Jump to content
Masatenisi.org Forum

beşyüziki

Üyeler
  • İçerik sayısı

    492
  • Kayıt Tarihi

  • Kazandığı gün sayısı

    81

beşyüziki kullanıcısının tüm içeriği

  1. Stiga Clippa'nın, anılan meblağın altında, tedarik edilebilecek en kaliteli, kelimenin tam manasıyla mükemmel bir kısa pütür olduğuna kalıbımı basarım. Dahası bu pütür, anılan meblağın üstünde, hatta pek çok üstünde de kalite ve mükemmeliyetini aynen muhafaza etmektedir. ''Yavaş kalıyor'' tarzı atışlara itibar etmeyiniz. Bunlar, vuruş tekniklerinde mahir ve gücünün zamanlama ve patlayıcılığında kafi derecede ustalaşmış gerçek bir kısa pütür çivicisinin gülüp geçtiği lakırdılardır. Onların şutlarını izleyen sessizlik ne demek istediğimi çok daha iyi anlatmaktadır. Pekii, eğer meblağda bir tahdit bahis konusu olmasaydı yine de Stiga Clippa'yı tavsiye eder miydim? Evet; kelimenin tam manasıyla evet. İlaveten, elbette bir kerre kesenin ağzı açıldığında, hele de kullanacak kişi nasıl oynadığı konusunda, belki kısa bir video ile daha da açılırsa, kullanımın yönelimine göre, seçilecek başka pütürler de var. Açık kese bahsinde, hareket tarzım şöyle: Mima Ito Nittaku Moristo, Matthias Falck Yasaka Rakza PO, adını hatırlayamadığım başka bir kadın üst düzey çinli oyuncu da Butterfly Flarestorm 2 kullanıyor. Bir de He Zhi Wen'in bugün ne kullandığına bakardım. Sonra bu pütürleri edinip, bir süre oynayıp, içlerinden elime uygun geleniyle devam ederdim...Tabii Clippa ile oynamıyorsam.
  2. -Bir yöntem; bürünme: Her sayıda, durumu '' 11-10 mağlupmuşum ve bu son setmiş'' şeklinde hayal edip öyle oynamak. Burada tutum, oyun oynayan küçük bir çocuğunki gibi olursa, bu çok daha kolaylaşıyor; ''bir sihir oldu, gözümü açıp kapadım ve şimdi 11-10'muş''. Eğer buna ''bürünebilirseniz''... Maçta, sayı arasında, yöntemi hatırlayın, biraz yavaşlayın ve iyice havasına girin; 11-10 mağlupmuş gibi hissetmek için ne gerekiyorsa yapın ve öyle oynayın. Sayıyı kaybetseniz bile sonrakinde yine aynı yöntemi uygulayın; 10 - 9 gibiymiş de yapabilirsiniz bu kez. - Bir başka yöntem: O anda maçın kaç kaç olduğunu ''unutup'', yalnızca oynanmak üzere olan sayıya, onu almaya, onu oynanacak ilk ve son sayı saymaya odaklanmak ve n'olursa olsun sonraki sayıda yine aynısını yapmak. Yalnızca bunu uyguluyor, tüm enerjimizi bunu uygulamaya vakfediyoruz. Sayılar kendi kendine sayılıyor, maç tamamlanmaya doğru ilerliyor; o tarafla hiç mi hiç ilgilenmemek, zihin bunlarla meşgul olmaya başladığında, dikkatini vücuduna, kendi vücut ağırlığını hissetmeye vb. o ana geri getirip, oynanmak üzere olan sayıya, onu almaya, onu oynanacak ilk ve son sayı saymaya, her şeyin bu oynanacak sayı olmasına odaklanmak. Konsantre olmayı, tüm enerjiyi bir noktaya, hedefe, tutuma veya alana odaklamak, oraya- orada yoğunlaştırmak şeklinde tanımlayabiliriz. Konsantre oluşta, enerji ne denli küçük bir alana yöneltilebilirse o denli etkili oluyor. İnce kenarlı bir pertavsız(büyüteç), gelen ışınları odak noktasına yöneltiyor, odak noktası müthiş aydınlık, sıcak ve ''etkili'' oluyor; güneş de varsa, odak noktasına koyduğunuz bir kağıt veya çırayı tutuşturabiliyorsunuz. Kağıt odak noktasının dışında tutuşmuyor ama odak noktasında tutuşuyor. Ne oluyor? Bilmiyorum. Ama öyle olduğuna kalıbımı gönül rahatlığıyla basıyor, bu olguyu konsantre kavramına yaklaşmak, bu konuda anlayış kazanmak için değerli buluyorum. Konsantre olmak, hedef-nokta dışında kalanların dışlanmasını, elenmesini, onlara enerji verilmeyip, tüm enerjinin tekrar tekrar hedef noktaya yöneltilmesini ve orada ''kilitlenmeyi''gerektiriyor. Bu bakımdan, zihin tarafından, konsantrasyonun hedefi dışında kalan her şey, dikkat dağıtıcı, engelleyici, enerji emici, istenilmeyen vb. addediliyor. Hedefi gerçekleştirmek için gerekli enerjinin yanısıra, konsantre olmanın, bu sürecin bizzat kendisi enerji gerektiriyor. Bu bakımdan konsantrasyonun sürdürülebilir olmadığını da söyleyebiliyoruz. Bununla beraber pek çok işi değişik derecelerde konsantre olma sayesinde yapıyoruz. Zihnin başka halleri de var; ve bu konu da ziyadesiyle ehemmiyetli, lakin bu başka bir bahs. Hayatımızın ilk yıllarında enerjimiz yüzen, odaklanmamış bir halde. Küçük çocukların dikkatlerinin nasıl oradan oraya gittiğini, kolay dağıldığını biliyor, bunu vücut hareketlerinde de görüyoruz. Henüz dikkatlerini bir nokta, konu, iş üzerinde toparlayıp, orada tutamamaktadırlar, zira bunun gerçekleşebileceği zemin daha ortada yoktur. Bu zemin oluşma halindedir. Sinir ağları, kaslar, kemikler, bilumum şeyi gerçekleştirmek için gerekli organik eşgüdüm zeminleri henüz oluşmakta, henüz katılaşmaktadır, bu insan filizlerinde. Çocuklar, büyürken konsantre olmayı şu veya bu derecede öğreniyor. Yaşayabilmeleri için öğrenmek de zorundalar. Yetişkinler çocuklara, hem ''bilerek'' çeşitli yollarla, hem de zerre farkında olmadan, kendi işlerini yaparkenki yoğunlaşmaları ve halleriyle, ''öğretiyorlar''.
  3. Olacağı varsa da ne Ma, ne Xu asla ve asla olmasın. Kendisi olsun. Bir dilek dileyeceksem, bu herkes için de geçerli ve o da şu : O da, herkes gibi, kendisi olsun. Nasıl ki doğa her birimizi parmak izlerimizde de aşikar olduğu üzere, zaten biricik, eşsiz var etmiş; kişinin de ancak kendisi olmak, kendini gerçekleştirmek, kendiliğinden özgün olmak durumunda olması hali kabak gibi ve masa tenisi açısından da Zhou Qihao'nun bu yola zaten girmiş olması da tabak gibi ortadadır. Ma ve Fan'ın zihinlerimizdeki şimdiye kadarki kayıtlarının yorumlarından çıkarılmış bir sonuç, bir yargı, bir izlenim, bir farzediş olan ''yenilmezlik''lerine pirim verseydi ki benzer izlenimler ve yargılar muhakkak Zhou'nun zihninde de yer etmiştir; o vakit Zhou onları yenemezdi. Bu, na-mümkün. Zhou, kendi içinde, zihninin ona tesir etmeyeceği, onu belirleyemeyeceği bir yerle temas halinde olmalıdır; o zaman onları yenecek hale gelir ve bu, bu turnuvada olmuştur da.
  4. Zhou'nun simülasyon turnuvası maç videoları orada. Başarısını takdir ediyorum, naçizane, bende bıraktığı izlenimi yazdım ve başarısını büyük bir keyifle kutluyorum. Yenidir. Beklenmediktir. Hayat ta öyle. Dünyanın kuvvet derecesi en yüksek turnuvasında Zhou'nun ikisini de yenip şampiyon olmasını, bu gün, doğrusu bir Fan - Ma finali izlemeye havada karada tercih ediyorum. Gözümde büyütüyorsam da, haklısınız, büyütüyorumdur da; lakin emin olunuz ki, bu büyütme, bir Fan Zendong'u, bir Ma Long'u Çin Masa tenisinin ileri gelenleriyle hınca hınç dolu bir ortamda, hepsinin gözleri önünde yenmek ne kadar büyütülebilirse o kadarlık bir büyütmedir. Ondan ne fazlası ne de az bir büyütme değildir. Sizi, naçizane, birine ''çok büyütüyorsun'' demekle, ''bende bu konuyu çok büyüttüğünüze dair bir kanaat hasıl oldu'' demenin arasındaki ayrıma dikkat etmeye davet etmek istiyorum. Zira işin aslı, bırakınız ona az -çok diye değer biçmeyi, karşımdakinin içinde ne olduğunu bilemem. Ancak kendimle aynı yerde olduğumdan ve kendi canlılığımın aracısız, direkt algılayıcısı olduğum için, kendimi bilebilir, olduğum anda kendimle, bana ne olduğuyla bağlantı kurabilir, durum elveriyorsa da onu karşımdakine ifade edebilir, onunla paylaşabilirim. Vah vah. Zhou Qihao'nun kurbanı oldular desenize şuna. Vah vaah... Doğrusu videolar, bana tam kapışmalar izlediğim intibaını veriyor. Anlamıyorsunuz, zira garip değil. Gayet anlaşılır. Yukarıda da yazdım. Seçiciler kurulununki, konfor alanında kalan, bilindik, olimpiyatta başarı konusunda emin hissettiren, daha oylamadan bile sonucun belli olduğu, kafadan bir tercih olarak görünüyor. Özellikle Ma ve Xu'nun dünyada her çeşit rakiple başa çıkacak deneyimi olduğu kabul ediliyor, ki geçmişe bakılırsa bunu da çoktan kanıtlamış durumdalar; Fan'da onlara yakın, ilaveten, daha genç. Yalnız ortada geçmişi değil bugünü, Ma ve Xu'nun yaşlandıklarını ve Zhou'nun güncel başarısı ve ateşini göz ardı etme de var. Sanki hiç öyle bir şey yokmuş gibi yapma var. Bu durumda simülasyonun da adeta dostlar alışverişte görsün diye yapılmış olması. Zhou Qihao'ya, yeniye, hayata yer açılmasını isterdim. Simülasyondaki performansıyla, bu gün, bunu hak ettiği kanaatindeyim. Riskli de olsa yeniye yer açmadılar, eskiyi seçtiler. Göreceğiz...
  5. Gençliği, gücü ve hala ''prime''ında olması bakımından şu seçili Çin takımında, şu an yalnızca Fan Zendong olimpiyatlarda herkesi yenebilecek evsafta görünüyor. Xu Xin ve Ma Long'un ''sarsılmaz kaya''lığı bir gerçek; lakin yaşlanıyorlar, bu yaşlanma sürüyor; henüz kadayıf aşamasına ulaşmış değiller lakin yaşlanma kendini göstermeye başladı. Teknik düzey ve deneyimleriyle bunu kapatışları, en üstte durabilmek bakımından şu an ucu ucuna. Olimpiyatlara kadar zaman var ve yaşlanma sürüyor. O zamana kadar ve olimpiyatlarda başka ülkelerden de Zhou gibi çıkış yapacak birilerinin çıkması muhtemel; hem Ma hem de Xu Olimpiyatlarda yenilgi alabilir. Ma, giderayak kapanışını elbet bir olimpiyat şampiyonluğuyla yapmak ister. Yakışır da abimize, ama o böyle olsun olmasın zaten gönlümüzde bir tahtı olan güzel bi kardeşimiz. Elimde olsaydı, her şeye rağmen yeniyi seçer, Zhou'ya bu takımda yer verirdim. Takımı oluştururken, kendini hala Ma ve Xu'nun olduğu bir yapıyla, yakın geçmişle özdeşleştirmenin sürdüğü görülüyor.. Sağlamcılık ve kaçınılmaz bayatlık...Bilinenin getirdiği konfor, sıkıcılık ve yavanlık. Xu ve Ma yenilseler bile onlar zaten Xu ve Ma, kapı gibi kariyer ve yaptıkları, koca geçmişleri orada'cılık. Ejderha yere sağlam basıyor ama ağzından çıkan alev pek öyle gür ve canlı değil. Oysa bu ateş Zhou'dur. Daha doğrusu onda, çatır çatır şampiyon olduğu bu Olimpiyat Simülasyonu turnuvası sürecinde açığa çıkan şey.
  6. Gerçi tenezzül etmiş, gereksiz yere kimya konuşmuş; soruyu, sanki ortada madenden kömürün lifler halinde çıktığından bahseden biri varmışçasına iliştirmişsiniz...De, lakin bahsedilen, konu, karbon fiberinin nasıl hazırlandığı değil. O değil konu. Şundan bahs ediliyor: Yukarıdaki gibi yazıldığında, yani ''Yukarıda harflerin yan yana gelerek sonuna da bir “C” ile biten malzemeler aslında sentetik malzemelerden dokunmuş tekstil ürünlerdir. Sonrasında karbon emdirilerek işte o son harfi “C” olan hallerini alırlar'' diye yazıldığında, arileyte de, ziylona da, hepsine karbon emdiriliyormuş gibi anlaşılıyor. Bir kez daha yazayım isterseniz; ama bu paragrafı baştan bir kere daha okumak da onun yerine geçer tabii. Oysa durum, yani konu başlığında sözü edilen katmanlara dair doğru, böyle değil. ALC, ZLC ve Super ZLC'lerde Arylate ve zylon fiberleri karbon fiberleriyle birlikte örülüyor. Bu fiberler ayrı ayrı. Tahtaların katmanlarında örülerek kullanılan maddelerden biri öbürüne emdirilmiyor; arylate ve zylona karbon emdirildiği falan yok. Birlikte örülüyorlar, ALC, ZLC, Super ZLC gibi isimlerle anılan katmanlar da böyle oluşuyor. Hangisini kastediyorsanız, onu kullanırsınız. Birbirinden farklı şeyleri ifade ediyorlar. Bir şey anlatabilmek ve anlamak, ''emdirilmiş, batırılmış, birleşmiş''lerin ayrımlarını yapabilmeye, kullanırken bu ayrımları gözetmeye, dikkat ve hassasiyete bağlı. Hayatta ''emdirilmiş, batırılmış, birleşmiş vs.vs.'' demenin fark etmediği anlar da elbette vardır; söylediklerimin, bunları dışladığım şeklinde anlaşılmasını da istemem. Onlar da dahil. Bununla beraber, burada, mekanik, yapısal bir konu (ALC, SLC )üzerinde yazıyoruz. Bu konuda doğruyu, istiyorsak, deneyimimiz, dikkatimiz ve dili kullanabildiğimiz ölçüde ifade edebiliriz. Ve bu konu ''emdirilmiş, batırılmış, birleşmiş vs.vs.'' gibi sözcük ve kavramların nasıl kullanıldığının fark ettiği bir konu.
  7. Arylate ya da Zylon'a karbon emdirilmiyor. Arylate ya da zylon lifleri karbon lifleriyle birlikte dokunuyor.
  8. Zylon, bir japon kimya şirketi tarafından geliştirilmiş endüstriyel bir madde. Daha çok kevların yeni, japon versiyonu gibi. Had safhada sağlam ve hafif. Konuyla ilgili mesela Wikipedia'dan okuma yapılabilir. Bu tip ürünler, bıçak ve kurşun geçirmezliklerinden dolayı, hafif de olduklarından, giysi şeklinde zırh yapımında da kullanılıyor. Arylate de bir sentetik fiber, son derece sağlam ve esnek. Zylon arileytten daha ''hızlı'' . Arileytin şok emme özelliği fazla; zylon bu bakımdan ağaca daha yakın bir his ''veriyor''. Her iki madde de karbon lifleriyle birlikte dokunuyorlar; bu, karbonun sertliğini biraz yumuşatıyor. Super ZLC de Zylon-carbon dokumanın daha sık ilmeklisi, bi bakıma daha yüksek piksellisi diyebiliriz. Oncaazın da sweetspotı (tatlı noktası) diğerlerinden de geniş. Yani görsellerin, reklamların, gırafiklerin yalancısıyım diyecem lakin, oynadım; geniş Super ZLC'nin de sweetspotı diğerlerine nispeten. Masa tenisine yeni başlarken, top sıçratma çalışması yapıldığını hatırlayalım. Hani mesele, gayrı uzun süre topu raketin ortasında veya siviitsupotta tık tık tık tık düşürmeden sıçratmaktır ya. İşte bu idmanla biz siviitsupotu kendimize, bedenimize kurar, onu orada inşa eder, gayrı kendimizi, raketin ortasıyla vuracak şekilde şekillendirir, gitgide, bunun varyasyonlarında da ustalaşabiliriz.. Bu iyi yapılırsa, oynarken raketimizin tatlı noktasıyla zaten çabasızca, zahmetsizce vurur hale geliriz. Ondan sonra, oynadığımız raketin tatlı noktası dar da olsa geniş de, biz zaten tatlısıyla vururuz. Ammaaaa...Tatlısıyla vuramıyorsak o zaman tatlı noktası tahtasından da geniş tahta alsak gene vuramayız.
  9. Sayın Canonat, şayet bu tahtalarla, üzerlerine hal-i-hazırda oynadığınız lastikleri yapıştırarak, tüm hayatınız buna bağlıymış gibi bir dikkatle, yeteri kadar, bizzat oynarsanız, kanaatimce, bu deneyimler vasıtasıyla sualinize mümkün olabilecek en doyurucu karşılığı almış olacaksınız. O vakit bu cevap, başkalarının kişisel deneyim, teknik icra- hassaslık düzeyi ve fiziksel yapılarından kaynaklanan yorumların aynasında çarpılmış, ilaveten, kuvvetle muhtemeldir ki, zihinlerine de doluşmuş malumatların bayat çorbasının yağıyla yağlanmış bir cevap olmayacak; öğrendiğiniz, başkasının size bir takım malumatları aktardığı bir düzeyi aşıp, var saymaya yer bırakmayan, sizin direkt kendi deneyiminizden kaynaklanan bir öğreniş olacaktır. Şayet başka bir dala atlayıp, bu tavsiyenin icab ettirdiği teşebbüste bulunmanın maddi yükünden dem vuracak olursanız da sizi anlarım. Ne yani, bu tahtaların her biriyle ayrı ayrı oynamam mı gerekiyor? Evet; aralarındaki farklılıklar konusunda deneyim kazanma talebinizin yoğunluğu kadar evet. Peki ,internette bu konuda zaten var olan malumatları okumak dışında başka ne yapılabilir? Sabır; pandemi rahatlayınca kulüplere gidip, orada bu ekipmanları kullananlardan rica edip, üzerlerine muhtemelen oynadığınızdan farklı lastikler yapıştırılmış olsa da, en azından ''iki vurup'', bir fikir, epey bulanık da olsa bir deneyim elde etmek mümkün görünüyor.
  10. Merhaba sayın Canonat, anlattığınıza bakılırsa, doğrusu lastiklerinizi mükemmel yapıştırmışsınız. Dediğiniz gibi, yapıştırıcı tamamıyla şeffaflaştıktan sonra yapıştırma kıvamına gelmiş oluyor, gayrı yapıştırabiliyorsunuz. Bu aşamada 5 dakikayı da geçebilirsiniz. Pekii, ya ne kadar geçebiliriz? Tecrübem uyarınca 5, 10 dk. gibi süreler makul. Muhtemelen daha da beklenip de yapıştırılabilir. Lakin, demir de tavında dövülür. Şu an da çok iyi olmasına sevindim. İlerde gerekirse de tekrar yapıştırabilirsiniz. Kendim yapıştırırken, yapıştırıcının kuruyuşu sürerken, süngerin üzerine kırıntı, minik çöp vesaire gibi, yapıştırdıktan sonra, lastikle tahta arasında kalıp, kalınlık yapacak, yüzeyin düzgünlüğünü etkileyecek, vuruş anında topun yönünün değişmesine tesir etmesi muhtemel, herhangi bir şey düşüp düşmediğine dikkat ediyorum. Şayet düşmüşse, bunu, parmağımı kullanmadan, bir toplu iğne veya bir kartonun sivri köşesi yardımıyla, mümkünse yapıştırıcılı yüzeye dokunmadan, parçacığı alıyor veya kenara fırlatıyorum.
  11. Doğrusu bu konu başlığının, yukarıdaki malumatın menşei konusunda bir miktar aydınlığı hak ettiği kanaatindeyim. Şu an dünya üzerindeki kuvvet derecesi en yüksek turnuvayı, olimpiyat ortalamasını da zaten bir hayli geçik olan Çin Simülasyon Şampiyonasını çatır çatır kazanmış Zhou Qihao'nun, neden olimpiyat takımına seçilmeyeceği konusunun burada yer alması, doğrusu gayet hoş, merak uyandırıcı ve zenginleştirici olurdu. Hele de bırakınız Zhou'yu, Simülasyon turnuvasının sonuncularından bile bir takım çıkarsanız, bu takım neredeyse yine de olimpiyatlarda başa güreşecekken...Neden, neden Zhou birinci olduğu halde olimpiyat takımında yer almayacaktı? Neden seçilmeyecekti, neydi buna mani? Takım seçme kurulunun dünyanın nasıl olması gerektiğine dair beklenti ve hayallerini mi yıkmıştı? Nedir bilmediğimiz, nedir buradaki gizem? Ancaaak; ''BİLE''!.. Cümleye ''bile''nin eklenmiş olmasıyla şimdi her şey başka; bambaşka. Bırakalım Zhou'nun olimpiyat şampiyonu olmasını, Çin Olimpiyat takımına BİLE seçilmeyecek...''Siz bırakın en üstü, o Zhou var ya, en alta, Çin olimpiyat takımına bile seçilmeyecek'' gibi anlıyor, bir hoş oluyorum... Uzun lafın kısası, ne gam! Seçiciler olimpiyat takımına Zhou'yu seçmiyorlarsa bile bu başka bir şey. Zhou Qihao çatır çatır şampiyon oldu. Çattır çatır. Videoları orada. Şampiyonluğunu ve müthiş oyununu kutluyorum! Siz de buyurunuz, siz de kutlayınız. Devamlılığı olan oyuncular, devamlılığı olmayan oyunculardan başka bir şey değildirler. Devamlılığı olan şey, kendini devamsızlık şeklinde gösteriyor. Devamlılığı olmamak yakınılacak bir şey değil. Geleceği kimse bilemez.
  12. Bir allround canavar. Waldner'ı hatırlatmıyor değil. Oyun yaratıcılığı, hassasiyeti, cesareti, hızı ve beklenmedikliği tavanda. Fiziği ve topraklanması çok iyi. Şu an, günümüz masa tenisinin en ışıltılı temsilcisi. 24 yaşında olduğunu okudum. Nispeten geç bir parlama ama ne gam! Bu simülasyon oyunlarında bir bakıma çatır çatır dünya şampiyonu oldu. Çattır çatır! Belli bir sarf edişten sonra enerjisi hala yeterince çabuk tazeleniyor gibi görünüyor. 3-4 yıl daha adını en üstte daha çok duyacağız. 28'e gelince ise bir tık oluyor. Zira 28, 4üncü 7 demek ve insan yaşamında bu 7 yıllık dilimler ziyadesiyle önemli. Hücreler değişiyor ve daha pek çok şey oluyor; bu 7 yıllık dilimler, ''tık'' ların attığı, fiziksel ve enerjetik değişikliklerin olduğu dönemler. 28 olunca da en üst düzeyde kapışabiliyor ama artık şampiyon olmak en üst düzeyde mikro farkların belirleyici olmasından ötürü çok daha zor görünüyor.. Belki Zhou olabilir. Olmasa da ne gam! Zhou, muhtemelen olimpiyat şampiyonu olacak. Zhou'nun antrenörü Liu Guozheng' in de bu muzaffer oluştaki payını, ilaveten, zeka, anlayış, mütevazilik, güç ve güven vericiliğini anmadan geçmeyelim.
  13. Bu turnuvada günümüz dünyasının şu andaki en üst düzey oyuncuları bulunuyor. Ma Te ve Liu Fei'nin karma çift maçları, masa tenisi, sipin ve kesmeci severlerin ziyadesiyle lezzetyab oluşlarına vesile olmasının yanısıra, masa tenisini çalışma ve öğrenme bahislerinde de ders olarak okutulacak, derinlemesine mütalaa edilecek evsafta. Ma Te ve Liu Fei'nin bu turnuvada bize gösterdiklerinden sonra, yeni plastik topların getirdiği sipindeki azalmanın, kesmeciler için nasıl dezavantaj olduğu bahis ve yakınmalarında kül bırakmayanlardan, kesmeciliğin bittiğinden dem vuranlardan ve diğerlerinden, şimdi şu bir tek sesin geldiğini duyuyoruz: .......Tıs. Lakin elbette teke tek karşılaşmalara oranla, birbirleriyle uyumları, müthiş ayak çalışmaları, sipincilikleri, zamanlamaları, müthiş mesafe duyguları, mütevazilikleri ve de o güzelim adanmışlıklarıyla, Liu Fei ve Ma Te'nin etki ve yeniciliğinin miks maçlarında bir hayli artmış olduğunu da göz ardı etmeyelim. Miks maçında bu iki en üst düzey kesmecinin, hem birbirlerinin oyununu nispeten daha iyi hissedip okumak için, hem de vuruş yaptıktan sonra toparlanıp, sonraki topa karşı sağlamlaşmaları için biraz daha zamanları oluyor. Uzaktan oynuyor olmaları, kendilerine zaman kazandırmanın yanısıra, topu iyice düşürüp, gerek uzun pütür, gerekse lastikle, hem nalına hem mıhına, şöyle iyice bir kökleyerek kesmelerine elveriyor. Videoda arada bir görünen antrenörleri, boşuna ikide bir ''kökle; yana doğru kökleyerek kes'' işareti yapmıyor. Bahis konusu ''plastik toplardaki sipin azalmasının etkisi''nin ilacı kör kör gözüm parmağıma ortada, daha çok sipin yapmak.
  14. Eğer konu, gösterilen hassasiyet ile esasını giderek kaybediyorsa, bırakalım kaybetsin. Apaçık ki; dikkat ve hassasiyet arttıkça, berraklık ve anlayış artıyor; kendimizle ve konumuzla olan bağlantımız artıyor; esas, daha da esaslı hale geliyor. Yazı, yazılıyor ve orada duruyor; kimseye bir şey yapmıyor. Okuyup okumamak, yarıda bırakmak, sana kalmış. Eğer bir şey oluyorsa, bunu kendine sen yapıyorsun. Bunun sorumluluğunu al, ya da alma; ama bu böyle. Kendine bunu yapan sensin. Gözlerini yuvalarında oynatıp, ekrana yönelten... Zamanı da boşa harcayamazsın; sahibi değilsin ki. Sen ne yaparsan yap, o geçiyor. İlaveten; 09C yorumlarınız için teşekkür ederim. Keyifle okudum, lezzet buldum. Artık foruma yazmayacağım; son yazım bu. Şimdiye değin paylaştıklarımız için teşekkür ederim.
  15. ''Masaya uzak oynamak isteyenler için ıygun değil, uzaklaştıkça güç ve spin giderek azalıyor'' cümlesinin başında ''09C'yi bekhendde kullanırken'' olsa, hele de konu başlığı ''Dignics 09C bekhendde'' olsaydı, şüphesiz o vakit, bendenizde Wang Xi'nin lastiği forhendinde, uzak mesafeden muvaffakiyetle kullanması örneğini verecek takat kalmazdı. Doğrusu, metinle ilgili kendi dikkat eksikliğimi kabullenmektense, konunun metinde yeterince net ifade edilmemiş olduğunu dile getirmenin daha kolay geldiğini gözardı edemeyeceğim. Ancak bu bekhendte kullanım bahsi metinde yeterince net ifade edilmiş olsa, zaten o vakit forhend kullanım örneğinin ortaya çıkmasının da önü daha baştan kesilmiş olacaktı. Ayrıca, bu Wang Xi örneği belki de ondan sonra, lastik forhendte kullanınca da şöyle şöyle oluyor şeklinde eklenecek, bu gayet münasip olacak, bahsi pekala pekiştirebilecekti. Heyhat! Böyle bir durumda Dignics yerine bekhendde 2.1 mm. Tackiness D kullanılıp, onunla güçlü spinler yapana kadar idman yapılırsa, oluşulan halde Takines çıkarılıp yerine 09C takıldığında sipinler gerçekten çok etkili hatta korkunç, çok korkunç olacaktır. Bu ''old school'' yöntem, Dignics'le değil ama başka lastiklerle, defalarca denenmiş, nice muvaffakiyetlerin ardındaki zorlu yöntem olarak sarsılmaz yerini muhafaza etmektedir. Sipinler çok etkili olmaya başladıktan sonra da gayrı Takines'le vedalaşır, Dignics veya artık neyse onunla devam edersiniz, lakin önce değil. Kendi açımdan size hitab etmek için kullandığım Psycospin mükemmelen işe yarıyordu, hala da yarıyor. Yeni bildiriminizi ise, size hitap etme seçenekleri bakımından, vuku bulan bir zenginleşme addetmemek için hiç bir neden göremiyorum. Lakin, burada, pratik yazışma koşullarında, bu isimlerden yalnızca birini kullanmak benim için fazlasıyla kafi . Forumda başkalarının da bana hitab etmeleri için gereken bir isim hal-i-hazırda zaten mevcut, bu isim de işini mükemmelen görüyor. Bu konuda bir değişikliğe gitmeyi, bu konuda açılmayı ya da alternatifler sunmayı lüzumlu bulmuyorum. Kısmet, belki bir gün karşılaşır, tanışırız. Hamiş: Oralarda eskilerden Hakan Yener vardır; bekhend sipinleri de iyidir hani.
  16. Sayın Psychospin, doğrusu yukarıda kaleme aldığınız satırları okumamı müteakiben, içimden, size ''geliniz, bunu bir de Wang Xi'ye anlatınız'' demenin geçtiğini ifade etmek istiyorum. Ne demek istediğimi sözcüklere dökmektense, bu kez sizi Wang Xi'nin son maçlarını izlemeye davet etmekle iktifa edeceğim. Xi, lastik çıktığından beri forhendinde 09C kullanıyor. Tahtası da Joo Se Hyuk.
  17. 64 az daha hızlı. 80 az daha sipinli. Bununla beraber tekniğiniz iyiyse, her iki lastik de rahatça yekdiğerinin ikamesi olabilir. Düşünmeden, elinizin beğendiğini alın. Hangisi olsa olur. Lakin düşünmeden diyorum, zira düşünürseniz derhal sorun çıkar. Lastikler sorunlu olduğu için değil; sorunu zihniniz çıkartır; 80'i seçseniz, özellikle mağlubiyet yaşadıktan sonra, 64'ü mü alaydım da yok, 64'ü seçseniz vay 80'i mi alaydım'a koşmak pek mümkündür. Bu, zihnin kendisinin yapısından kaynaklanır. Bu başka bir bahs. Birinci Lig veya Süper Lig oyuncuları düzeyinde değilseniz, 64 kullanacaksanız, kontrol için Tahtada Off-, en çok Off'a çıkınız; Off+ kendini sabotaj olabilir. Zira gelen topa raketi tutsanız dahi yapısı gereği Off+ topu çok ırağa fırlatacak, pek çok durumda sizi bunu kompanse etmek zorunda bırakacaktır. Eliniz, bileğiniz, tekniğiniz bu denli nitelikli mi, buna ihtiyacınız var mı; takdir sizindir. Deneyim, yerinde takdirin biley taşıdır. Deneyimi az olan oyuncuların, başlangıçta, oyun seviyelerine göre insanı tebessüme, bırakın tebessümü kahkahalara boğacak derecede hızlı tahta ve lastik kullandıklarına çok sık rastlıyoruz. Elbette ki bu başlıbaşına başka bir bahs ve bu bahsi açmanın yeri burası değil. Ekseriyetle masaya yakın oynuyorsanız, 64'ün, hatta 80'in de 1,9 mm. sini de dikkate almak yerinde olabilir. Böyle bir tercihin getirebileceği kontrol farkı, pek çok oyuncu için muazzam derecede büyük ve belirleyici olabilir. Olmuştur da. Elbette bu oyun tarzına bağlı bir bahs. 64, rakibin sipinlerinden daha az etkileniyor. Bu yönde bir rahatlık istenirse 64'e koşmakla ekmeğimize yağ sürmüş oluruz.. 80, bu bakımdan birazcık daha keskin.
  18. Bir yandan da aferin bana ki, ilk videodaki çalışmayı, aynı çalışmanın elde raket olmadan yapılan bir versiyonu da dahil olmak üzere, gençken, kah bir grupla beraber, kah evde yalnız, ayna karşısında veya gölgeme bakarak defalarca tecrübe ettim ve dahi böyle çalışmalara müşahede de ettim. Yöntemin ziyadesi ile faideli olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu yöntemin, Masa Tenici haricinde, envai çeşit savaş sanatlarında, güzel sanatlarda, enstrüman çalmada, boksta, dansta, uzun lafın kısası başka disiplinlerde de rastladığımız bir yöntem olduğunu keyifle hatırlayalım. Form oturtmadır bu; form oturtursunuz. Formu nereye oturtursunuz, nereye olacak, elbet beden-zihninize. Beden-zihninize, sisteminize formu tekrar ederek oturtursunuz, inkişafınız nisbetinde de, beden-zihin, ihtiyaç hasıl olduğunda düşünmeye hacet kalmadan bu formu kendinde belirtir. Mesela savaş sanatlarında bir tekniği iyi yapabilmeye başlamak için 10.000+ tekrar yapmak gerektiği söylenir. Bu öyle işkembe-i kübradan bir atış değildir. Böyle yapılırsa, bunun işe yaradığı tecrübeyle sabit olduğundan söylenmiştir. Kendimizi kandırmanın bir yararı olmaz. Ustalaşma, kaliteli, şuurlu, içten tekrarları gerektirir. İlaveten böyle çalışıyor olmanın sonradan anlaşılacak, hayatın başka alanlarına da tesir eden, tasavvur etmenin mümkün olmadığı başka getirileri de vardır. Bunları önceden söylemenin yararı olmaz, bilakis zararı vardır. Öğrenme, deneyimleyerek olur. İlk videodaki yöntem: 1- Gerçek bir rallide gidip gelen topla uğraşmaya enerji yatırmayı ve bunun getirdiği gerginliği ortadan kaldırıyor. Bu sayede enerjimizin tamamını yalınızca formu tekrar etmeye yöneltebiliyoruz. Böyle yapış, beden-zihnimizin çalışılan formu daha rahat içip, özümsemesini, giderek daha incelikli düzeltmeleri yapabilmesini sağlar. Sürecin tüm aşamalarında tam olarak mevcut olmaya başlarız. Çalışırken görsel bir uyaran ( rallideki top) olmadığından, tüm dikkatimizi formu uygulayışımıza verebilir; öğrenmemiz için kendimize alan açmış oluruz. Bu, sonradan, gerçek ralli sırasında ortaya çıkışlarla işe yarar ve sınanır. Deneyim arttıkça, farklı formlar, kombinasyonlar birbirine rahatça bağlanır. Şakır şakır oynamak kabil olur. Daha başka şeyler de olmaktadır lakin, bunlar da başka bir bahsin konusudur. 2- Çalışma bir grupla yapıldığında nispeten rahatlarız, ayrı düşmemişizdir, gruba dahilizdir. Benzer deneyimleri yaşayan başkaları da vardır. Bu rahatlama, öğrenmeyi kolaylaştırır. Rahatlayarak öğrenilenler sürprize ve yaratıcılığa daha kolay dönüşebilirler. Zira gerginlikle de öğrenebilirsiniz lakin böyle öğrenişin sürpriz ve yaratıcılığı yok ya da pek kıttır. Aslında özel olarak bir yöntem uygulayalım veya uygulamayalım, hayat içinde ilerlerken, yaptığımız en gözden kaçan şeyler de dahil, çay almak için bulunduğumuz yerden doğrulmak, bilgisayar başında boynumuzu nasıl tuttuğumuz, bir nesneyi nasıl uzattığımız, uzatılan bir nesneyi nasıl aldığımız ve diğer her şey... Neleri yapmayı tekrar ediyorsak, bu tekrarlar onları tekrar ettiğimiz ve tekrarları yapışımızın kalitesi nispetinde sistemimizde yer yapmaktadır. Bu, hem bedenimiz hemi de zihnimizle yaptığımız şeyler için geçerlidir. Yeri gelmişken Lao Tsu'ya atfedilen şu sözleri anmadan geçmeyelim: ''Düşüncelerine dikkat et, düşünceler sözlerine dönüşür, sözlerine dikkat et, sözlerin davranışlarına dönüşür, davranışlarına dikkat et, davranışların alışkanlıklarına dönüşür, alışkanlıklarına dikkat et, alışkanlıkların karakterine dönüşür, karakterine dikkat et, karakterin kaderine dönüşür.'' İkinci videodaki oyunu tecrübe etmedim. Buna rağmen canlı masa tenisine katiyetle değişmezdim; eminim. İki videoda da oyuncuların top olmadan oynuyorlarmış gibi görünmeleri, neden bu iki videonun aynı başlık altında mütalaa edilmelerine yol açtı? Zira videolarda bambaşka amaçlara yönelik bambaşka şeyler yapıyorlar. Hadi bir şey olacaksa da; ilk videodaki çalışmanın 2ncisindekini yapacak olana faidesi dokunur da, tersi olmaz. Bu bakımdan videolar arasında masa tenisi videoları olmaları müstesna, ortak bir yön yok; bulamadım. Lakin ortak yön bulamamış olsam da, bunun, videolardan ziyadesiyle lezzet bulduğumu ifade etmeme bir mani teşkil etmediğini de şuracığa ekleyeyim.
  19. Hou Yingchao'nun bekhendinde 1,7-1,9 mm. Spectol kısa pütür var.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu sitede size daha iyi yardımcı olabilmek için çerezler kullanılır. Çerez ayarlarınızı buradan yapabilirsiniz, veya devam ederseniz çerez kullanımını kabul etmiş sayılırsınız..