Jump to content
Masatenisi.org Forum

beşyüziki

Üyeler
  • İçerik sayısı

    493
  • Kayıt Tarihi

  • Kazandığı gün sayısı

    83

beşyüziki kullanıcısının tüm içeriği

  1. Sayın Al Gapon, andığınız metin felsefi bir yazı değil. Hem de hiç ! Biri, yeryüzündeki herkesin parmak izi değişiktir, kar taneleri gibi, veya herkes biriciktir, şu kainatta bir eşi benzeri daha yoktur der ise, bu, felsefe yapmak değildir. Yalnızca bir olguyu dile getirmektedir, olgulardır bunlar... Oysa Felsefe, olguların NEDEN böyle olduğunu sorar, bu neden'i yanıtlamaya çalışır bunun ÜZERİNE'dir, her yanıt çok daha fazla soru doğurur ve bu böööyle süreeer gider. Bilim ise NASIL 'ı yanıtlamaya çalışır. Takdir edersiniz ki, ayı işaret eden parmaktaki artrite, fışkıran gıllara ve barnaktaki yamru yumru, yer fıstığı kabuğu misali mantarlı dırnağa rağmen, yine de aya bakmak kabildir.
  2. Bu, ''senin doğruların başkalarını rahatsız ediyor,'' dur şunu herkesin önünde suçlu ilan edeyim, suçlu hissettireyim de güç kazanayım' lara hiç gerek yok. Böyle bir inanç taşıyor olabiliriz, ama güç her şey demek değil. YlmazS 'in yorum yapıp yapmaması ona kalmış, bu onun alanı. Final paylaşımının daha başında neticeyi yazmamak, bir görgü , bir ihtimam meselesi. Neticeyi önceden yazmıyorsun , hepsi bu. Aslında bu konuda bir şey yapmaya gerek yok, yalnızca dikkat... Hepsi bu. Özel olduğumuzu göstermek zorunda değiliz. Mecbur değiliz buna. Maçlara katılabilir, şampiyonluk için oynayabiliriz, olabiliriz de, ama yine de özel olduğumuzu göstermek zorunda değiliz . Sen, en güçlüsü, en iyisi değilsin. Şu kainatta biriciksin. Hayatta bazen kavga da oluyor, ama hayat bir kavga değil. Her zaman üstteki olmamız gerektiğine inanıyor olabiliriz... ............'' her zaman üstte olmak zorunda değilim''i hissedersek rahatlarız... ...bırakabiliriz, gitsin. Oh, rahatlayınca vücut iyi çalışır, sağlıklı ve güçlü oluruz. İnsan şartlanması gereği , kırılgan olmanın ölüm kadar tehlikeli olduğuna inansa bile, kimse seni suistimal etmeden de kırılgan olabilmek mümkün. İnsan duygularını ve yaralanabiliyor olduğunu gösterebilir. Bu alana yavaşça, kendimiz için uygun olacak şekilde, çok yavaş adım atabiliriz. Ancak kırılgan olabilirsen, gerçekten güçlü olabilirsin. -------------------------------------- '' Sadece başkalarına zarar vermek istediğinde güce ihtiyacın olur, ama sevgi her şeyi yoluna koymaya yeter. '' - CHARLIE CHAPLIN -
  3. Herhalde ilk cümleniz ''Sonuçları yazmayın ne demek..'' olacak, değil mi sayın Bilal, yanılıyorsam , doğrusunu bildirirseniz memnun olurum. Sayın Bilal, şayet dikkatinizi yeterince tevcih ederseniz, takdir edeceksiniz ki, GENELLEMELERLE DÜŞÜNÜRÜK, LAKİN HER BİRİMİZ DETAYLARDA, DETAYLARLA YAŞARIZ. Düşünmek demek de olan zihnimiz, toplum da demektir. Bir mekanizmadır zihnimiz. Çalışması, aslen, tek tek bireylerden oluşan toplumun varlığını sürdürmeye yöneliktir. Parmak izlerimizin eşsiz olması misali her bir birey eşsizdir, biriciktir emmee zihnimizin, kendimizi veya bir başkasını ele alış tarzı ,o kişinin biricikliğini ve eşsizliğini göz önünde bulundurmaktan ziyade, mekaniktir, robotsudur. Bireylerin ve de durumların biricikliği ile TAM bağlantı kurmadan, genellemelerle düşünürüz...Bu da bizi göz önünde olanla bağlantımızın kopmasına veya olanla eksik ve deforme bir şekilde bağlantı kurmamıza yol açar. Kendimiz veya başka biri hakkında, düşünürken ( ki düşünmek her zaman bir şeyin HAKKINDA dır, asla o şeyin kendisi değil ) onu da diğerleri gibi ele alarak düşündüğümüzün ayırımında olmadan düşünsel süreç akar gider. Bir duvardır zihin. Bütün galıpları eski, geçmişten gelen, adeta sözcük dediğimiz tuğlalardan müteşekkil bir duvar...Fabrika üretim tezgahından birbiri ardına çıkan ürünler gibi ele alarak düşünürüz olay ve insanları. Ayrımında olmayabiliriz, yalnız gafamızın çalışma şekli beyledir. Düşündüğümüzde de, şimdi ve burada ile bağlantımızı gaybeder, rüyada yaşarız. Zihnin nassı çalıştığına dair bir hayli bilgi-deneyim mevcuttur. . Bu, uçsuz bucaksız, başka bir bahs. Gelelim '' Doğrusu, insanın içinden, '' istenildiği gibi yazmayı yalnızca başlığı açana mı bahş ettiğinizi '' sormak geçmiyor değil. Durum, kişilerin istediğinin yazmasının gısıtlanması deyil. Durum, dile getirdiğiniz gibi değil. ''Başlığı açan istediği gibi yazabilir''... Sanki yazamıyormuş, ööle bir şey olmuş ki, konuyu açan bunun gurbanı olmuş gibi değil vaziyet. Durum böyle dıramatih deel. Durun, durun, öyle hemen aceleynen ilerlemeyiniz satırlarımda. Vaziyete bakmadan önce görme aygıtım ne durumda deyip, şahsen önce alın ve göz bölgemi rahatlatıyor, ondan sonra bakıyorum... Konuyu açan yazmış da zaten ''istediği gibi''. Bendeniz de şimdi '' böyle bir paylaşım şöyle değil de böyle olsa, ben de bunu şöyle yaşardım, daha hoş olurdu diye'' yorumlayacağım bir bildirimde bulunup, kendimde olanları kağıda geçirmekle iktifa etmiş idim... Olay bu. Tehnoloji hayatı golaylaştırıyor ....emmeeee ''özgürlük serhoşluğu'' diye de bir şey var. Her kesin ellerinde mini gompüterler, telefonlar, tıhı tıhı nicelerini görüyoruk, paso yaziyler...Emmee önünde boş ekran var iken, yazmayan pek az. Çünkü yazmadan önce kendimde olmam gerekir. Belki de ihtiyacım yoh bnu yazmaya, asıl neye ihtiyacım var du gidiyim de garşılayım ihtiyacımı gibi bir yönelimle, daha bir dikkat ve şuurla hareket etmemin sayısız faidelerini gördüğümü ifade etmek istiyorum. İlaveten, teknolojinin, pek çok ucuz numaranın ortaya çıkmasına mahal verdiği, yer yer bir çeşit zihinsel lağıma da dönüşüp, sağlık ve esenliğimize yararı olmayan bir kirlilik yarattığı da kabbak gibi ortada. Bu açıdan kendi sorumluluğumuzu alırsak, ''herkes kendi gapısının önünü temizlese bütün maalle tertemiz olur'' misali, hani ööle olur yaani. Yanlış da yapılabilir, takdir edersiniz ki bu sayede öğreniyoruz. Başkalarının söylediklerine göre hareket etmeyi bıraktım. Kendi merkezimden hareket ediyorum. Bir forumda biri, Japon Açık Finali diye başlık açarsa ve tıklar tıklamaz da vidyoyu izlemeden önce gazananı yazmış ise, bu durumda kendimde olanlara dair paylaşım yapabilirim.
  4. Sayın YılmazS, başlığınızı okumamla, tıklayıp, konuyu açmam arasında helecanlanmış, helecanım daha da artmış, dişe diş bir mücadele izlemenin arifesinde tatlı bir keyf ve meraka gark olmuş idim...bir şeyler tamamlanmaya doğru yol alacak, ben de bunu izleyecektim..hayatın kendisindeki doğal gelişim gibi, hani ne olacağını bilmediğimiz, şeylerin tamamlanmaya doğru yol aldığı bir akış misali, maçın kendisinin cereyan edişi gibi...Lakin, daha ilk cümleleri okuduğumda, her şey berbad oldu. Bende oluşan kanaat; siz değil de başka biri , kim yapmış olsa idi bunu, muhakkak ki yine de aşağıdaki satırları kaleme almaktan geri kalmayacağımdır: Başlığa final yazıyorsanız, vidyoyu da yayınlıyorsunuz ki izleyelim, e o vakit bırakınız da finali izleyelim, sonucundan maçın izlenmesi üzerinden haberdar olalım. Xu Xin hakkındaki izlenim ve yorumlarınız için ayrı bir konu açınız. Bu konunun başlığı ''.....Japon Açık final'' değil, ''........finalinin sonucu'' olsa yerinde olurdu doğrusu...
  5. Sayın YılmazS, başlığınızı okumamla, tıklayıp, konuyu açmam arasında helecanlanmış, helecanım daha da artmış, dişe diş bir mücadele izlemenin arifesinde tatlı bir keyf ve meraka gark olmuş idim...bir şeyler tamamlanmaya doğru yol alacak, ben de bunu izleyecektim..hayatın kendisindeki doğal gelişim gibi, hani ne olacağını bilmediğimiz, şeylerin tamamlanmaya doğru yol aldığı bir akış misali, maçın kendisinin cereyan edişi gibi...Lakin...Lakin, daha ilk cümleyi okuduğumda, her şey berbad oldu. Bende oluşan kanaat; siz değil de başka biri , kim yapmış olsa idi bunu, muhakkak ki yine de aşağıdaki satırları kaleme almaktan geri kalmayacağımdır: Başlığa final yazıyorsanız, vidyoyu da yayınlıyorsunuz ki izleyelim, e o vakit bırakınız da finali izleyelim, sonucundan maçın izlenmesi üzerinden haberdar olalım. Sun Yingsha hakkındaki izlenim ve yorumlarınız için ayrı bir konu açınız.
  6. Öncelikle, bu husustaki tetkiklerim neticesinde, bende oluşan bir takım kanaatleri paylaşmama vesile olan böyle bir bahsi açmanıza karşı duyduğum şükran, memnuniyet ve lezzetyab oluşu bu vesile ile burada ifade etmek isterim. Oyununuzu görmüş değilim. Şimdi, burada, daha önceki muhtelif forumlara yaptığım ziyaretlerde, tavsiye isteyenlere verilen cevaplarda rastladığım, ''bir videonuzu koysa idiniz de, oyununuzu görüp, ona göre bir yorum yapsaydık'' tarzı bir kalıba yönelmekte olan enerjimin, belkide vidyo hazırlayacak zaman ve imkan bulamadığınız, ya da belki de kendinize bu tarz bir özen gösterme deneyiminden henüz yoksun olduğunuz şeklindeki düşüncelere yöneldiğini ifade etmek istiyorum. Geçtiğim yerleri hatırınızda tutmak size zor geliyor, anlamıyor iseniz , ne duruyorsunuz, bir kez daha okuyunuz satırlarımı. Sayın 34ekin06, size naçizane tavsiyelerim aşağıdaki gibidir: ''Bu konuya ağırlık vermeyi düşünüyorum'' diye yazmışsınız lakin, asıl önemli olan, arzunuzdan ziyade, hareket etme şekliniz ve onun uzantısı olan oyun tarzınızda uzaktan kesme sistemine geçmeye KENDİLİĞİNDEN bir yönelim, bu tarz oyuna dair bir potansiyel olup olmamasıdır. Yoksa, defansif oyunun da katılımıyla ortaya çıkan rallilerdeki dram, şiirsellik, sanatsallık, güzellik, lezzet ve helecan inkar edilebilecek bir şey değildir. Ne tarz olursa olsun, güzel bir şey yaratmak bizi mutlu eder. Lakin, ''düşünüyorum'' demişsiniz ki, zihnimiz bir arzu yaratma mekanizmasıdır zaten. Eğer arzularınızı izleyecekseniz size şimdiden şunu söyleyebilirim, hayal kırıklığına hazır olunuz. Bunu mutlaka tecrübe edeceksiniz. Zira, arzu ve hayal gırıklığı bir mecidiyenin iki yüzü gibidir. Şimdi, uzaktan kesme yolunda inkişaf etmek gibi bir gayeniz var ise, size bu yolda eşlik edebilecek malzemelerden söz edeyim. Öncelikle şunu söylemek istiyorum, yol, ortadadır. ''İyi '' oyuncuların tercih ettiği, galiteli malzemelerden birkaç denesini tecrübe edip, size uygun olanını seçin ve gayrı onunla antireman yapın. Yeteri gadar ayni malzemeynen oynadığınız takdirde, güzel vücudunuzda, ilmin, ''yeni nöral ağ oluşumu'' gavramıyla ifade ettiği değişikliğin olmasına izin vermiş olursunguz. Hele daha da uzun süre aynı malzemeynen oynar iseniz, derinleşir, o malzemenin gullanımında ustalaşırsıngız. İlaveten, Doğu'nun, ''herhangi bir alanda ustalaşanın ustalığı diğer bütün davranışlarına da yansır '' şeklindeki anlayışını da burada anmak isterim . Barnak izi misali herkes değişiktir ve sizin için en uygun olanı bulma mesuliyeti de, zihinsel alışkanlıklarımız her ne kadar kabak gibi ortada olan bu durumdan bizi kaçırmak için hareket etse de, evet, bu mesuliyet, hayatınızın mesuliyeti TAMAMEN size aittir. Ekipmanı yalnızca deneyerek bilebilirsiniz. Avcılar derneğindeki sohbetlerde işittikleriniz veya nette okuduklarınızla değil. Zira malzemeyi aslen, oynariken gullanacahsınız, gonuşurken, düşünürken deel. Dünyanın en hafif tahtasını bırakınız, size, tahta seçiminizi yapmak üzere şu iki gurubu sunuyorum. İşbu listelerin muhtevasında en üst düzey oyuncuların oynadığı tahtalar da mevcuttur. Muhakkak ki bu listeyi genişletmek mümkün, emme bu başka bir bahs. 1 - defans grubu ( def, def+, all-, all, all+) Victas: Koji Matsushita Def veya Koji Matsushita Butterfly : Hadrawshield Def, Innerforce Def, Defence Pro, Matsushita Pro, Defence Alpha Nittaku: Resist, Resist II , Endless, Goriki Super Cut , Kim Kyung Ah Donic: Defplay Senso Sauer Troger: Firestarter Joola: Chen Weixing Def Tibhar: COS-3 Yasaka: Sweden Defensive 2- atak-defans (def+, all-, all, all+, off- ) Victas: Koji Matsushita Special, Koji Matsushita Offensive , Yuto Muromatsu Butterfly: Joo Se Hyuk, Diode V , Defence II, III, IV, Matsushita Pro Alpha, Petr Korbel , Matsushita Power Defence Nittaku: Violincello, Shake Def, Haneyoshi, Violin, Goriki Danshi TSP: Toccata Carbon, Super Defensive Tibhar: Stratus Power Def Joola: Chen Weixing Donic: Persson Power Allround Gelelim uzun büttürlere: TSP : Curl P1R 1.0-1.3 veya 1.4-1.7 mm. Curl P3 Alpha R 1.0-1.3 veya 1.4-1.7 ( Batırfılay Feint-Soft muadili, raat oynanır) Butterfly: Feint Long II, 1.1 ve 1.3 mm. Feint Long III 0.6, 1.1 ve 1.3 mm. Feint-Soft 1.5 mm. Donic: Spike P1 , Piranja Formula Tec , Joola: Octopus, Tibhar: Grass D-Tecs, Palio: CK531a XIOM : Vega LPO 1.0 , 1.3 yada 1.5 milim galınlıklı süngerler ile gullanınız bu bütürleri. Kılasik defans tarzı, mütemadiyen kesme, arada bir tek sipinks, tek çivi veya buna yakın tarzda oynuyorsanız, birinci guruptan tahta ve 1.5 mm.ye çıkmadan 1-1.3 aralığı uzun pütür yeğleyiniz. Yine, tercihan, birinci guruptan bir tahtayla gombine ediniz bu lastiği. Neden, çünkü bu tip terkiplerle, bir defansçı olarak, hız ve sipinksle fırıl fırıl gelen topları gontrol etmenin golaylığı tecrübeyle sabittir. Bu bahste, ''atak gücümü zayıflatır'' tarzda itirazlara asla itibar etmeyiniz. Rakip gurogi durumdayken yapacağınız o tek sipinks veya çiviniz için bu tahtaların ve tekniğinizin sağlayacağı sürat, rakibinizi kelimenin tam manasıyla perişan etmenize fazlasıyla yetecektir. Beyle yaparak ekmeğimize yağ sürmüş oluruz. Yooooh!.. Yoh, yoh, yooooohhh!.. Ben forent bekent sipinks de yapıyom, gontra sipinks de yapıyom, atah yapmak için fırsat golluyom, bekent kesiyom emmee forhend ööle pek kesmeyip, uzah yakın sıh sıh atahlar yapıyom, gontra yapıyom diyorsangız, düzeltiyorum, demekle hiç bir ilgisi yok; essahtan ,oynuyorsanız bu şekilde, yahut böyle oynamaya istidatınız var ise ve de talim-terbiyenizi bir antirenör de nezaretinde, sistemli temrinler yaparak bu istikamette inkişaf ettirmek istiyorsanız, oh hayır, bunu istemek de kafi değildir, daha fazlası, tüm varlığınla bu işe girişmek icab eder.....o vakit ikinci gruptan bir tahta, ayrıca, 1.0 milimlilerle beraber, belki de 1.3 veya 1,5 ( 1.4-1.7 ) milim süngerli uzun bütürler sizi beklemektedir. Her tür ekipman , oyundaki durumlara bağlı olarak bize hem avantaj hem de dezavantaj getiriyor. Daha çok ne tarz oynuyorsak, ekmeğimize o tarz yağ sürecek ekipmanı kullanır, aynı ekipmanın dezavantaj getirişini de kabul edersek akıllıca davranmış olur, bunun ekmeğini yeriz. Kabullenme, rahatlama da getirdiğinden, rahatlama içinde yavaş yavaş , o ekipmanı o dezavantajla kullanmada derinleşebilir böylece de dezavantajı dönüştürmeye başlayabiliriz.
  7. Yanlış. Sweetspot tepki değildir. Tepki, başka bir kavramdır, sweetspot belli bir tepkiyi aldığımız alanı işaret etmek için kullanılan bir terim. Yalnızca tahta ''tepki vermez''. Bişey olur; kabaca, biz rakedi tutuyoruzdur, topa vurduğumuzda, o bölgeden elimiz üzerinden gelen uyarıyı, gafamızdaki ''biyokompüter '' kendindeki eski kayıtları kullanarah ''yorumlar''. Gompütürüne böyle olayları nasıl yorumlayacağına dair gayıtları da hayatının ilk yıllarında alırsın ha, bebeyken, emekleme, yeni yürümeye başladığın, ilk goordinasyon tecrübelerini edindiğin sıralarda..dokunduğun, bağlantıya geçtiğin nesneler nasıldır? bu sıcak, bu ıslak, bu pütürlü, daha isimlerini öğrenmeden, öyle şimdiki gibi üzerlerinde düşünüp analiz etmeden, cap canlı deneyimlersin dünyayı...bu sihirli alem ve kendi vücudun nasıldır?..işte bebeyken çevreyle olan garşılaşmalarında gayıtlar oluşmağa başlar biyogompüterine...ilerki yıllarda da olanları bu gayıtlarla değerlendiriverirsin de sen daa farhında bile olmadan bu işler yürüyüverir.. Çevreye ''tepki''yi sen gösteriyon yani tahta deel. Senin varlığından , canının içinden yükselir yani ha! ....Rakedinin farklı nohtalarıyla vurduğunda aradaki farkları ayırd edebiliyorsan sweetspot gavramının işaret ettiği şeyi de anladığını hissedebilirsin. Bah, dedim; topu raketinin farklı nohtalarında zıplat, farket, bakalım fark var mı diye...ettin mi?...Canlı tecrübemi paylaşmayı, lise fizik dersinde ezberlediklerimi paylaşmaya yeğlediğimden, başkasından da benzer şekilde davranmasını beklediğim olmuyor değil ... Sweetspot tahta üzerindeki bir bölgeye, bir aralığa işaret eden, o bölgeden söz etmek için kullandığımız bir gavramdır. Yaklaşık olarak lastiğin ortasında yer alan bir alandan söz ediyoruz. Oynarıkan top, bu alanın İÇİNDE değişik noktalara bile çarpsa, oyuncu açısından ''işler yolundadır', vuruş yeri açısından bir mesele yoktur, vuruş ''doygun''dur, hakkı verilmiştir, burada hiç sorun yoktur bile, tıpkı sağlıklıyken vücudumuzu hissetmememiz gibi ha!... Pekiii, top bu alanın, sweetspotın DIŞINA çarpar ise : oyuncunun biogompüteri, rakedi tutan elinden gelen bu uyarıyı anında yorumlar, ''bişeyler yolunda gitmiyor'' veya ''kötü vuruş yaptım'' . ''kenarına çarptı'', ''vay mükemmel furamadım'' veya bu tarz yorumlar. Çok gatmanlı ve garışıktır bu süreç ha!... Bunu okuyan çoğu oyuncu anlıyonguz ne demek istediğimi, biliyorum. Sweetspotun dışına çarptıysa, gontrolsüz gider veya o vuruşta bişey eksik, çarpık veya iyi yapılmamıştır işte o furuş... Sirvis için ÖZELLİKLE lastiğin kenarlarıynan furuyorsan müstesna. O bölgenin de verdiği his ööledir zaten. Tahtadan tahtaya bu alanın ''genişliği değişir'', garbonlu, ziylonlu, arileytli vs. takviyeli tahtalarda daha geniştir bu ''sweetspot''. Makbul bişey geniş olması, tolerans yapar...''Vuruşumuzu hakkını vererek yapacağımız alan genişlemiştir'' diye yorumlamakta da bir beis görmüyorum... da, ne olacah?..Geniş siviitsupot iyi işte, oyna. Oynarıken gelen dopu ve pozisyonumuzu iyi takdir edip göremediğimizde, vururken iyi hissettiğimiz yerin biraz yanıyla bile furmuş olsak iyidir yani sweetspot genişse....mesela masadan uzak oynuyorsan...o an rahat pozisyon bulamadıysan..Yani sweetspotun genişliği olumlu bir özellik olarak görülür, öyle düşünülür. Tabii ki sana uygun, sevdiğin ekipmanın sweetspot'ı dar bile olsa, mesela Stiga Ofansif Gılasiğin siviiti , Sitiga 7.6 karbona göre belirgin şekilde güççüktür emme sen yine de nispeten küçük sweetspotlu bir tahtaynan da pekala oynayabilin. Lakin başka biri Ofansiften sonra 7.6.yı alınca vay benim ahlım neredeymiş bu güne gadar deyu 7.6.ya geçse o da olur. O da ona göre. Külliyen yanlış. Külliyen. Saçmasapan birşey. Uydurmasyon sosuna bulanmış, muhtemel bir yanlış anlama. Sweetspot gavramının doğru gullanımını yukarda ifade ettim. Bu gavramın beyle ''Tahtanın her tarafının yoğunluğu aynı ise "sweetspottur" denir.'' şeklinde gullanıldığını ilk defa görüyorum. Neye sweetspottur deniyor, tahtaya mı? Hoş, hani bari şöyle bir şey okumuş olsam: ''Tahtanın her tarafının yoğunluğu aynı ise "sweetspottur" denir, diye duydum ben bunu.'' bari böyle yazılmış olsa....Nerdeee... ''denir!''... denir diye bitiyor, denirse, öyleyse neden öyle demiyoruz. Denmiyor, çünkü, böyle kullanılmıyor bu gavram. Lakin mesela, ''bu tahtanın sweetspotı geniştir, şununki buna göre dardır '' diyebiliyoruz. Heh, Newton mekaniğine göre...Sipinks yapariken rakedimi nekkaa geriye çekerek harekete başlar isem (mesela Xu Xin), okkaa sipinks üretebilirim bu yazdığınıza göre.......de, mesele bundan çok daha garmaşık. Ayrıca asıl mesele: konu bu değil. Usta oyuncuların lastiklerine bakınız, neresiynen, nassı vuruyollar. Vidyoda var yukarda. Bakınız, cevap orada, kabbak gibi görünüyor. Masa tenisi canlı bir süreçtir, bu süreci oynayarak, izleyerek tecrübe ediyoruz. Malum........da...........taşımaya çalışıyorlar ne kelime, basbayaa taşıyorlar da, taşımanın da envai çeşidini yapıyor, şakır şakır oynuyorlar..Şak!...Şaak!!! Şşaakk!!!...Şşşaaakkk!!.. Şakkır şakır oynuyorlar, şakkır şakır. Fevkalade oynuyorlar, ''taşımağa çalıştıkları'' falan da yok...haaa, masa tenisi öğrenmeye yeni başlamış olanlardan taşımaya çalışanlar vardır elbet... orası doğru ....hah, oldu şimdi.....
  8. Datlı- siviit....siviit..hoş, datlı manasında...sipinksi oraynan çekmek hoş, pek hoş.....çiviyi oraynan çakmak hoş ,pek hoş!.. Dopu zıplata zıplata gezdir hele rakedinin üzerinde...bak bazı yerlerde nası his veriyyo, bazı yerlerde nası...hissediveriyo kişi, rakedinin siviitsupotu nerelere yayılıyo...bak, garbonlu rakette dene bak gör, daa geniş sweetspot onda... Dessert: tatlı var bir de emmee, o mesela bahlava için gullanılıyyo ha, künefe için....siviit melodi deyoz emme dessert melody ı-ıh... Nokta- point... yoh, supot...sıpat...tek dayire şeklinde alan.....ve ona tam tepeden bahıyor olacaan'ın gavramsallaştırılmasıynan, spot...point'den farkı, point boyutsuz nokta gavramının ifadesine yönelik...sonsuz küçük nohta ..veya fiil olarak işaret etmek manasında.... Gılasik müdaafacı var bi tane...Rus..forhend bekend nassı kesiyyo nassı....orta yaşlı bir oyuncu...işte o, beyle forhend bi gısa kesik sirvis atıyor... duttuğu yere en uzah ucuynan raketinyin.... diğer fruşlarını o da tabii sweetspot'ıynan yapıyor......neydi adı... neydi...hah: Eieuvvgeuennieuei Tstchtschtcheieithitinnihhninneininenin.
  9. Usta oyuncuların lastihlerine bak, bak üçüncü defa yazıyorum... yukarıdaki vidyoda görünüyor ayan beyan, topun tozunun lastiğe yapıştığı yerler...bak Ma Lonk var, Fan Zendong var, Xu Xin var, hala galkıp ucuynan, yok fizih, galdıraç, ordan burdan duyduğunuz şeyleri, eski yazılmış şeylerden belledikleringiz...düşünceleri bırakınız, kuruyan yapraklar gibi düşüp gitsinler, bakınız çıblak göz ilen....bir an da olsa...
  10. Sayın palayer, forumda bu hususa dair paylaşımlar var. Son cümlenizdeki ''bu suale''yi ''bu suali'' yapmaya ne dersiniz...Hele de ''servis rakipte olunduğunda''yı ''olduğunda''...
  11. En uzah noktaynan furduğunda, galdıraçın daa uzah nohtasına goymuş oluyoz dopu. Galdıraçın destek noktası da işaret barnağıynan baş barnağın arasından bileğe uzanan alandır ha. Daa çok enerciyi devreye soh, daa hızlı gitsin.
  12. Yukarıdaki satır, olmayan bir şey hakkında yapılmış bir yorumdan öteye gitmemektedir. Zira yazdıklarım tetkik edilirse, takdir edilecektir ki, hiç bir yerde ''kainattaki bilimsel kanunların safsata olduğuna dair bir cümle geçmemektedir, bu, kabak gibi ortadadır. Yalnızca yazdığınız, ''bu durum fizik kanunudur'' cümlesini okumamı müteakiben bende olanlara dair bir bildirimde bulundum. Bunu derken şu satırlarımı kastediyorum: '' Doğrusu kendimi ''safsata'' dememek, doğrusu kendimi '' ne bu, ne de hiç bir durum, fizik, kimya veya matematik, antropoloji, jeoloji veya bioloji ''kanunu'' değildir. Elbette ''bu durum fizik kanunudur'' şeklinde bir cümle kurabilirsiniz kurmasına, lakin, böyle bir cümlenin ilettiği şeyi betimlemek için de safsata( nonsense ) sözcüğü biçilmiş kaftandır '' dememek için parmaklarımı tuşlar üzerinde zor tuttuğumu ifade etmek istiyorum.'' Bakınız, yoktur burada ''kainattaki bilimsel kanunlara safsata ''demek. Belki '' bu durum fizik kanunudur '' yerine, ''bu duruma dair fizikte şöyle bir kanun vardır'' demek kabil...Belki '' Şu fizik kanunu bu duruma uygun geliyor''....belki '' bu durum ( bildiğim kadarıyla) fizikte şöyle ifade edilir''... belki...belki bu tarz bir cümle. Lakiiiiin '' bu durum fizik kanunudur''... yok, doğrusu ben yiyemeyeceğim bu dolmayı. '' Kainattaki bilimsel kanunlara "safsata" demeniz çok komik..! '' yazmışsınız; hoş, hani, doğrusu, bu cümleyi okumamı müteakiben, bende, gayrı tuşlar üzerindeki parmaklarımı '' kendi purojeksiyonunuzu komik bulmuşsunuz'' cümlesini yazmamak için zor zaptettiğime, hele buna bir de '' rüya görünce böyle olur'' u ekleyerek devam etme lüzumuna dair bir kanaat hasıl olduğunu ilave etmek istiyorum. Kainatta değil, bilimde bilimsel kanunların varlığından söz edilir, bunlarla çalışılır. Yasalar ifadedir. Yenileri bulunur, olup bitenleri daha kesin, daha berrak, daha kapsamlı ifade ederler. Kurulan ilintinin ifadesi, şeyler beyle beyledir, şöyle olursa da şeyler bah hele beyle oluyor'un ifadesidir ha yasalar. ...yazışınız yerinde olmadığı halde, ifade etmeliyim ki, bendenize cevap addettiğim, müteakip satırlarınızda, bu hususa dair bir düzeltme, bırakınız düzeltmeyi, en küçük bir anma dahi olmaması dikkatimi celbetti. Yalnızca duruma matematik veya fizik açısından yaklaşırsak...bu da, zihni kullanmak, halihazırda zaten göz önünde olan şey hakkında öğrendiklerimizi kullanarak düşünmek, yorum yapmak demektir. Yani göz önünde olan şeye bir purojeksiyon yaparız. Purojeksiyon, olup bitenle uyumlu görükebilir emme uyumlu olmayabilir de ki purojeksiyon(yansıtma) purojeksiyondur neticede. Tam olarak olanı görmek için çıblak gözle bahmak gerekir ha, çıblak gözle. Beşerin çoğu, daha bir tecrübe yaşarken, baktığı şey hakkında, gayrı gafasındaki poroğram nasıl ise, onunla o anda düşünüp yorumluyor, başka bir deyişle çıblak gözle bakmayıp zihnini gullanıyor olduğunun ayırdında deel. ''Masatenisinde herşey matematik ve fizik kanunlarına göre gerçekleşir.'' Newton fiziine göre mi izafiyet teorisine göre mi? Hah hah hahh....Latife ..latife..yerine göre, her ikisine de göre tabii...gulüpteysek Newton'unki yeterli görüküyor... Masatenisi oynuyoruz. Olup biteni ifade etmek için matematik ya da fizik terimleri kullanılabilir emmee matematik veya fizik varoluşun kendisi deyil, ona yaklaşma biçimleri. Matematik bir dildir. Onu öğreniyoruz. Sonra da kullanabiliriz veya kullanmayız. Olanla , olanın ifadesinin ayrımı mühim. Bu ikisini birbirine karıştırmakta faide olmadığını, kendi kendimize bütünüyle içten davrandığımızda görebiliriz.
  13. Doğrusu kendimi ''safsata'' dememek, doğrusu kendimi '' ne bu, ne de hiç bir durum, fizik, kimya veya matematik, antropoloji, jeoloji veya bioloji ''kanunu'' değildir. Elbette ''bu durum fizik kanunudur'' şeklinde bir cümle kurabilirsiniz kurmasına, lakin, böyle bir cümlenin ilettiği şeyi betimlemek için de safsata( nonsense ) sözcüğü biçilmiş kaftandır '' dememek için parmaklarımı tuşlar üzerinde zor tuttuğumu ifade etmek istiyorum. Varoluş önce gelir, içinde belirdik. Bir gizem olarak alınabilecek şu içinde bulunduğumuz uçsuz bucaksız okyanusla kurulmuş bağlantıların, durumların, ilintilerin ifadeleridir bilimsel yasalar. Yasalar gafada, oradaki purogramda. Varoluşla yanağınızı okşayan bir ilkyaz meltemini, tam eserken, üzerinde düşünmeden , hissederek de bağlantı gurabilirsinyiz.
  14. Bunu çin milli takım oyuncu ve antirenörlerine iletelim de, o lastiklerinin ortasının hafif üst bölgesiyle değil de, mümkün mertebe kombolarının saplarına en uzak noktalarından fursunlar...
  15. Ustaları izleyesin, onların eskimiş lastihlerine bakasın. Onlar andığın tüm bu vuruşları yapmaktalar... Enercimi ardı arkası gelmeyen zihinsel gevezeliklerimden çekip, dikkat etmeye verdiğimde, bundan faide sağlıyorum.
  16. Usta oyuncuların eskimiş lastihlerine bakasın. Lastiğin ortası ve bu bölgenin hafif üstüne doğru bir alan aşınıyor. En çok burası ile vurulmuş, aha, işte, bu bölge datlı nokta. Servisi de bu datlı noktaynan karşılamakta bir beis yok. Sayın palayer28, gelen topa lastiğinizin üzerindeki istediğiniz bir bölgeyle vuracak kadar teknik beceriniz var ise, oynarken deneyerek kendiniz de pekala bulabilirsiniz neresiynen frunca ne oluyor, neresiynen frunca ne... Yok, hoş, beyle bir teknik seviyede değilseniz, o vakit size bu noktaların yerleri yazarak aktarılsa bile, uygulamanız için lastiğin üzerinde değişik noktalarda top zıplatarak teknik çalışma yapmak, meleke kazanıldığında ise , gayrı bunu masada uygulamaya başlamak icab eder. Var mı niyetiniz beyle bir çalışma yapmaya? Bazen servis atarken, rakedin çızdığı yay uzun olsun da topun falsosu da bol olsun veya fileye yakın topa ''çıt!'' deyu çivi yaparken, lastiğin en uç kenarlarının da kullanıldığı olmuyor değil hani.
  17. Vööeee!!!....vöeeee!!!!...vööeee!!!!....vöee!!...... ...N'ooldu...... Adamın akklını alırlar!
  18. beşyüziki

    silinebilir

    Ne zahmeti, bilakis, şu an, yukarıdaki satırları kaleme alırken ziyadesiyle lezzet bulduğumu ifade etmek de ayrı bir keyiflenme vesilesi. Zihnin, bir nevii, ne bir neviisi, tam manasıyla bir biyolojik kompüter olduğunu daha önceki yazılarımda dile getirmiş olduğumu gayet net bir şekilde hatırlıyor, hatırlamak şöyle dursun ve dahi bu hususa bir kez daha değinmek lüzumunun hasıl olduğunu ifade etmek istiyorum. Enerjiyle çalışırız. Ne ilginçtir, önerilerin ufkunuzu açacağını düşündüğünüz anda... ki enerjiniz gayrı tam şu an vücudunuzda olup bitenleri ayırd etmeye yöneltilecek yerde, başka bir deyişle şu ana gelmek yerine , ardı arkası kesilmeyen düşünsel faaliyyetlerde bulunan biyolojik bilgisayarınızın çalışması için kullanılmaya yönelmiş oluyor. Dikkat buyurunuz ''ufkumu açacağını'' diyorsunuz, gelecek zaman, açacak, ''açmakta olduğunu'' deyil. Neden? Çünkü düşünüyorsunuz. Çünkü o kendimizi pek de bir tuttuğumuz zihnimiz, o biyolojik bilgisayar, o purogram, ancak geçmiş ve geleceğe dair çalışmaya muktedirdir. Düşünceler, düşünceler, düşünceler, oradan buradan topladığımız, bize birilerinin söylediği, okuduğumuz, kendimizinmişçesine rol kesip, özdeşleştiğimiz düşünceler...bunlar, uyanık da olsanız sizi sürekli bir rüya halinde tutup, tam şu anda, buracıkta, bakınız, işte hep o uzay uzay denilen yerin hakikisinin içinde, sonsuz var oluşla bir olan vücudumuz ve varlığımızla direk bağlantı kurmamızı, onu olduğu haliyle , yargılamadan, kabul edip, hissedip, izlememizi engellerler. Süregiden bir rüya, süregiden bir erteleme halinde kalırız. Oysa ihtiyacımız ve bize iyi gelen, bütün hissettiren şey, kendimizle ve varoluşla bağlantı kurmak ve sevmektir. Bu da ancak bulunulan anda mümkündür. Düşünerek deyil. Tekrar hatırlatmama gerek olup olmadığı konusunda bir an yaşadığım tereddütü müteakiben, düşünmenin asla şimdi değil, ya gayrı onun için hiç bir şey yapamayacağımız GEÇMİŞ, ya da henüz gelmemiş ve dahi kimsenin bilemeyeceği GELECEĞE DAİR olduğunu bir kerre daha vurgulamak istiyorum. Böylece ,ayırdında olmadan enercimiz düşünsel süreçlere gittiğinde ( olumlu veya olumsuz, düşüncelerin içeriğinin hiç bir önemi yoktur ) şimdiki zamanı gaçırırık. Bunlar, tıraş deyil, tüm bu süreçlerin gözlenmesinden gelen doğrulardır.
  19. beşyüziki

    silinebilir

    Forhend sipin vidyosunu seyrimi müteakiben, şunları vurgulamak lüzumunu hissettim: Topa daha az vurarak, onun yerine enerciyi daha ziyade topu döndürmeye tevcih etmek. ..oysa, yaptığınızı daha ziyade çivi-sipin karışımı bir tatbik ediş şeklinde niteleyebileceğim. Ecnebi lisanda sipin kelimesi fırıl fırıl dönmek, döndürmek, yün eğirmek gibi manalara geliyor. Vurmaktan ziyade, daha çok lastiği topa sürtünüz. Sanki raketle yandan sürterek, misal, bir velosipet tekerini çeviriyormuş gibi Beyle edince sipinle topu nasılda kontrol edebildiğinizi keyifle müşahade etmeniz ve dahi bu yönde inkişafınızı sürdürmeniz kuvvetle muhtemeldir. Elbette, vidyonuzda tatbik ettiğiniz çivi-sipin karışımı vuruşları da pek tabii ki dağarcığınızda muhafaza edip, onları da icabında tatbik edeceksiniz. Bir başka husus da, enseniz ve sırtta iki omzunuzun arasında kalan gaslar ve kolunuzdaki kaslar kuronik vaziyette gerginler. Adelelerimiz ne kadar yumuşak olurlarsa o kadarda sert olabilirler ki, bu da gayrı ister verim artışı deyin, gayrı ne derseniz deyin, hah, işte o manaya gelir. Her daim, tam bulunduğumuz anda olan, evimiz, güzel vücudumuzla irtibat kurup, onu dinleyip, gerginse rahatlatalım adelelerimizi... Evet, oynarken yere sağlam basıp, iyi güç almak son derece önemli. Burada, şüphesiz, ''biriside'' ve ''içinde'' yazarken de'nin ayrı olması gerektiği gibi detaylara takılıp takılmamak, hele ''kriterin geçmesi'' ise bambaşka bir bahs. Ağırlık kullanırsam, ağırlıkları çıkardığımda, takdir edersiniz ki, bırakınız sağlam basmak, bilakis son derece hafif, kuş gibi hissediliyor. Zaten evet, bu maksatla ağırlık kullanılmaktadır da. Ayak bileğine ağırlık takarak çalışma süreçleriyle, bacaklar güçlenir, bacağın yukarı kaldırma hareketlerini daha rahat yaparız. Zaten forhend sipin vidyosunda ayak bileklerinde ağırlıklar görünüyor... doğrusu, ilk bakışta onları ağırlık değil de biraz tuhaf bulduğum, bir hayli dolgun çoraplar olarak algılayışımı da anmadan geçemeyeceğim ... Ancak, yere sağlam basmak, başlıbaşına üzerinde çalışılması gereken bir konu...Dikkatini bağırsaklarının ve leğen kemiğinin olduğu bölgede tutmak ki, vücudun ağırlık merkezi de buradadır, göbek deliğinin 5 santim kadar altına tekabül etmektedir. Çince ''tan tien'' oluptur. Ağırlığınızı aşağıya veriniz, bu esnada dizler kırık ve gevşek, enseniz ve omuzlarınızı gevşek, karnınızı rahat tutunuz. Soluğunuzu rahatlatıp, derinleştiriniz. Bu, bütün vücudunuzun koordinasyonunun yeniden kurulmasını icab ettirir, temrin yapmak gerekir. Günlük hayatta bunu hatırladıkça uygulayınız. Oynarıken mümkün olduğunca eğilerek oynayınız. Dizlerinizi iyice kırınız, masaya ve rakibe file hizasından bakınız . Bacaklarınızı, ayacıklarınızın yer ile temasını , hülasa vücudunuzu hissediniz, tan tieni hissediniz ve ağırlığınızı aşağıya veriniz. Bu his bir kaybolup, bir gelecek. Öyle olsun, vücudunuzu hissedişinize veriniz kendinizi, bağlantıyı gaybettiğinizde de asla ve asla suçluluk duymayınız. yeniden bağlanıp yeniden hissedeceksiniz.
  20. Aboov!.. Aboov da, abovun akabinde bende, Batırfılay'ın tam da böyle hissettirmesi için Diginikis'i ürettiğini anlamakta zorluk çekmediğime dair bir kanaat hasıl oldu. Eee, artık zamanı geldi, ''diğer firmaların da yakında, piyasaya benzer ürünler sürmeye başladıklarını görürsek doğrusu hiç de şaşırmam'' kalıbını da şuracaaza bırakayım da tam olsun. İlaveten, dimağımdan, ''hani Tenergy piyasaya sürüldüğünde, gayrı 38likler piyasadan galkmış idi hatırladığım kadarıynan, siz özellikle eskiden kalan bir 38 mm. ile mi denedingiz Tenergy'yi '' diye de bir merak bulutunun geçtiğini farketmedim desem yalan olur.
  21. Ne iyi etmişsiniz de ''sanıyorum ki'', ne iyi etmişsiniz de ''eminim''in başına ''nerede ise'' ibaresini eklemiş, bu vesileyle kendinize ince de olsa tutunacak bir dal bırakmışsınız. Hoş, emin değilsiniz zira...emin olsaydınız, başına ''nerede ise'' yazmaz, yalın bir ''eminim'' ile iktifa ederdiniz...ama değilsiniz. Şuraya yazayım: 1-Tenergy serisinin hepsinin üst lastik hamuru aynıdır, ayni formülle üretilen kauçuk, değişik kalıplara dökülmüştür. Yani pütürlerin en boy yükseklikleri ve üstlerindeki düz lastik kısmının galınlıkları değişiktir. 2- Tenergy FX serisinin hepsinin üst lastik hamuru Tenergy serisininkiyle aynıdır, ayni formülle üretilen kauçuk, değişik kalıplara dökülmüştür. Yani pütürlerin en boy yükseklikleri ve üstlerindeki düz lastik kısmının galınlıkları değişiktir. FX serisinin süngerleri daha yumuşak. 3-Son çıkan Tenergy-HARD lestiğinin üst lastiği Tenergy serisininkiyle aynı. Süngeri Tenergy serisinden daha sert ha! 4- Diginikis'inse üst lastiği de Tenergy'den değişik, süngeri de ( Diginikis'nen oynamadım, okuduğumu aktarıyorum ). Sayın Algapon, 05 'nen de oynadım, 64' nen de, 25, 80, 64FX ve 05FX'len de oynamışam. 64 ün içe dönük tırtılları 05 inkilerden bariz biçimde yüksek ve de az seyrek. Her iki lastihle de oynadığımızda, dopla temas tecrübelerinin bizde bıraktığı etkileri mukayese edip, yorumladığımızda bunu 64 ü daha yumuşak diye dillendiriyoruz, türkçe. Lakin buradaki farklılık gap değişikliğinden gaynaklanıyyo , yoksa su aynı su, Tenergy lastiği aynı lastik he. Neye garıştıralım ki..
  22. Malumatımın, Tenergy'lerin kauçuk efsaflarının farklı olmadığı yönünde olduğunu burada vurgulamayayım da nerede vurgulayayım. Keza Tenergy'lerin süngerleri de hep aynı sünger. Farklar, pütür geometrisi ve üst lastiğin pütürlerin üstünde kalan düz kısmının kalınlıklarındaki değişikliklerden müteşekkil. Numeroları da lastiklerin inkişafında yapılan testler neticesinde seçilen modellerin numeroları. He, Digniks'len Tenergy'nin kauçukları farklıdır ha. Keza süngerleri de farklıdır. Heç Tenergylerde değişik gağuçuk kullanmak olur mu, o vakit şimdiye değin olageldiği üzre, Batırfılay şirketi, mamülü başka bir isim ve başka bir ambalajla sunar idi. Tenergyler ise bir grup, yepyeni ve hepsinde aynı kauçuk efsafı ve dahi yepyeni süngeriynen, Tenergy gavramı ha!.. Ha, parti parti üretimlerde küçük farklılıklar olabilir belki lakin, Batırfılay, Nittaku gibi capon firmalarının ürünlerinde bu farklılıklar mikro ölçeklerden ileri gitmez. Takdir edersiniz ki, ürünleri ziyadesiyle galiteli ve dahi bu nitelikleri korumak ve sürdürmek bahsinde beşeriyete ışıldayan bir misal teşkil ediyorlar. Bu ürünleri geliştiren mühendis ve ustaları, isimlerini bilmesem de burada anmak ve kendilerine müteşekkir olduğumu ifade etmek istiyorum. Tahtası olsun, lastiği olsun, insan bu mamüllerle oynar iken ziyadesiyle lezzet buluyor. Üstteki tümcelerde dile gelenler, kısmen bahis konusu ekipmanlar ile oynamaktan gelen, kısmen de gafamdaki biyogompüterde yer alan ecnebi lisan uygulamam sayesinde internet sitelerinden aldığım malumatlardır ha!
  23. beşyüziki

    Raketler Renkleniyor.....

    Raket lastiklerinin iki renkte olmasındansa pek çok renkte olmasından yanayım. Çeşitli renklerde lastikler kullanacağım kanaatini taşımamakla birlikte, insanların daha fazla renkli raketlerle oynayabilecek olmalarını hoş buluyorum; daha zengin. Renk farklarının değil, ton farklarının. Oyun düzeyi ne olursa olsun tek tek oyuncuların hiç biri ittf'nin umrunda değil. Şu satırları okuyan arkadaşım, senin biricikliğin iteetefe'nin zerre kadar umurunda değil. Zerre kadar umurunda değilsin onların. Yeni toplar konusunda görüş bildirip de yenileri beğenene rastlamadım. Zaten bu konu kör kör parmağım gözüne ortada. Şu an oynadığımız toplar olucak gibi değil, bu o kadar tabbak gibi ortada ki. En baştan, üretime geçilmeden de belliydi zaten. Buna rağmen topları değiştirdiler İnanılmaz gibi geliyor, lakin de-ğiş-tir-di-ler. Bütün sanayiini değiştirdiler ba! Bir vakitler bir yerlerde geçiyordu, hatırladım, şöyle diyordu: bir doğru ne kadar büyük olursa o denli görmezden gelinir. Lakin doğru da doğrudur. Dünya yine güneş çevresinde dönmektedir. Toplar kötü, pespaye...ne sipinler ustası Xu Xin birşey diyebiliyor da etkileyebiliyor ne Ma Long ne Waldner ne Persson ne Timo Boll ne Liu Guoliang ne Klampar ne de diğer ustalar. Yetki ise, top değişecekse, bu konuda bu insanlar, böyle ustalar yetkilidirler, takdir edersiniz ki toplarla en üst düzey ilişkiyi onlar kurmakta, topu en iyi onlar tanımaktadırlar. Zor kazanılmış, derinlemesine birikimleri vardır. Kolay değil, zor....zor kazanılmış. Zor kazanılmış. Sağlamdır bu birikim, gayaların üzerindedir. Onlara sorulmalıydı. Bu alıkça değil, akıllıca olurdu. Soruldu mu, sorulmadı....Niye sorsunlar cevap belli, dünyanın bütün oyuncularına kakalamak istedikleri bu toplar olucak gibi değil. Şimdi, iteetefe'nin, spor salonunda jelibom tarlası-renkli lastikler fikrinden çıkan meselelerini nasıl halledeceklerine doğrusu hiç enerci yatıramaacam.
  24. beşyüziki

    Raketler Renkleniyor.....

    ITTF 'nin açıklamasının tercemesini aşağıda naçizane sunuyorum: '' Ekipman(malzeme ) Komitesi'nce sunulmuş çarpıcı bir teklif var. Fikir şu ki; oyuncular, halihazırdaki kurallarca sınırlanmış siyah ve gırmızı renkler dışında, değişik renklerdeki lastikleri kullanabilecekler. Eğer onaylanırsa, bu, sporumuzun görünümüne çok önemli bir değişim getirecek. Parlak yeşil, hatta pembe bir lastikle oynadığınızı hayal edebiliyor musunuz? '' Bahis konusu metinde, ''Eğer onaylanırsa'' ( if approved) ibaresinin kullanılmış olduğunu vurgulamakta herhangi bir beis görseydim; cancaazımı barnaklarımdan kompüterimin tuşlarına tevcih etmektense, içime, duyularıma yöneltir, tamamiyle kendimle kalır, şu tatlı bahar esintilerinin, kokuların, coşmanın dadını çıkartmaya kendimi bırakırdım. Lakin, Malzeme Komitesi'nin sunduğu teklif onaylanacak gibi de görünüyor sanki... İteteefe'nin kurullarının kaidelere küçük dokunuşları, misal, topların çapındaki 2 milimceezlik bir artış, neredeyse bütün ekipman endüstrisinin yeniden yapılanmasına, bazarın da bir nebze canlanmasına sebep oluyor...Ne de olsa kaidede değişiklik, pazara, yeni arzu ( dolayısıyla kaçınılmaz hayalkırıklığı) nesneleri üretip, piyasaya sürmeleri için bir yol, yeni bir akacak mecra oluşturuyor. Kesinlikle Nittaku topların galitesine yaklaşmıyor şimdiki doplar. Toplardaki değişikliği kaba, ilaveten kendi ve çevresiyle bağlantı yoksunu addettiğimi ifade etmek istiyorum. Uluslararası Masa Tinisi Federasyonu, hastası olduğumuz, kendimiz ve oyun arkadaşımızın enerjisinin ( hayatının) envai çeşit hallerini görünür kılan malzememiz, konsantirasyon nesnemiz, toplarımıza n'eettin...Doplar ağırlaştı, hantallaştı, yalpalıyor, çarpma açısından daha yükseğe sıçrıyor, söylemeye bile gerek olmayacak derecede kötüler. Enerjimizin ifadesini sağlaması açısından, eski toplarla şimdikilerin galitesi arasındaki ayrımın başka bir tasviri için, şu anda okuduğunuz sözcükleri takib eden şu sözcükleri de okuyunuz: Keman virtüözü Paganini'nin sihirli zarif parnaklarından süzülen müziğin letafetinin yerini, iki kalın ağaç parçasını birbirine umarsızca vurarak ses çıkartma kabalığının alışı....ve....ve bununla atbaşı giden, hiçbir şey yokmuş gibi yapış... 80'lerin başında bir yüzü lastik bir yüzü anti, lakin ikisi de siyah lastik kullanan John Hilton'un, zamanının en ''iyi'' oyuncularını ardarda yenerek avrupa şampiyonu olmasını ve Hilton'un benzer zaferlerinin tekrarını müteakiben, o vakit iiteeteefe kurullarında olanlar, raketlerin iki yüzünün farklı renklerde lastiklerle gaplanması kaidesini getirdiler. He pütürle antiynen oynayanı rakedine bak anla da, ha ona göre oyna ha! ITTF'nin, lastiklerde renk serbestisi getirir ise, şimdiden belirli tahditler ve netleştirişler getirmekle yükümlü olduğu tabak gibi ortada. Misal, düz lastih ve antiynen oynuyor isem, bir yüzü lacivert diğerini siyah yapar, rakibimin farkedişini güçleştiririm. Lasdik renginin tonlarını yaklaştırmam neredeyse yeter. Yani, şimdiki kural uyarınca, gırmızı ve siyah lastik kullanıyorsam, bu renklerin ton ayrımı ''yeterince'' belirgin, yani gırmızı bize tonal olarak orta tonda bir gri olarak, siyah da en koyu tonda bir gri olarak tesir eder, öyle algılarız, belirgindir ton farklılıkları. Oysa, yakın tonda bir açık mavi-açık yeşil ikilisi veya koyu tonda bir lacivert ve mor ikilisi gullanırsam rakibin farkı algılaması daha zor olacaktır, hele de oynariken, hareket halinde...O vakit John Hilton gibi bunun ekmeğini yiyebilirim. O bakımdan, yeni kurala lastik renklerinin TONLARI açısından bir düzenleme-sınırlama getirilmesi icab eder. Zira çevreyi algılayışımızda, ayırd edişimizde, tonun renkten daha belirleyici olduğunun ilmen sabit oluşu kabbak gibi ortada. Siyah beyaz fotoda renkler yok da tonlar var da hanı, fotodakileri tonlar sayesinde ayırdediyoruz veya farklı renkte olsalar da aynı tondalarsa ayırt edemiyoruz ya hani hani... Raketimin yedeği de ayni renkten lastiklerle mi olmalı, yoksa onu farklı renklerde yapabilir miyim, belirt bunu da iiteeteefe. Misal, resmi maçtayım, raketi çarptım lastik yırtıldı, tahta gırıldı. E, yedeğiynen maça devam edecem, lastiklerin aynı yüzlerde aynı renklerde mi olması lazım, belirt ha iteetefe. Lastiğimin üstünye desen çizebilir, fotoğraf basabilir miyim hele de iteetefe ( Fotoğrafıngızı gönderin, lasdiğinize basak! Rakedinizi gişiselleştirin kampanyalarına gebe miyiz ha ıtıtıf, hele de. ) Daltonizm'im var ise, rakip de kırmızı-yeşil gombinasyonu yaptı ise bu özel durumda halım n'iicolacak...belirt ııtetefe.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu sitede size daha iyi yardımcı olabilmek için çerezler kullanılır. Çerez ayarlarınızı buradan yapabilirsiniz, veya devam ederseniz çerez kullanımını kabul etmiş sayılırsınız..