeykend tahta, capon penhold tahta gibi terimler, belli biçimlerde, belli şekillerde kullanılmak üzere üretilmiş tahtaları sınıflandırıp, haklarında cemiyet içinde bahsetmeye yarayan terimlerdir. Şeykend, penhold ve capon penhold tutuşların ardında, tüm vücut hareket tarzını içeren, yıllarca sürmüş çalışma, gözlem, antrenman ve maç süreçlerinin sonucunda oluşmuş, hala da zenginleşen, engin bir teknik deneyim birikim vardır. Bu tutuş tarzlarıyla oynayışların herbiri çok zengin, pek dallı budaklıdır, pek inceliklidir, kendi içlerinde de çeşitlenirler. Aslen, herhangi bir tahtayla oynamaya başlanıp, üzerindeki lastiği de marka ve model ve kalınlığını değiştirmeden yalnızca lastikler eskidiğinde yenileyerek oynanınca 3 hafta ila 3 ay arasında bu raket vücudun bir uzantısı haline gelmeye başlar, ona ''alışılır''. Alıştıktan sonra da insan başka raketle ''oynayamaz'', onu arar, alıştığı rakete ''raketine'' kavuşunca da, oh dünya varmış deyip, rahat oynar. Nedenn? Çünkü vücudu ekipmana uyumlanmıştır. Şimdi vuruş kestirimleri, umduğunu bulmalar, topu istediği yere atabilmeler daha yerindedir. Oynarken, topa ne mesafeden, ne kadar, ne şekilde vurduğunuzda nereye, nasıl düşeceğini kestirebiliyorsunuz ve ekseriyetle kestirimleriniz de doğrulanıyordur. İnkişaf, ancak bunun üzerine bina olur. Böyle 20-30-40 yıl aynı tahtayla oynayan pek çok oyuncu vardır. Sayın Onur_122233, Şeykend tahtanızın sapını kısaltabilirsiniz elbet. Yalnız, kısaltmadan önce tahtanın halihazırdaki haliyle şu anki oyunumu etkileyip etkilemediğine bakardım. Etkiliyorsa bu etki nedir ve neye ihtiyacım var, bulurdum. Oyunumu etkilemiyorsa kısaltmazdım. Sapı kısalttıktan sonra tahtanın ''ağırlık merkezi'' değişecektir. Şimdi raketinizi penhold tutup savurur, dahası masaya geçip oynarsanız, lastiğin olduğu kısımın, yani kafanın parmaklarınızı çekiş etkisini hissedişiniz daha belirgin bir hal alacaktır. Tahta gıramaj olarak azalsa da kafasının ağırlığı belirginleşmiştir. Bu yeni hale intibakınız nasıl olur, onu siz bilecek, siz gözleyeceksiniz. Vücudunuzun içinde ikamet eden sizsiniz; sorular sorduğunuz kalabalık değil, siz. Kısaltma yaparsanız, bu yeni halle kendinize bir kaç hafta oynama mühleti vermek iyi olabilir, vücut hemen uyumlanmaz çünkü. Bu mühlet verildiğinde de, bu süre içinde sizde olan değişiklikleri , rakete yeni haliyle alışmaya başladığınızı ayırd etmeniz mümkündür. Şayet daha sonra yeni, penholder bir tahta alırsanız başlangıçta o da şimdikinden farklı gelecektir. Merhaleler vardır, seviyeler vardır; ilerleme için, bunlardan geçmek kaçınılmaz ve gereklidir. Çin penholder tahtalarının sapı kısadır ama, ekseriyetle shakehand tahtalara göre biraz daha geniştir. Sap, boyundan alta doğru, yanlardan düz bir çizgi çekerek genişler. Şeykend sap terminolojisini kullanarak ifade edecek olursak, bu adeta kısa, yassı, kalın bir ''konik'' saptır. Dolmakalem kucaklama tahtalarının kafa şekilleri kendi içlerinde çeşitlendikleri gibi, bu kafa şekilleri tokalaşma tahtalarından da değişiktir. Bu şekiller, masa tenisi oynana oynana, yıllar içinde belirginleşip, oturmuşlardır. Yine de kullanacağınız tahtanın bu ölçülerde olması gerekliliği gibi bir mecburiyet söz konusu değil. Kaldı ki kafa da, yolu yordamıyla, uygun bir penholdır tahta ölçüsüne yanlardan zımparalanarak küçültülebilir. Asli olarak ( asıl değil, asli ), masa tenisinde kural, topa düz bir yüzey vasıtasıyla vurmaktır. Bu yüzeyin şekli, büyüklüğü, onu nasıl tuttuğunuz size bağlıdır. Dünya şampiyonlarına baktığımızda, onların raketlerini ya japon ya çin dolmakalem kucaklama veya tokalaşma tutuşuyla tuttuklarını ve aşağı yukarı kendi türünün standart ebadlarındaki tahtalarla oynadıklarını görüyoruz... Shakehand tahtanızı kısaltırken sapı hemen öyle 1+ cm. kısaltmayıp. mesela 0,5 cm. kısaltabilirsiniz. Böyle yapıp biraz oynayınız, iyi hissediyorsanız, böyle de kalabilir. Bu noktada 1 cm. kısaltsam acaba nasıl olur deyip duran zihninize ehemmiyet vermeyiniz. Zira zihin direk 1cm. kısaltmış olsanız, bu kez de acaba 0,5 cm. mi yapsaydım, çok mu kısalttım diye kıvranacak olan bir mekanizmadır. İlaveten tahtanızın düz, konkav veya anatomic sap oluşuna göre, 1 cm. lik bir kısaltmanın etkileri de tahtanın ağırlık merkezi açısından biraz değişik olacaktır. 0,5 cm. ile başlayıp, ihtiyaç hissedildiği takdirde, 0,6...7...8...Yavaş yavaş ilerlemek yerinde görünüyor. Hülasa, tahta nasıl olursa olsun, onunla oynamayı sürdürülünce ''tahtaya alışma'' ortaya çıkıp, pekişiyor. Hiç tahtaya alışmaya falan çalışmadan, bu konuda en küçük bir çaba göstermeye gerek kalmaksızın, aynı tahtayla oynamayı sürdürmek yeterli. ''Alışma'' gerçekleşiyor. Bunu ancak deneyimleyerek anlayabilirsiniz. -
Shakehand(uzun saplı) raket Penhold(kısa saplı) yapılabilir mi
beşyüziki, Emirhns kullanıcısını yanıtladı. Forum: Ekipman Bilgi / Yorum / Değerlendirme
Bir alana henüz adım atmışkenki bir şey bilmez hal çok çok önemli ve kıymetlidir. Dünyaya geldiğimizde, hayat hakkında henüz hiçbir bilgimizin, henüz hiçbir tekniğimizin olmadığını pek çabuk unutmuşa benzeriz. ''Kafamızı kullanmanın'' gerçekleşebileceği net, ağ, cümle kurabilecek hale geldiğimiz dönemde oluşmaya başlar. Önceden tek tek sözcükler öğrenmiş olsak da, cümle kurabilmeye yaklaşık, ancak 3 yaşlarında başlarız. Oysa hayat hakkındaki deneyimlerimiz, öğrenme sürecimiz 3 yaşımızdan çok daha önce başlıyor. Cümle kurarak konuşma dönemi öncesi olanları pek azımız hatırlar, ancak vücudumuz olanları hatırlıyor, o dönemde olan pek çok şeyin kayıtları sistemimize işleniyor. Ayrıca konuşma dili olmaksızın da mimiklerle, çıkan seslerle, yakın çevremizdekilerin hiçbir şey yapmasa da bulunduğu andaki enerjetik halleriyle, varlığımıza, yaptıklarımıza gösterdikleri tepkilerle, pek çok izlenim elde eder, uçsuz bucaksız bir öğrenme kapasitemiz ve getirdiğimiz meçhul bir potansiyel de taşırken, doğru yanlış pek çok şey öğreniriz. Doğumumuzla gelen, henüz ''kafasını kullanmayan'' çekirdeğin üzeri, çevremize ve izlenimlerimize göre şekillenip, koşullandırıldığımız yeni katmanlarla kaplanmaya başlar. Avuç ve dizlerimizde yanmalar, sıyrıklar, onlara batan minik taşlar, bağlayan yara kabukları, belki yüz, kaş, çene ve başımızda çarpmalardan mütevellit yaralar, kısaca acı sayesinde ''yürümeyi öğrenir'', kendimizi yürüyebilecek şekilde düzenleme becerisi kazanırız. Sobadan, ütüden elimiz, sıcak yiyeceklerden dilimiz yandığında pek çok ve iyi öğrendik. Bazen ebeveynlerimiz ya da birlikte kimlerle büyüdüysek, özellikle de annelerimiz, mümkünse hiç acı çekmeden öğrenmemizi ister gibi tepki gösterirler. Bu anlaşılır; ama mümkün değildir. Bilmek yapmaktır (deneyimlemektir). Böyle öğreniriz. Yüzmeyi öğrenmemiz için kitaplar okumak veya bu konuda söylevler dinlemek değil, suya girmemiz gerekir. Su yutabilir, batıp çıkabiliriz ve öğreniriz. Annemizin içinde sıvı içinde büyüdüğümüzden ve yeni doğan çocukların yüzmeyi biliyor oluşlarından, zaten yüzme ''biliyoruzdur'' ancak bedenin bunu hatırlaması, kendini suya bırakışı ve suyun içinde suyla uyum içinde hareket edebildiği halle tekrar tam buluşmayı deneyimlemesi ve bu deneyime yerleşmesi gerekir; artık ''yüzme öğrenmişizdir''. Yüzme öğrenmede bu süreci yaşarız. Oynayamayacağımızı kendimizin deneyimlememize ihtiyacımız olabilir; bu halin pek çok katmanları, pek çok açılımları vardır, pek çok şey olmaktadır ve o zaman tahtanın sapını kesip, onu ''penholder'' yapmalıyız. Ondan sonra deneriz, oynayamayız; böylece onunla oynayamayacağımızı idrak etme şansımız olur. Ya da belki standart bir penholdır tahtamız olmaz ama sürpriz! Piyasadaki penholder tahta normları içinde olmasa da tahta fena olmamıştır, hoşumuza gider ve onunla oynayabiliriz de. Belki bir süre...Sonra işler değişir, yeni bir mevsim gelir ve başka bir penholdır tahta alırız. Veya belki ahşap oymaya yeteneğimiz olduğunu, bundan hoşlandığımızı fark eder, buna yüklenir, masa tenisini tamamen bırakır ve nefis, küçük, şimdiye kadar kimsenin yapmadığı ahşap heykelcikler yapmaya başlarız... Bir konuda deneyimlerimiz olsa da, deneyimsiz birine karşı, o bizden bir konuda destek, yardım isterse, elbette onun da bu yardımı almaya istekli ve de hazır olması koşuluyla, ona ''şöyle yap'' gibi, ona ne yapacağını buyuran, emir kipi içeren bir tavırla yaklaşmak yerine, bu konuda ''ben şöyle yapıyorum'', ''şöyle şöyle yaptığımda da şöyle şöyle oldu'' demekle yetinmek, o noktadan sonra da gerisini ona bırakmak, ona alan açmak taraftarıyım. Birisi, kendi deneyimini yaşamak zorundadır. Bu yöntemi yavrularını büyüten hayvanlar bir şey uygulamadan uygulamaktadırlar; anne kedi yalanmakta, yavruyu yalanırken asla ve asla düzeltmemekte, yavru da anne kedi gibi yalanmayı öğrenmektedir, avda ve diğer şeylerde de bu böyle cereyan etmektedir. Yavru zaten tüm kalbi ve varlığıyla öğrenmeye can atmakta, anasını gözlemekte, bırakın gözlemeyi, onu tüm varlığıyla içmektedir. Böyle olduğunu belki bildiğinizi, belgesellerde izlediğinizi, gördüğünüzü düşünüyorsunuz ama aynısını kendi hemcinslerimize karşı olan davranışlarımızda uygulayarak, bu konudaki takdirimizi gösteriyor muyuz? Hayatta ,etkili olmanın en önemli olduğu durumlar olduğu gibi, mesela güneşlenmek gibi, mesela bir bahçıvanın, çapalayıp, suyunu, gübresini verdiği bahçede, gayrı gülleri kendi kendilerine açmalarına bırakması gibi, etkili olmanın zerre kadar önemli olmadığı sayısız durumlar da var; hatırlayalım, ayırd edelim; zevklidir bu. Gülü açmaya zorlarsak da onu mahvederiz. Mantık cansızlarla çalışır, cansızları çekip çevirirken işe yarar; oysa hayat mantıksal değil, paradoksaldır. -
Shakehand(uzun saplı) raket Penhold(kısa saplı) yapılabilir mi
beşyüziki, Emirhns kullanıcısını yanıtladı. Forum: Ekipman Bilgi / Yorum / Değerlendirme
Piyasaya sürülmüş ürünlerin ebad normlarından tamamen özgürleşmek gerekir. Gao Jun, sapı kısaltılmış bir Butterfly Matsushita Pro tahtasını çin dolmakalem kucaklamasıyla tutarak, tek taraflı kısa pütürle, masabaşı blok-defans oynuyor. Tahtanın kafası ise orijinal büyüklükte. Matsushita Pro'nun kafa ölçüleri standart tokalaşma atak tahtalarından daha geniş ve uzun; nasıl diyoğlağ, kafa ''semi-large''. Gao Jun, raketinin ''penhold'' olup olmamasından bağımsız olarak oynamaktadır. Bir masa tenisçi için, kendine, oyununa uygun ekipmanı bulmasının önemini kim gözardı edebilir ki. Kimine hazır bir ürün cuk oturur. Kimi ürünü modifiye eder. Bunlar oynadıkça belirginleşir. Herkes eşsizdir. Gao Jun'un masabaşı oyuna uygun, ''allround'', ''yavaş'' bir tahtaya ihtiyacı vardı. Matsushita Pro'nun son derece kaliteli olarak inşa edilmiş olması ve kontrollülüğü, kısa pütürle kullanırken vuruş sırasında ona verdiği güven duygusu, tahtayı yitirirsen aynı kalitede bir başkasını bulabileceğini bilmek... Sonunda tamam, bu tahta iyi bir zemin, güvenilir bir altlık, buraya yerleşeyim, daha da bu konuya kafa yormayayım da, artık o enerjimi de oyunuma, antremanlarıma yönelteyim deyiş...Ve öyle de yapış... Gao Jun Matsushita Pro ile önce sapını kısaltmadan oynadı, sonra sapında 1 yada 2 kısaltma yaparak denedi ve kendi ''Hah!''ını buldu. ''Hah, işte bu!''sunu veya ''hım, bu fena değil''ini. Gao, tahtasının kafasını ''standart'' penhold ölçülerinden birine göre küçültebilir, böylece şimdi o da penhold raketiyle penhold oynayanlar sırasına katılabilir, o kitle içinde kendini güvende hissedebilirdi. Lakin, aslen bir kesmeci tahtası olarak inşa edilmiş Matsushita Pro'nun, yavaşlığı kadar, kafasının genişliği de Gao'nun hoşuna gitdi; ne de olsa geniş kafalı tahtanın ''tatlı nokta''sı da daha geniş idi. Bloklarken top olması gerekenden biraz daha sağ veya sola da çarpsa, çarpma merkezi yine de ''tatlı nokta'' içinde kalıyor, bu çarpışmadan yayılan titreşimin dalgaları, bu dalgalar, şimdi Matsushita Pro'nun narin gövdesinde sapa doğru ilerleyip, tahtanın nispeten kaba boynuna, oradan da, kah Gao'nun işaret ve baş parmağına, kah da arkadan diğer parmaklarına ulaşıyor, sonra parmaklardan bileğe, oradan koldan yukarı omza, oradan da enseye ve beyin köküne çıkıyor, yükseliyor ve beynin, durumu, kendi datasındaki malumatlarla yorumlayışı, yapılan vuruşa dair ''hım, evvet işte böyle'' tarzı, hoşnutluklu bir geri bildirim halini alıyordu. İyi bir vuruş yapıldı...Bir sonrakinin de iyi olmasını destekler bu. -
Hazır Penholder raket istiyorum ama bulamıyorum
beşyüziki, Onur_122233 kullanıcısını yanıtladı. Forum: Ekipman Bilgi / Yorum / Değerlendirme
Bahis konusu zımparalama ameliyesi, sürtünmeyi engellemekten ziyade, boyun tabir edilen bölgede, tahtanın üst yüzeyiyle yan yüzeyinin bir araya gelip birleştiği yerde oluşan keskinliği gidermeye yönelik. Sürtünmeyi engellemekle hiç uğraşmaz, asıl o keskinliği gideririz. Zımparalayarak, tahtanın boynunda, tam o keskinliğin olduğu bölgeyi köreltir, bu köreltmeyi yayar, daha da ileri gider ve parmağımızın üzerine rahatça yaslanıp oturacağı, yaklaşık 45-70 derece açı yapan, yeni bir yüzey oluştururuz. Bu yeni yüzeydeki sürtünme, ağacın ete sürtünmesi, zımparalamadan önceki düzeydedir, ne azalmış ne de artmıştır. Ancak düzdür şimdi yüzeyimiz; artık çin dolmakalem kucaklama tutuşunu yapan parmağımızı kesmez. Elbet zihnin yapısı şöyle bir cümle kurmaya da elverir: sürtünmeyi, yüzeydeki pütürler, çizikler, girinti ve çıkıntılarla olan temasın neticesi olarak aldığımızda, evet, zımparaladığımız keskin köşe tek, dev bir pütür, tek, dev bir mania, tek dev bir çıkıntıdır; zımparalayarak onu ortadan kaldırmış, dolayısıyla bu manada sürtünmeyi ortadan kaldırmışızdır. Bir temas noktası ne kadar küçük ( çivi ucundan --> iğne ucuna) veya ne kadar ince ise ( bıçak kenarından --> jilet kenarına) temasın batıcılığı veya kesiciliği, yani etkisi o nispette yüksek olacaktır. Daha önceki kaleme alışlarımın en az birinde ''yoğunlaşma, konsantıre olma'' bahsinde bu hususu naçizane dile getirmiş idim. İşte, parmak bazen, oyun esnasında, bu bölgeye yaptığı envai çeşit tazyiklerin ve bu tazyiklerin mütemadiyen tekrarlanması neticesinde, tahta boynundaki bu keskin bölgenin etkisine maruz kalıyor ve o bölgedeki doku eziliyor, hücreler parçalanıyor, doku zarar görüyor. Milyonlarca yıllık evrimin bilgi ve programına sahip güzel vücudumuz da hemen o bölgede bir su toplanması, bir su keseciği oluşturuyor. Böylece keseciğin içinde-altında kalan hasarlı doku ile çevre ortamı arasına bir mesafe konmuş oluyor. Kese, içinde hasarlı dokunun, bu bir yanık da olabilir, bir manada anne rahmindeki amniyotik sıvı içinde beslenen ve büyüyen bebe misali, kendini toparlayıp, onarıp, iyileşip, düzenleyip, büyüyebileceği bir ortam, bir enerji alanı işlevi görüyor. Geri gelelim; bazen, tokalaşma tutuşu kullanan bazı oyuncular, artık kendi tutuş şekillerine göre veya n'aaptıklarını bilmediklerinden, raketin boynunu zımparalayarak derinleştirirler. İşte, ''tahta kenarını zımparalama'' terimini gerçek manada hak edenler kanaatimce bunlardır; tahta kenarını bunlar zımparalar, tahta boynunun orijinal konkavını tahta kafasına doğru bunlar oyarlar. Yaptıkları, çin tutuşçusunun parmağı rahat etsin diye yaptığı yaklaşık 45-70 derecelik çapraz zımparalama değil, kelimenin tam manasıyla ''tahta kenarını zımparalayarak'', oyuştur. Elbet bunların içlerinde, bu tam yandan oyuşları yaptıktan sonra, üstüne köşeleri eğimli zımparalayarak yuvarlaklaştıranlar da vardır; lakin bunların birbirinden ayrımını gözetmek ekmeğimize yağ sürer: Tahtanın üstünü zımparalamak ( mesela vernik attıktan sonra en ince zımparayla, hafifçe ki lastiği yapıştırınca tutsun ), tahtanın kenarını çapraz zımparalamak ( parmak oturuşlarını kolaylaştırmak, parmağı kesen yerleri yumuşatmak ), tahtanın yanını zımparalamak ( kah boyunun yanlarını, kah tahtanın kafasını küçültmek için yanlarını )...- 6 yanıt
-
- 1
-
-
Hazır Penholder raket istiyorum ama bulamıyorum
beşyüziki, Onur_122233 kullanıcısını yanıtladı. Forum: Ekipman Bilgi / Yorum / Değerlendirme
Sayın Onur_122233, oynarken raketinizin nereleri, hangi noktaları elinize baskı yapıyor da, oralarda eliniz su topluyor. Hala etmediyseniz, evvela bu noktaları tespit ediniz . Mesela; üzerindeki lastiğin yapışık olduğu ''kafa'' kısmıyla, rakedin sapının bir araya geldiği ''boyun'' bölgesi mi; hani belki boyun bölgesinde, tahtanın yüzeyinin tahtanın yan yüzeyiyle bir araya geldiği yerdeki keskinlik mi su toplatıyor ele orada? Hani Çin tutuşunda, sap çevresinden dolaşan hem baş hem işaret, özellikle de işaret parmağı çok basınç alır bu tutuşta bu keskinlikten. Hal böyle olunca da çin dolmakalem kucaklayan tutuşçuları da bu keskinlikleri kendilerine göre zımparalarlar. Böylece o keskinlik ortadan kalkar, parmaklar bu bölgeye rahatça dolanır, yerleşir ve rahat ederler. ''Wang Hao equipment'' ya da ''penholder blade of Wang Hao'' deye Google araması yapıp, fotolara bakarsanız, ustanın kendi parmağına göre raketini nasıl zımparalamış olduğunu görmekte gecikmeyeceksiniz. Bu fotoları acele etmeden, dikkatle tetkik ediniz. Zira aynı şeyi kendiniz için, kendi tahtanızda ve kendinize göre, acele etmeden, dalıp gereğinden fazla da zımparalamadan, aşama aşama, kendi konforunuz için, kendiniz yapacaksınız. Zımparalamada orta-ince kalınlıkta bir zımparayı çapı 1 cm. veya biraz daha kalın bir silindire sararak kullanmanın ziyadesiyle faidesini gördüm. Bu silindir ne olabilir? Kalem pil, kalın bir keçeli kalem, ince bir ilaç tüpü, bu tarz şeyler...Zımparayı bu silindirin çevresine sardığımızda da bir ''zımpralindir'' elde etmiş oluruz. Şimdi artık zımpralindirimizi bir parmak misali, parmağımızın konacağı bölgeyi uygun açıda zımparalamak için kullanabiliriz. Kah Çin tutuşu, kah da el sıkışış tahtaları, tüm tahtaların boyunları fabrikadan çıktıklarında az çok keskindir. Böyle oluşun oyuncu cemiyetindeki tesirleri ise çok çeşitlidir. Bu bahste zihnen, umumi bir neticeye varmak, illa da bir netice çıkarmak için bir tazyikten söz edilebiliyor bile olsa, uyanık olduğumuzda zihnimizin bu tazyikli halinin bizdeki tesirinden adeta tereyaaından kıl çeker gibi sıyrılabilir ve artık enerjimizi, canımızı, zihnin ardı arkası gelmeyen gevezeliklerine yakıt etmekten çekip, onu başka bir yere yöneltebilir, orada kullanabiliriz. Uyanık ve mevcut olduğumuzda bunu yapmak mümkündür. Artık enerjimizi, parmağımızın rahatı için gerekli bölgeyle bağlantı kurmak, orayı gerektiği kadar, arada deneyerek, aşama aşama, nazikçe, yalnızca kendi kullanacağı süper lüks bir coysitiği milim milim şekillendiren, heykeltıraşvari bir işçi gibi çalışmak, aynı zamanda bu vasıta ile kendimizle yeni bir şekilde bağlantı kurmak, kendi kendimizle olan ilişkimizde, yeni minik keşifler yapmak için, enerjimizi tüm bu süreç için kullanmaktayızdır. Azıcık zımparalayıp, sertçe üfleyiniz; hem tahtaya, hemi de zımparaya; araları dolduran tozlar gitsin. Sonra tekrar aynı...Ve böyle yapmada çok da ilerlemeden, raketi çin tutuşu tutunuz, bakalım nasıl bir his veriyor. Sonra yavaş yavaş zımparalamağa devam ediniz, arada çin tutuşu denetlemelerinizi yapınız ve denetlemenizde ''hah, bu iyi galiba''yı ilk hissettiğinizde zımparalamayı kesiniz. Katiyyetle kesiniz, artık devam etmeyiniz. Bu şekilde çalışıyor olmanın verdiği şevk ve momentumla zımparalamayı biraz daha, azıcık daha sürdürme eğilimini kuvvetle hissetseniz dahi, mevcut olunuz ve bu eğilimle katiyyetle işbirliği etmeyiniz ve ona pabuç bırakmayınız. Zımpralindirinizi ve raketinizi derhal supor çantanıza koyunuz. Zira, şayet salonda veya her neredeyse orada, gerçekten bir süre oynamaya başladıktan sonra hala bir rahatsızlık hissederseniz, o vakit oynadığınız yerde tahtanızı biraz daha zımparalayabilir ve hemen deneyebilirsiniz. Elinize cuk oturur hale gelmesi çok sürmeyecektir. Zımparalama da mermer oyma gibi, hayat gibi, tek yönlü bir bilettir; fazla zımparalayışın geriye dönüşü yoktur. Sayın Onur_122233, demem o ki, şayet halihazırda tokalaşma tipi bir tahtanız varsa, onda ön-arka, parmaklarınızı rahatsız eden yerleri, kendi rahatınıza göre zımparalayıp, pekala çin dolmakalem kucaklayan tutuşunuzla tutup, mükemmelen kullanabilirsiniz. Lakin elbette, sizi bir çin dolmakalem kucaklama tahtası edinmekten men etmek gibi bir niyetim olmadığını da bilmenizi isterim. Ancak bir çin dolmakalem kucaklayan tahtası da edinseniz, tutuşta parmaklarınızı rahatsız eden noktalarda bir zımparalama süreci yine de elzem görünmektedir. ''Stiga Türkiye'' masatenisi-market.com'a bir bakın, en iyisi telefonla bir sorun isterseniz, zira, son ziyaretimde mağazalarında, Stiga marka Çin dolmakalem kucaklama tahtaları olduğunu görmüş idim.- 6 yanıt
-
- 1
-
-
2011’den İtibaren Güncellenen Kurallar Hakkında Bilgi
beşyüziki, şerefgüneysu kullanıcısını yanıtladı. Forum: Genel Konular
80'lerin başında, Taksim'den Şişli'ye giderken solda, zemini cadde seviyesinin biraz daha altında olan meşhur Kristal Büfe vardı. Onunla, ilk kez orada karşılaşmıştım. Kristal Büfe'ye ilk gittiğimde, bir yandan ıslak hamburgerime dişlerimi iştiha ile geçirirken, bir yandan da gözlerim, mekan içinde, ağır ağır dolanmaktaydı. Derken, duvarda tost ve hamburger çeşitlerinin yazılı olduğu listeyi tetkik etmeye başladım... Kaşarlı Tost... Çift Kaşarlı Tost... Sucuklu Tost... Karışık Tost... Hamburger......Yengen...Şimdi sıradaki çeşidi okumadan önce sizden, yukarıda alıntıladığım soruyu bir kere daha okumanızı, ardından alttaki sözcüğü okumanızı istirham edeceğim... Yersen. -
2011’den İtibaren Güncellenen Kurallar Hakkında Bilgi
beşyüziki, şerefgüneysu kullanıcısını yanıtladı. Forum: Genel Konular
Sayın TSuBaSa, Daha önceki toplarla ( selüloid 40, hatta 38 mm.) oynamış ve beden-zihinleri onlara göre şartlanıp şekillenmiş oyuncuların, plastik toplarla oynamaya başladıklarında yaşadıkları ( gayet de anlaşılır) ezber bozulma deneyimlerini yadsıyamayız. Oyuncular, oynadıkça da bu ezber bozulmasının yeni veçhelerini tecrübe ettiler, ediyorlar. Oyuncuların, kah bu yeni uyumlanma, bu yeniden akort olma sürecindeki izlenimlerinin, deneyimlerinin sonucunda, kah da birbirlerinden duyup, veya okudukları üzerinden, ''Plastik topların daha yavaş'' olduklarını dillendirdiklerini görüyoruz. Masa tenisi oynamaya plastik toplarla başlayanlar ise, kendi deneyimleri üzerinden, zaten toplar hızlı veya yavaş beyanında bulunabilecek bir mukayese şansına sahip olmuş değiller. Bazı vuruşlarda, özellikle kısa bırakmalar, servisler, itmeler ve benzeri düşük hızlardaki vuruşlarda, yeni plastik topların daha ''yavaş'' oldukları şeklindeki nitelendirmeye doğrusu katılamayacağımı ifade etmek istiyorum. Bu tarz ''düşük hızda'' vuruşlarda bende, plastiklerin hızlarının önceki 40 mm.toplar gibi olduğu istikametinde bir kanaat oluşmuş vaziyettedir. Andığım tarz ''yavaş'' vuruşlarda, plastiklerle önceki 40 mm.topların arasında hafif falso azalması dışında bir ayrım gözlemlemediğimi de buna ilave etmek istiyorum. Aslen, top için ''hızlı'' veya ''yavaş'' tarzı nitelemeleri, varoluşsal gerçeği dile getirmesi açısından yerinde bulmadığımı da, yukarıdaki gönderimde kaleme almaya çalıştım. Genellemelerle düşünüyor, özelde yaşıyoruz. Şayet çok çakıyor, çok sipinks ve kontra sipinks atıyor, hemi de orta düzey ya da üstü veya daha üst düzey oyuncuysak, bu tarz süratli ve çok süratli vuruşların olduğu rallileri deneyimleyen oyuncuların, hemi de yaygın olarak, plastik topları ''yavaş'' diye nitelendiriyor oluşunu yadırgamıyor, bunu anlaşılır, bu yorumu yerinde buluyorum. Bu oyuncuların laboratuarı da rallilerde deneyimledikleri ve antrenmanlarıdır. Hepimiz oynarken arada kendi deneylerimizi de yapıyoruz. Top, bu oyunun belkemiği, rallide gidip gelirken, oyuncuların açığa çıkan enerjisini görünür kılan, bu enerjiyi taşıyan ve ileten, bir bakıma masa tenisi sanatını, yaptıklarınızı görünür kılan, varlığınızı ona göre akort ettiğiniz, en önemli medyum, en önemli aracı. Bu 40+mm. plastik topları bu oyuncular istemedi, onlar talep etmediler. Buna tamamen kayıtsızdılar. İnsanların bilinçliliğiyle, ondan çok daha hızla gelişen teknoloji arasında dengesizlik var. -
2011’den İtibaren Güncellenen Kurallar Hakkında Bilgi
beşyüziki, şerefgüneysu kullanıcısını yanıtladı. Forum: Genel Konular
Ney anlaşılacaktır Sayın Esrarte? Anlaşılacak olan ne? Şayet anlaşılacak olan- var sayıyoruz; ''yeni topların daha hızlı olması'' ise, buradaki, ''hızlı top'' nitelendirmesi aslen bir safsatadır. İletişime yarar bu ve buna benzer terimler, ''kolaylık'' sağlarlar, yüzeyseldirler. Top nasıl ''hızlı'' olabilir, topun kendisi nasıl böyle nitelendirilebilir? Çita olur hızlı, atmaca olur hızlı, firavun faresi olur hızlı. Lakin gerçek manada topu nasıl hızlı diye niteleyebiliriz? Gerçek manada, hakkını vererek, nasıl niteleyebiliriz bir topu hızlı diye? Vehm borcumuz mu var? Topta bir hücre sıvısı gibi, bir yürek gibi güp güp atan bir işlev yok. Kendi içinde ona ait, onu hızlandıran bir enerji kaynağı yok; top, böyle bir niteliğe sahip değil. Periler de hızlandırmamaktadır topu. Top, canlı oyuncunun merkezinden çıkan enerjiyi taşıyan ve bu enerjinin hem ifadesi hem de uzanışı, yayılışı olarak masanın üzerinde hareket eder. Bilim, kurbağayı keser, biçer, tüm organlarını ölçer, biçer, sınıflandırır, salgılarını, onu oluşturan maddelerin en ince ayrıntısına kadar analizini yapar, bunları sınıflar, yazar, listeler; fakat kurbağa ölmüştür. Dil, belli bir niteliğe sahip olan bir şeyi, sanki o şey, sahip olmadığı bir niteliğe sahipmiş gibi ifade etmeye de izin verir. Dil, buna da imkan tanıyan bir mekanizmadır. Ancak bir nesneyle bir şey yapmak istiyorsak, ancak bu nesnenin niteliklerinin elverdiği şeyleri yapabiliriz. Dilin o nesne hakkındaki yorumlarının elverdiği şeyleri değil. Şimdi ve burada olan şeyler oldukları gibidirler. Onlara, üzerlerinde düşünmeden direk bakarsak bunu görürüz. Elime 40+mm. bir top alıyor ve ona direk, düşünmeden bakıyorum. ''Daha hızlı'' nitelemesi güldürüyor beni. ''Topa bak!''... Duyarız bunu masa tenisinde. ''Topa bak!'' Ona direk bakmalısın. ''Hocam tek tek tekrardan çıkarıp da atması zor.'' Sayın Esrarte, hangisi? Neyi?... Sayın Esrarte, neyi Çin lastiği ve Avrupa lastiği farkına benzetmek istiyorsunuz? Raket, canlı oyuncunun merkezinden ve yerden gelen enerjinin, ileteni, aracı. Lastiğin, süngerin, tahtanın elbette çeşitli nitelik ve etkileri var, lakin aslolan bunları harekete geçiren, işleten hayat enercimiz, canlılığımız. Kanaatine varılıyor da, oyuncuların tutumları ve oynama tarzlarındaki değişiklikler, vaziyetin, bu kanaatin aksi istikametinde olduğuna dair bir izlenim uyandırıyor: Alece'sinden Primorac Carbon'a geçmiş, taa 38'lik toplar döneminden gelen bir Timo Boll ( elbette bu tahta değiştiriş aslen yaşının getirdiği güçten düşmeyi telafi etmek için değilse)...Sert süngerli lastikler, takviye edilmiş tahtalar ve bunları kullanan prolarda artış...Kontra oyun tarzının ve böyle sayı almaların belirginleşmesi...Oyuncuların beyanları... -
Profesyonel Defans Raketi Önerisi
beşyüziki, TenisçiMete kullanıcısını yanıtladı. Forum: Ekipman Bilgi / Yorum / Değerlendirme
Merhaba Sayın TenisçiMete, şayet talebinize, raketten istifade edecek olanın oyun tarzını, ekipmanı ağırlıklı olarak neleri yapmak için kullanacağını da ilave ederseniz, bunun faydaya, verime katkısı olacaktır. Mesela raket, tam kesmecilik; paso kesmecilik, tam savunmacılık, kırk yılda bir çok uygun topa çivi veya sipinks yapmacılıkta mı kullanılacak? Mesela Evgeni Chtchetinine tarzı oyun. Yokusa atakçı- kesmecilikte; hem uzaktan kesmeler, hemi de kontra sipinks, sipinkse sipinks çekmelerde, yoğun atak kollayan kesmecilikte mi? Joo Se Hyuk, Ma Te, Wang Xi, Ruwen Filus tarzı. Masabaşı, ağırlıklı olarak masaya yakın oynayışta, uzun pütürü şutop, bulok ve atağa yönelik olarak kullanmalarda mı? Mesela He Zhuojia, Carl Prean veya Deng Yaping tarzı. Masabaşı, pütürle kesme bulok yapmaların ağırlıkta olduğu bir tarz mı? Mesela Manika Batra, mesela Fabian Akerstrom. Yine de bir tavsiyede bulunabilmek için bu malumatlardan yoksun oluş, aşağıdaki satırları kaleme almak için bir mania teşkil etmemekte. Tahta: Stiga Defensive Classic Lastik: DHS Neo Hurricane 3 Uzun pütürlü lastik: Yinhe Neptune ya da Friendship RITC 837 -
Sayın Kaano, Değil mi ki burada ''hava aldı'' terimi kullanılıyor, öncelikle bahis konusu lastiğin ne çeşit bir lastik olduğunun belirtilmesi gerekir; gerekir...Ki ona uygun bir teknik, bir yöntem önerilebilsin. 1-Süngersiz pütürlü lastik kullanılıyor da, kenar bandını sökerken lastikler hafif kalkarak altlarına hava mı aldılar? Bu olabilir. Düz yüzey düz yüzeye yapışık iken vuku bulmuş bir hadise. 2-Süngerli pütürlü lastik kullanılıyor da, üstteki pütürlü lastik altındaki süngerden mi ayrıldı da arasına hava aldı? Bu da olabilir. Olay burada da düz satıh düz satıha yapışmışken vuku bulmuş; araya hava girmiş. 3-Yoksa bahis konusu, aslen ters çevrilip süngere yapıştırılmış pütürlü bir lastik olan düz bir lastik de, onun mu üst lastiği süngerinden hafif kalkarak hava aldı?..Ki aslen düz lastik zaten yanlardan açık, dolayısıyla zaten hava almış, hava pütürlerin arasında dolaşır vaziyettedir; daha nasıl olsun da hava alsındır; alıktır zaten havayı. Haa, o bölgedeki pütürler alttaki süngerden ayrıldılar da, hava aldıklarından dolayı değil de çevreleriyle aralarındaki gerilim farkından dolayı lastik o bölgede şişik, bombeli mi görünüyor? 4- Süngerli lastiğiniz( düz olsun pütürlü olsun) tahtadan ayrıldı; yani sünger tahtadan ayrıldı. Ayrıldığı yerden ''hava aldı''. Düz yüzey düz yüzeye yapışmışken arasına hava aldı. Hangisi? Madde 3 olduğu varsayılarak bir tarif: Lastiği sökmeksizin, kalkan bölüme yapıştırıcı sıkmayacak, belli bir alana yapıştırıcı süreceksiniz. Şöyle ki: Yapıştırıcıyı, o da mesela yarım leblebi büyüklüğünde bir damla kadar, cam bir yüzeye, mesela bir çay tabağına sıkınız. Sonra üst lastiği kenarından bir cımbızla kaldırıp tutunuz. Akabinde, kalkan lastiğin altında kalan süngere, 3,4 veya 5 mm. eninde ince ve sert bir karton şeriti sanki mini bir sıpatula imişçesine kullanarak, onunla camdan aldığınız yapıştırıcıyı süngere incecik sürünüz, güzelce sıvayınız, fazlasını alınız. Acele etmeden ama çabuk yapınız bunları. Böyle lastiğin kenarı cımbızla kaldırılmış halde biraz bekleyin yapıştırıcı kurusun, sonra nazikçe üst lastiği üstten parmağınızla, sadece pütürlerin altının süngere yapışacağı kadar, net bir şekilde bastırınız. Öyle sabit bir 15 saniye durunuz. Yapışmıştır. Madde 4 olduğu varsayılarak bir tarif: Yapıştırıcıyı, yarım kavrulmuş nohut büyüklüğünde bir damla kadar, ayrı, cam bir yüzeye, mesela bir çay tabağına sıktıktan sonra, o ''hava aldığı'' yerden, lastiği kenarından cımbızla veya bir kargaburun kerpetenle kaldırıp tutunuz. Akabinde, kalkan lastiğin altında kalan tahta yüzeyine, 3,4 veya 5 mm. eninde ince ve sert bir karton şeriti sanki bir ıspatula imişçesine kullanarak, camdan aldığınız yapıştırıcıyı incecik sürünüz, güzelce sıvayıp fazlasını da alınız. Acele etmeden ama çabuk. Böyle lastiğin kenarı cımbızla veya kargaburun kerpetenle tutarak kaldırılmış vaziyette biraz bekleyiniz, yapıştırıcı kurusun. Sonra üst lastiği yavaşça tahtanın üzerine bırakırken, diğer elinizin parmaklarıyla dik olarak nazikçe ve net bir şekilde bastırarak ve lastiği yana, dışa doğru sündürerek yaymadan, arada hava da kalmayacak şekilde, yapıştırın. Öyle sabit bir kaç saniye durun. Yapışmıştır. Yapıştırıcının arta kalanı ise cam yüzeyden kolayca temizlenecektir. Şayet bu esnada zihninizden fazla yapıştırıcı sıktın, bir sürü yapıştırıcıyı ziyan ettin gibi sesler gelecek olursa bunları farkediniz lakin hiç aldırmayınız. Yapıştırıcıyı fazla kaçırmış olmanın tecrübesi daha sonraki tamiratınızda size onu dökerken daha yerinde bir kestirimde bulunma şeklinde geri dönecektir.
-
Raket Temizliği
beşyüziki, seyhanx kullanıcısını yanıtladı. Forum: Ekipman Bilgi / Yorum / Değerlendirme
Daha sonradan, ıslak mendil tabirinden ıslatılmış kumaş mendili anlayıp, bununla lastik silmenin bir zarar getirmeyeceği üzerinden sual tevcih ettiğimin ayırdına varmış bulunmaktayım. Kendimin, kağıt mendillerin henüz olmadığı, kumaş mendillerin kullanıldığı kuşağa mensup oluşumun buradaki etkisini yadsıyacak değilim. Oysa şimdi ayırdındayım ki, ıslak mendilden kasıt, kendimin de ömr-ü hayatımda belki bir kaç kez kullanmış olduğum ambalajlı mendil ve içerdiği sıvının silinen lastik yüzeyini etkileyebileceği cihetiyle tavsiyedeki men edilme vuku bulmuş. Yanılıyorsam lütfen düzeltiniz. İlaveten, kullanılmadığı zamanlarda, forumda daha önce de dillendirildiği üzre, raketi bir çanta veya torbaya koyarak güneş ışığı ve havayla temasını aza indirgemekte yarar var. Bu lastiğin ömrünü biraz daha uzatıyor. Eğer raketinizi sildiyseniz de çantasına koymadan önce tamamen kurumasını bekleyin.- 3 yanıt
-
- 1
-
-
Orta Sertlikte Hafif Lastik Önerebilecek Var mı?
beşyüziki, tesla kullanıcısını yanıtladı. Forum: Ekipman Tavsiyesi İsteyenler
Sapın dibine bozuk paralar, çeyrek altınlar veya istediğimiz gramajda kurşun plaka yapıştırarak da ağırlık dengesini saptan yana bozmak, böylece deneyerek kendine göre ayar çekmek de mümkün. Kah balsalı olanlarda kah da diğer tahtalarda muvaffakiyetle uygulanabilen bir yöntem. -
Raket Temizliği
beşyüziki, seyhanx kullanıcısını yanıtladı. Forum: Ekipman Bilgi / Yorum / Değerlendirme
Neden? -
Orta Sertlikte Hafif Lastik Önerebilecek Var mı?
beşyüziki, tesla kullanıcısını yanıtladı. Forum: Ekipman Tavsiyesi İsteyenler
Sayın Tesla, Lastiklerden LKT Pro XT ya da XP Light var. Ayrıca tahta hafifletilebilir, mesela balsalı tahta kullanılabilir, çok hafifleri var bunların. İlaveten ya da ayrı; kolu, bileği, dirseği esneten ve güçlendiren çalışmalar var, onlar da yararlı olabilir. Paça çorbası da yararlıdır. Haftada 1-2.- 3 yanıt
-
- 1
-
-
Mehmet YILIK - Engin DEMİRYÜREK
beşyüziki, Hakan KIRIK kullanıcısını yanıtladı. Forum: Türk Oyuncuların Videoları
Tarif bulanık. Bu-la-nıklık var tarifte. Şu açıdan: Bilek sözcüğüyle işaret ettiğimiz bölge ile ''el''imizi net olarak ayıran bir hat yok. Metinde, sayı kararının dayandırılacağı referans çizgisinin tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde ortaya konmadığı kanaatinde olduğumu ifade etmek istiyorum. Bileğimizle elimiz arasında kalınlığı 2 cm.ye dek varabilen bir hat söz konusu ve özellikle top bu bölgeye çarparsa, bu durum, hakemin bu hususta vereceği kararın kabullenilmesi bahsinde ihtilaflara yol açar ve açmıştır da. Ne öyle ''bu zaten kırk yılda bir olan bir şey, olduğu zaman da gayrı hakem ne derse o olur'' türü savsaklamalara, ne de öyle ''aman canım''lara başvurmadan, bu bahsteki sorumluluğu alıp, konuya gerekli berraklığı getirmek, herkesin ekmeğine yağ sürecektir. Belki hakem maçtan önce elle bileğin birleştiği bölgeye bir çizgi çekecek, bu, değerlendirmede kolaylık sağlayacaktır. İyi bir vuruş için gerekenleri yaptığımızda topun da iyi gittiğini ve bundan da ziyadesiyle lezzetyab olduğumuzu hatırlayalım. -
Raketler kullanılmadığı süre zarfında yıpranır mı ?
beşyüziki, muratcan.ktl kullanıcısını yanıtladı. Forum: Ekipman Bilgi / Yorum / Değerlendirme
Sayın Muratcan.ktl, doğrusu kendi kendime, acaba sizden şu aşağıda anacağım hususa bir nebze ziya getirmenizi rica etsem çok mu şey taleb etmiş olurdum, diyordum... Dilerseniz, ''Aşağıda anacağım husus'' ile neyin kastedildiğinin anlaşılmasını daha fazla geciktirmeyelim. İşte sizden ziya getirmenizi istediğim husus: Yazı mı ''gayet bilgilendirici'' yoksa, yazı size mi ''gayet bilgilendirici'' geldi? İkisi aynı değil zira. Bu forumda, bahis konusu yazıdaki malumatlardan haberi olan, bunların hepisini ya da bazılarını zaten bilip uygulayan ya da yazıda anılanlardan daha faydalı ve gelişmiş yöntemler bilen ve tatbik de eden oyuncular olduğu malum. Onların zaviyesinden, yukarıdaki yazı bırakınız ''gayet bilgilendirici'' nitelemesini hak etmeyi, en iyi haliyle bir ''keçiboynuzu yedirmekten'' öteye geçmemektedir. Bu, gün gibi ortadadır. Hal böyleyken yazıyı nasıl ''gayet bilgilendirici'' deye nitelendirebiliriz? Hani yazı ''gayet bilgilendirici''ydi? Öyle olsa idi, güneşin herkes için ışıldamasında olduğu gibi, yazı herkes için ''bilgilendirici'' olurdu; hemi de ''gayet''. Oysa değil. Kimine göre ''gayet bilgilendirici'', kimine göre ise ''keçiboynuzu''... Diğeri ise, yazının size ''gayet bilgilendirici'' gelmesi. Hani ,yazı gayet bilgilendirici olmaktan ziyade, size öyle geliyor; yazı sizin için öyle. Yazıyı okurken yeni malumatlar edindiniz, hatta belki bu malumatlar istikametinde bir takım uygulayışlara da giriştiniz, yazıdan istifade ettiniz...Peki, ya o vakit yazı hakkında bir ''gayet bilgilendirici'' yorumunun yapılmış olmasının yerini, bir ''yazı benim için gayet bilgilendirici oldu'' nun alışına ne dersiniz?.. Bir yazıyı yorumlayışın yerine, gayrı bir yazının size n'eettiğinin, yazının sizdeki etkisinin betimlenmesinin, bu betimlenmenin aktarılması gelse, yorumun yerini paylaşım alsa, baklava olmaz mı?.. Siz hangisi için teşekkür ettiniz? -
Raketler kullanılmadığı süre zarfında yıpranır mı ?
beşyüziki, muratcan.ktl kullanıcısını yanıtladı. Forum: Ekipman Bilgi / Yorum / Değerlendirme
Sayın Muratcan.ktl, size gönderdiğim mesajda topla ilgili tavsiyeyi bulacaksınız. -
Raketler kullanılmadığı süre zarfında yıpranır mı ?
beşyüziki, muratcan.ktl kullanıcısını yanıtladı. Forum: Ekipman Bilgi / Yorum / Değerlendirme
Sayın Muratcan.ktl, Sözlerime evvela, kullanılsa da kullanılmasa da her şeyin eskiyip yıprandığını, giderek dağılıp, okyanusta belirip kaybolan bir dalga misali, kah bize uzun gelen kah bize kısa gelen sürelerde belirip kaybolduğuna işaret ederek başlamak istiyorum. Geliniz en azından bu yazıda, en çok kullanılan lastikleri ''atak'' lastikleri olarak sınıflandıralım. Oyuncular bu atak lastiklerinin en çok şu iki niteliğinden istifade etmektedirler. Bu niteliklerden ilki, lastiğin topu zıplatması, vuruş sırasında topu ileriye göndermeye, hızlandırmaya katkıda bulunmasıdır. Diğeri ise lastiğin sürtünme, ''topu tutma'' niteliğidir. Bu niteliği topa direk vurmalardan ziyade, rakedi topa daha çok teğet geçerek, sürterek yaptığımız envai çeşit falso kazandırmalarda kullanırız. Lastiğimiz topu iyi tutuyorsa onunla topa daha rahat ve çok falso verebiliriz. Elbette ki bu iş için gerekli tekniği iyi uygularsak. Aynı zamanda topu iyi tutan bir lastik rakipten dönerek gelen toplara karşı da daha tepkisel olacaktır, yalınız şimidi bu bahse girmeyelim. Raketimizin lastikler haricinde kalan tahta kısmı, ''tahta'', iki, üç, beş hatta on, yirmi yıl gibi oynanmamalarda, özellikle de raket kılıfında saklanıyorsa, aşırı nemli, küflü ortamlarda da değilse öyle pek etkilenmez dersek, doğruya yakın laf etmiş oluruz. Tahta sıcak etkisiyle biraz kuruyabilir, o vakit hassasiyetinize bağlı olarak oyun sırasında verdiği hissi biraz değişmiş bulabilirsiniz belki ama bu hiç te ölümcül bir etki değildir. Yıllarca kullanabilirsiniz tahtayı. Eveeet, gelelim zurnanın zırt dediği, endüstirilerin bolca ekmek yediği yere, lastiklere. Lastikler, havayla temas halinde oldukça oksitlenirler, yani usul usul yanarlar. Direk güneş altında bırakırsanız da hususiyetlerini pek çabuk, özellikle de sürtünme hususiyetlerini kaybederler, yüzeyleri parlamaya başlar; gayrı ''kabak'' hale, topu tutmaz hale gelirler. Top, böyle yüzeylerin üzerinde kaymaya başlar, artık bu lastikle eskisi gibi falso veremeyiz, ayrım çok aşikar hale gelir. Lastiğin topu hızlandırma özelliği de azalır, lakin bu azalma, sürtünme azalmasından nispeten daha az olmaktadır. Velhasıl lastik, bir atakçının ekmeğine artık yağ süremez hale gelir. Tabii bu kabak lastikleri veya özel olarak değişik derecelerde kabak olarak imal edilmiş lastikleri raketlerinin bir yüzünde ''anti-topsipin'' olarak kullanıp oynayan oyuncular da vardır, yalınız şimidi bu bahse de girmeyelim. Lastik güneş altında kalmasa da, oksitlenme, eskime olacaktır ama daha yavaş. Lastiğin, ondan bekleneni vererek oynama ömrü olarak kaba ölçü, yaklaşık 80 saattir. Oyun dışında raketi hemen kılıfına veya bazılarının yaptığı gibi naylon torbaya koyup bağlarsanız bu ömre birkaç saat daha ekleyebilirsiniz. Neden? Zira oksitlenme için Okisijen'e lüzum var. Kılıfın içindeki Okisijen yanmada harcanınca, raket yeniden taşraya uğratılana kadar yanma yavaşlar ve durur, lakin bir eskiyiş, bir çürüme inceden inceye ağır ağır devam eder. Bu bakımdan, fabirikadan çıkan naylon ambalaj içindeki lastiklerin ''raf ömrü''nden söz edilir. Bu yaklaşık 2- 2,5 yıldır. Kılıfında ve veya naylona sarılı olarak muhafaza edilirse, havayla teması kesildiği nispette, 2-2.5 yıl kadar sonra o lastiklerle yine oynanabiliyor. Öyle hemen kabak olmuyor lastik, yalnız şimidi onunla oynariken eskidiğini, bir şeylerin yitip gitmiş olduğunu hissetmeniz de muhtemeldir. Çin lastikleri, havayla teması kesilir veya aza indirgenerek saklanırsa, özellikle yüzey sürtünmelerini korumak bakımından epey dayanıklılar. Sayın Muratcan.ktl, Raketinizi kılıfından çıkarıp, bulunduğunuz mekanda, sipinks çekerek, kesme yaparak, karşıya koyduğunuz bir yastığı şişlemek için çivi çakarak, bu esnada raketinizi ve kendinizi gözleyerek kendi deneylerinizi yapınız, rakedinizle oynayınız. Elbette masa başına geçip oynamanın yerini tutmayacak da olsalar, bunları deneyimlemek işe yarayabilir. Nasıl, rakediniz, lastikleriniz eskimiş mi? Daha dikkatle baktığınızda suallerinizin dağılmaya başladıklarını görmeniz kuvvetle muhtemeldir. -
Sayın Timo Boll, Bende, yukarıda kaleme aldıklarınızın, başlıbaşına başka bir başlık altında değerlendirilmesinin yerinde olacağına dair bir kanaat hasıl olduğunu ifade etmek istiyorum. İlaveten, yazım kurallarını ve yazdıktan sonraki düzeltmeleri elden geldiğince gözeterek yazmak yalınızca oluşturduğumuz metni anlaşılır kılmakla kalmayacak, işin böyle yapılması için gereken disiplin ve dikkat sayesinde bizi de pişirecektir.
- 17 yanıt
-
- 1
-
-
Sayın Esrarte, şayet neşriyatım arasında masa tenisi üzerine kaleme alışlarımı tetkik edecek olursanız, muhtemeldir ki, bu satırların müsabakaya, maça yönelik olduklarını, dolayısıyla kazanmaya yani savaşa yönelik olduklarını, böyle bir perspektiften bakılarak yazıldıklarını, görmekte gecikmeyeceksiniz. Bu perspektiften, rakibi kendi sahasının üzerindeyken topla şişleyerek sayı almakla, diğer sayı alma yöntemleri arasında bu bakımdan zerre kadar da olsa bir ayrım yapmadığımı bilmenizi isterim. Takdir edersiniz ki masa tenisi maçında muzaffer olmak, pek çok hususu kendine puvan aldıracak şekilde değerlendirebilmeye bağlıdır ve bu hususlardan birisi de rakibin pozisyonunundan envai şekilde istifade etmektir. Rakip masadan iyice açılmışken topu kısacık bırakıp rakibin belini kırmak ne kadar ''fair'' ise, masa üstünde adam şişleme de o kertede ''fair'' dir.
-
Kuralla ifade edilen, masa sınırları içinde topu kesemeyeceğin değil, böyle bir durum ortaya çıkarsa sayıyı karşı tarafın alacağıdır. Topu masa sınırları içinde kesmek sana men edilmemiştir. Bu sana yasaklanmamıştır. İstersen, kesebilirsin. Lakin bunu yapmakla rakibe sayı vermiş oluyorsun. Şimdi bunu kullanıp kullanmamak sana kalmış. Hani mesela sıfıra karşı götürdüğün rakibe bir sayı vermek için kullanabilir veya 10-0 mağlup iken o seti bitiriverip sonraki sete başlamak için kullanabilirsin. Bununla beraber, topun sen kesmek istemesen de masa üstündeyken sana çarptığı da oluyor; bu mesela çift maçlarında daha çok olan bir şey. Kurala göre top sen istemeden de sana çarpsa sayı rakibin. Dolayısıyla oynarken tüm bu değişik vaziyetleri kollamak da sayı almak açısından ehemmiyetli. Özellikle çift maçında, direk masanın üzerinde olan rakibin raketine, koluna nişan alarak şut atma, rakibi masa üzerindeyken şişleyerek sayı alma vuruşları da var ve dahi bunun antremanları da var. Yapması zor ve ekstra ama var. Yapabildiğinde ise çok zevkli ve eğlenceli.
-
Budur. Bariz veya değil, vurduğum top karşıya çarpmadan dışarı giderken rakip, raketi , takıları, giysileri veya bedeniyle kendi sahasının üzerinde bu topa değmeyecek. Değerse sayı benim olur. Top karşıya çarpmadan dışarı giderken, rakip kendi sahasının dışında topa vurabilir, topu tutabilir veya hiçbir şey yapmaz; hepsinde de sayı rakibin olur. Saha alanından kasıt, rakip masa alanının kenar çizgilerinden tavana doğru dikey yükselen hat ve o hattın içinde kalan alandır. Bazı toplar dışarı gidiyor gibi görünse, topun hareket ederken çizdiği çizgi top henüz masa üzerindeyken o an bizde dışarı gidiyormuş gibi bir izlenim uyandırsa da, bazen son anda masaya veya kenarına çarpmaktadır. Dolayısıyla, ''masanın üzerindeyken topa dokunmama'' genellemesi özellikle bu tarz toplara yönelik olarak burada yerini almıştır. Kural, haliyle, mesela çok yukarıdan gelen, bize kesin, bariz dışarı gittiği izlenimini veren ve sonunda hakikaten de öyle olan topları da kapsamaktadır. Arada onlar da yanmaktadır. Evet, o toplara da kendi sahan üzerinde dokunmayacaksın, yoksa sayı benim olur. Bu bir kabullenip, öyle oynama biçimi; bunun böyle oynanması taraftarıyım. Kural, bir genelleme. Oysa ''bariz dışarı giden top'' özel bir durum, ''dışarı mı gidecek yoksa masaya mı çarpacak'' gibi bir top başka bir özel durum. Kural, özellikle, bu ikinci tür topların değerlendirilebilmesine yönelik, topun hareket sürecinin tamamlanmasını bekleyip, böylece emin olmamıza yönelik. ''Bariz dışarı giden'' toplara da uygulanmasına, onları da kapsamasına şarlamayalım. Öyle bile olsa, o toplara masa üzerinde dokunmayalım, o toplarda da kuralı uygulayarak oynayalım. Böylece, dışarı giden toplara masa üzerinde dokunmaktan kaçınma şeklinde aktifleşen bir maharet de oyunun bir parçası olur, dikkatimizi biler.
- 17 yanıt
-
- 1
-
-
Joo Se-hyuk nexy marka yeni ekipmanı.
beşyüziki, kartal kullanıcısını yanıtladı. Forum: Ekipman Bilgi / Yorum / Değerlendirme
Paylaşım için teşekkür ederim. Evvela, linkteki metni alakayla ve dahi lezzet de bularak okuduğumu, akabinde ise, tatsız bulunma pahasına aşağıdaki hususları kaleme almaktan kendimi alamadığımı ifade etmek istiyorum. - ''Magnus Effect'' zaten her çeşit tahtayla yapılan vuruşlarda gerçekleşmekte. Sipin yapıldığında topun yörüngesi öyle, kesildiğinde de yörüngesi böyle; evet, o grafiklerdeki gibi zaten. Muharririn, bu hususu yapacağı tahtaya bir dayanak yapmasını, sanki magnus etkisi diğer tahtalarla gerçekleşmiyormuş gibi , ''bu etkiyi verecek bir tahta olmalı, Joo'nun böyle bir tahtaya ihtiyacı var'' gibisinden, yaptığı işi ballandırıp, ürünü ve üzerinden kendini inceden pazarlamasını, anlıyorum; lakin, bu dolmayı, doğrusu yiyemeyeceğim. - Muharrir, bu hususta 14 yıldır çalıştığını ve sanıyorum 12 taneden fazla tahta örneği denediğini yazmış. Bu dolmayı yiyebilirim; bu olmuş olabilir. İlaveten, muharrir 14 yılda 12'den fazla tahta örneği denemiş olduğunu yazmayı, okuyanlara, konu üzerinde ne kadar yoğun çalıştığı izlenimini verecek bir şey telakki ediyor da olabilir. Lakin bu dolmayı da yiyemeyeceğim. Zira ''şu kadar yıldır şu işi yapıyorum'' kalıbı, aslında o işi o kadar zamandır yapıyor olduğunuzu değil, o işi ilk defa yapmaya başlamanızdan beri geçen zamanı ifade etmektedir. Kendimizi kandırmanın bize yararı olmaz. Ne de olsa muharrir 14 yıldır Joo'ya tahta yapmakla uğraşıyor değildir. Hele de 12'den fazla tahta denediğini yazmış olması yok mu; senede bir tahta bile yapmamış yani hani... Ayrıca 12'den fazla da yapabilirsin. Bu, bu işin gereği, yapmalısın da; kaç tane gerekiyorsa o kadar yaparsın. Mesela Tenergy prototipleri kimbilir kaç tane, 170?.......140?.....120?......T64 var mesela; 64üncü seçilen... Gerçi muharrir yazısının sonunda bu iş tabii bitmiş değil diyor; bu da hoş...E, herıld yani. Aslında bu iş bitmiş. O da Butterfly Diode. Joo bu tahtayla, bu terkiple oynuyor. Lakin Joo Butterfly'dan ayrıldı.. Şimdi Diode terkibinde tahta isteniyorsa Butterfly'a özel Diode yaptırtmak gerekir. Sonra da onun üzerine Nexy sap yapıştıracaksın...Falan filan...Ama her şey biter, her şey gelir geçer... - Muharririn, tüm katları ayous yapması, eski 5 -7 veya 9 katlı çin mali PF4 -08 tarzı tüm katmanları ''bass wood'' tahta yapımını hatırlattı, ona koşmuş bir bakıma. Zira illa, şimdi bu başka bir firma ve Diode'un aynısı bir tahta üretmek yerine illa Joo'nun oynayacağı başka bir tahta üretilecek. 7 katlı yeni Nexy Joo Seahyuk, ortada Diodu'u hatırlatan 5 eşit kat ve üstte onları kaplayan iki ince katmandan oluşuyor, gibi görünüyor. Clipper'ları da hatırlatıyor. Tahta nasıl hissettiriyor, henüz oynamadığımdan bilmiyorum ve değerlendiremeyeceğim ve asal olan da tahtanın ''nasıl oynadığı''. Daha doğrusu insan Joo Se Hyu'ğun bu tahtayla nasıl oynayacağı. Onda gayrı bu tahtayı kullanma konusunda bir kanaat hasıl olacak mı... İlaveten, daha az asal, oyun açısından ehemmiyetsiz ama yine de kimilerince ehemmiyetli bulunan bir husus daha var: tahtanın görünüşü ve işçiliği. Kanaatimce bu da bir ekipman bilgi yorum yazısında kendine rahatça yer bulabilecek bir husus. Tahtanın biçimi gayet iyi, bilinen, oynanan, kanıtlanmış bir sıtandart kalıp, kesim. Sap hem konkav hemi de düzlerde bir nebze daha kalın, dolgun olabilirdi belki. Kendi adıma, iktiza ettiğinde, kalın sapı inceltmeyi, ince sapı bant sararak kalınlaştırmaya her zaman tercih etmekte olduğumu da şuracığa iliştireyim. Bir nebze kalın saplı üretim, şayet sonradan sap inceltme yapılacak olursa elimizin ağaçla temasını korumuş olmağa yarıyor. Gelgelelim bu tahta, onu bir Butterfly ya da bir Nittaku tahtayla kıyasladığımızda ikinci kalite görünüyor. Bunu, hem sap üzerinde seçilen renk ve biçimlerde, hem de saptaki şeffaf plastiğin altındaki yazıların tasarım, renk, kompozisyon ve baskı kalitesinde görmek mümkün. Doğrusu, masa tenisi tarihinin gelmiş geçmiş en büyük sanatçı-şair-kesmecilerinden birine tahta yapıyorsam bununla yetinmezdim. Bu mudur yani... O tahtayı, tahta yapım ustalarının Joo Se Hyu'ğu kimse ona vereceksin, o yapacak.