Jump to content
Masatenisi.org Forum

beşyüziki

Üyeler
  • İçerik sayısı

    557
  • Kayıt Tarihi

  • Kazandığı gün sayısı

    97

beşyüziki kullanıcısının tüm içeriği

  1. Sayın Anıl Çınar Çiçek, Evvela, eklemeliyim ki, hiç bir ayakkabı ''ilerde'' kirlenmez. Şüphesiz, dilimizde böyle bir kullanım elbette vardır; öyle söyleriz ve öyle söylemelere öyle alışmışızdır ki, ''ilerde''nin içinde hiç olmadığımızı, daima şimdi-burada olduğumuzu dikkatimizden kaçırıveriririz. Aslında o an yatakodasında, yatakta mışıl mışıl uyurken, kendini rüyasında kimbilir nerelere gittiğini gören, oralarda ne maceralar yaşayan ve durumunun ayrımında olmayan, uykuda, rüyalar gören biri misali. Ne ileride, ne geride, bir an gelir, Lezoline'larımıza bir bakış atarız. Akabinde bunu, bizde oluşuveren şöyle bir ''kanı'', yaptığımızı, hemencecik şöyle bir yorum izler: ''Kirlenmişler''...Ve ''Yıkasam iyi olacak''lar, ''Eski diş fırçaları iyi bu iş için''ler falan, zaten ''Kirlenmişler''in ardısıra, Boğaz tırafiğinde sıkışmış misali, peşisıra beklemektedirler...Bir basılmamış bilgisayar tuşları dizisi halinde.
  2. Eski, kullanmadığımız bir diş fırçasının, hele de sertçe olursa, ayakkabı temizliği bahsinde bir hayli faidesi oluyor, gördüm. Sabun ile de pek güzel köpürür, dipli bucaklı, köşelerine möşelerine, aman yuvarlanıp da katlanan yerlerine, tabanının derinliklerine...Tekrar tekrar, tekrar tekrar...
  3. Sayın alextt, Lütfen, ister ferdi ister de çift maçında olunuz, topa vururken, topa vurma anında yalnız, yapayalnız olduğunuz, olacağınıza, elinizden bir tutan olmayıp, olamayacağına dikkat ediniz. Bu durumu külliyen kabul ediniz. Buna rıza gösteriniz. Yanınızda kendiniz varsınız. Bunu hatırlayabilirsiniz. İçinizden defansçı ya da son dönem terimleriyle ifade edecek olursak, atak-defansçı olmak geliyorsa, öyleyse, iyi bir atak-defansçı olmanın zorlu yollarında yürümeye ve acıya hazırlanınız. Daha çok savunmaya yönelik oyunu hakir görmelere zerre pirim vermeyiniz. Zerre. Masa tenisine dair anlayış merhalelerinin belli düzeylerinde, oynayışınızın başkalarınca, hücumcu ya da defansçı ya da atak-defansçı diye nitelendirilmesi, çeşitli açılardan (mesela, nasıl antreman yapacağınız açısından) ehemmiyetli addedilebilir, lakin, bu, asal önemde değildir. Asal, en üst derecede önemde olan, muzaffer olmaktır. Asıl önemli olan, daima yeniş, daima muzaffer oluş, rakibi ayaklar altına alıp tamamıyla ezmek, onu kelimenin tam manasıyla ezip, perişan etmektir. Rakibinizi zerre merhamet göstermeden, daima 11-0, 11-1 yapmaktır. Sözlerimin mübalağalı gelmesi sizi yolunuzdan çevirmesin. 1950'lerin 49-0'lık dünya boks şampiyonu Rocky Marciano veya Kyokushin Karate'nin kurucusu Mas Oyama, bu bahste gayet iyi örneklerdir. Oynadıkça, ileride, defansçı veya atakçı olmaya yönelebilirsiniz. Bunu yapınız belirler. Biri öbüründen daha üstte veya altta değildir. En önemlisi içtenlik, kendinize karşı olabildiği kadar içten olmanızdır. Yoksa, dışardan, sair kişilerin, bir şey de bilmeden, veya yarım bilip, size başkalarından duyduklarını tekrar edip, söyledikleri değil. Sipinkste de, kesişte de topun eğirilmekte olduğunu, gözden kaçırmayalım. Zaten defansçı değil de, kelimenin tam manasıyla atakçı da olacak olsanız, antreman, hayalkırıklıkları ve acıdan kaçış yoktur.
  4. Sayın berke_45, Kombo konusunda sık sık ziyaret ettiğim bir siteye yine baktım. İstemeden de olsa, doğru dürüst bir kombo edinmek için size, doğrusu kesenin ağzını bir hayli açmanız, şöyle rahatça bir 2000'lere, 3000'lere ve ötesine uzanmanız gerektiğini söylemek istiyorum. Aslında, bugünün bu tatsız gerçeğinin ayrımına, bir kaç internet arayışıyla, fiyatlara bakarak, pekala kendi kendinize ,siz de varabilirdiniz, lakin bunu bir kez başka birinden işitmeye ihtiyaç duymuş olmalısınız. İlaveten, komboyu, elinize geçen para arttıkça, biraz sabrederek, bu gün şu lastiği, öbürgün o tahtayı alarak, lastik lastik, tahta tahta örmek de mümkün görünüyor.
  5. Sayın beşyüziki, N'ooldu, bir yanıt gelmedi mi?..Ha ha ha ha ha ha haaa!.. Sayın beşyüziki, Yazdıklarınızı, size yazılanları, foruma katıldığınız andan beri, dikkatle takip ediyorum. Hiç değilse, en az dört kez, farklı kişilerce, yazılarınızda imla hataları yapmakla itham edildiniz. Oysa gayet iyi biliyorum ki; yazılarınızı, öğrendiğiniz dilbilgisi ve imla kurallarının filtresinden daima geçiriyor, onları bu kurallara göre, anlayış, algı ve biliincinizin elverdiği ölçüde, tekrar tekrar düzeltiyorsunuz. Akabinde, bu kişilerin foruma yazdıklarını tetkik ettiğimde, bir tanesinin bile, bırakınız noktalama işaretleri kullanmayı ve en basit imla kurallarına dahi uymayı, hatasız cümleler kurmadan ( bunlar ekseriyetle zaman ve çekim hataları ) tek bir gönderi bile göndermediklerini tespit ettim. Demek ki bazılarının, sizin öğrenmiş olduğunuz kurallar ve kalıplarla değerlendirilmeksizin yazmaya, ihtiyaçları var. Bazıları, en küçük bir tenkid veya istihzada alınıveriyorlar ... Sayın beşyüziki, Lütfen bu olguyu açıkça görünüz ve kabulleniniz. Başkası imla kurallarını gözetmese bile, siz gözetiniz. Bunu, halihazırda zaten böyle yaptığınızı, yapabildiğinizi biliyor, şu sıralar, yiyeceklere şiddet uygulamadan onları yemeyi ve oturup kalkarken, yürürken, çay taşırken, kaslarıma, bağlarıma, işin ayrımında olup, şiddet göstermemeyi çalışıyor, bunları deneyimliyorum. Oyunda, kontura sipinks çekerken, topa şööle bi iyi çakarken, ne kendime ne de başkasına bir zarar vermeden, şiddetime bir yer açabildiğim için mutluyum, bu bahste rahatım ve oynayabildiğim için, illa bir gün oynayamaz hale gelmeden de, şükran hissediyorum. IMPERIAL Wilfried Lieck, st BUTTERFLY Tackiness Drive, 1.1-1.3 mm. Kırmızı BUTTERFLY Feint-Soft, 1.1-1.3 mm. Siyah
  6. Sayın beşyüziki, Doğrusu, satırlarınızı kaleme alırken daha dikkatli olmanız gerektiğini, bir kerre daha hatırlatmak lüzumunun hasıl olduğunu ifade etmek gerekiyor. ''Peki neye, neye dikkat edeceğim, dikkatimin nesne ya da nesneleri nelerdir? '' diye sorduğunuzu adeta duyar gibiyim, Sayın beşyüziki. Bu sualinizi yanıtlasam, daha yanıtımın son hecesini telaffuz dahi etmeden, yeni bir sual daha tevcih edebilecek, doğrusu hiç de yabancısı olmadığım bir tarafınız olduğunun da ayrımındayım. Peki, neye ya da nelere mi dikkat edeceksiniz? Her şeye Sayın beşyüziki, bulunduğunuz andaki herşeye...Seslere, odanın şu anki sıcaklığını hissetmeye, gördüklerinize, yere daha çok ayak parmaklarınızla mı yoksa topuğunuzla mı, yoksa ikisinin ortasıyla mı baskı yaparak bastığınıza, odadaki kokulara, sessizliğe, bedeninizi hareket ettirirken hangi kasları nasıl kullandığınıza, nefes alıp verirken, içerden, nefesinizin güzel vücudunuz boyunca seyrine, hepsine, olup bitenleri anında yorumlayıp ( yorumlamayınız, yalnızca hiç ilgi göstermeden bakınız), yeni bir düşünceye kapılıp kapılmadığınıza, herşeye dikkat ediniz. Durunuz, Sayın beşyüziki, şu an içerde ve dışarda olup bitenlerle temastan ve bu temasın sizde uyandırdıklarından uzaklaşmak için, elinizi, hemen cep telefonunuzu açmaya atmayınız. Gönderinizi yazıp, yayınladıktan sonra, dimağınızda yeni ve daha güçlü bir örnek peydah olduğunda ise, hayıflanmayınız. Geçmiş, geçmiştir; onun için yapılabilecek hiçbir şey yoktur. Bu seferki gönderinizin de, o güzel örneğinizden mahrum bir şekilde okuyucuyla buluşmuş olmasına rıza gösteriniz. Bunu, kendinize yediriniz. Leblebiyi...
  7. Sayın beşyüziki, bazen, bir yazımı kaleme alışımı müteakiben, yazıda kullandığım bir örneğin yerine ( o örneği vermiş, yazmış oluyorum ), sonradan, meramımı anlatmakta çok daha yararlı olabilecek, çok daha kuvvetli başka bir örneği hatırlıyorum, fakat, artık ok yaydan çıkmış, iş işten geçmiş, gönderimi göndermiş, o gönderi de, okuyanlar tarafından okunmuş olabiliyor. Sonradan, ''düzenle'' seçeneğini kullanarak yazdığımı düzeltsem de, bu bahiste kendimi toptan rahatlamış hissetmiyor, sankim kırk kat yorganın altındaki leblebiden rencide olan pirenses misali hallere giriyorum... IMPERIAL Wilfried Lieck, st. BUTTERFLY Tackiness Drive, 1.1 -1.3 mm. Kırmızı BUTTERFLY Feint-Soft, 1.1 -1.3 mm. Siyah
  8. Sayın MAVİ, Öncelikle kesenin aazını epey bir açıp, en son teknolocik ekipmanları kullanan, bu alanda yayınlanmış dergileri ve en son gelişmeleri takip eden, yayımlanmış en son makaleleri okuyan/okumuş bir göz müteassısına muayene olun, gözlük, lens gerekiyorsa, alın. Zira yapılacaklar listesi numara bir geliyorr: TOPA BAK! Maçta, antıremanda, rakip ve siz servis atarken, ralli sırasında, topa bakınız. Zamanla topu ve rakibi okuyuşunuz inkişaf edeceğinden, bu son derece yalın görünen ve yalınlığından, sık sık gereken ehemmiyetin verilmediği, öğüdü, artık sizde bir alışkanlık haline gelene kadar tutunuz. Buradan, ''herhangi bir öğrenişe kavuşmada sabrın önemi''ne temas etmemiz, hani neredeyse işten bile değil. Sayın Saadettin'in satırlarını tetkik ettiğimde ise, bende, mes'elenin teknik kısmının biraz hafife alındığı kanaati hasıl oldu. Kimbilir, belki de, bulunduğunuz seviyede teknik, tecrübe gibi kavramlara hiç takmadan, antıremanlarınızı yapmanız gerektiğini, gerisinin zaten üstüne bina olacağını kast etmiştir. Lakin, Sayın Saadettin'den bir istirhamım olacak. Şayet kendisi ''her gün tempoyu arttıra arttıra'' ve ''ya da aynı şekilde'' diyerek neyi kastettiği hususunda biraz daha sipesifik olur, dakikalar ve kilometreler, hatta metreler üzerinden söz söylerse, önerisinin veriminin, sizin için, daha yüksek olacağı kanaatindeyim. Geçenlerde, ''Iron''Mike Tyson'un olduğu reelslerden birinde rastladığım şu söze uygun hareket etmekle ekmeğimize güzel bir yağ sürebiliriz: ''Disiplin, yapmaktan nefret ettiğin şeyi, sanki onu yapmaya aşıkmışsın gibi yapmaktır. Bu, ilk başta yaparken, hiç olmuyormuş gibi gelse de, hiç aldırmayıp, yapmayı sürdürmekle yaşanışında her seferinde bi gıdım kolaylaşma yönünde değişerek ilerleyen bir uygulama. Şüphesiz, işin aslı burada; değişen uygulama değil, sizin masa tenisçiliğiniz...
  9. https://www.masatenisi.com/xiom-combo-vega-masa-tenisi-raketi
  10. Sayın Murad_PAŞA, andığınız lastikler ve tahta ile pekala da oynayabilirsiniz, dezavantajınıza da olabilirler, oyununuz görülmediği için henüz bu bahiste herhangi bir beyanda bulunmam mümkün değil. Lakin ekmeğinize daha bol yağ sürmenize imkan sağlayacak başka lastik ve tahta terkipleri de mevcuttur kanaatindeyim. Mesela, andığınız tahta üzerine, kalın (bazı lastiklerin -soft versiyonları )süngerli, 2.0 mm. veya Max. daha ''orta hızlı lastikler olabilir, sanki...Bu tip bir raketin, iyi sipinksli olduğunu söylediğiniz oyununuzu desteklemekte ve size konturol sağlamada faydası olabilir. Hıza ihtiyaç duyarsanız ki, tahtanız en hızlı addedilen tahtalar arasındadır; rakedinizi topa sipinks yaparken yaptığınız gibi yandan sürtmek yerine, topun göbeğine göbeğine, o kalın yumuşak süngerli lastiklerle LÖPÇÜK! LÖPÇÜK! veya CARK! CARRK! deye çakmanız kafi gelecektir. IMPERIAL Wilfried Lieck, st BUTTERFLY Tackiness Drive, 1.1-1.3 mm. Kırmızı BUTTERFLY Feint-Soft 1.1-1.3 mm. Siyah
  11. beşyüziki

    Ekipman

    hamiş: ''sevi'' sözcüğünü Yunus Emre sık kullanmış. Aşk, sevgi, sevda karşılığı...
  12. beşyüziki

    Ekipman

    Sayın Hakan KIRIK, Her halde bunu derken,oynadığınız, antıremanlar, temrinler yapabildiğiniz( sağlık; bir diğer nakit)zamanı kastediyorsunuz. Bende, son cümlenizdeki bahse ise katılamayacağım istikametinde bir kanaat hasıl olmuş durumda. Lakin, cümlenizi bir kerre daha okumamın ardından, az önce hasıl olan kanaat yavaşça eriyen bir bulut misali çözülüverdi. Cümlenizi sanki, ''kim daha çok oynarsa, tekniği olsun olmasın, üst seviyeleri yenecek duruma geliyor''...Diye yorumladığımı ayrımsadım. Oysa kastedilen o değil, çok oynayan oyuncuların üst seviyeleri ''zorlayacak'' duruma gelmeleri...Kanaatimce, bir oyuncuyu '''zorlayacak '' duruma gelmek, züğürt tesellisidir. Muzaffer olunmadık ve rakip, kelimenin tam manasıyla perişan edilip, ezilmedikçe ''zorlamış olma''nın her hangi bir ehemmiyeti yoktur. Bu tip lakırdıların, enikonu ilginizi çeken, kulüp sohbetlerinde belki bir nebze ehemmiyeti olabilir. Sayın Hakan KIRIK, Çok oynayanların, üst seviyeleri zorlaması bizim yorumumuzdur. Yoksa bazı limitler vardır, bunları ne denli çok oynarsanız oynayınız, aşamazsınız. Aşamazsınız. Dünya ilk 100'ünden herhangi biriyle yapacağınız ''ciddi''' maçlar, en çok, 11-0, 11-0 ve 11-1,2 gibi, ( o da balık yapmanız ihtimalini göz önünde bulundurarak 1 sayı) sukorlarla neticelenecektir. Bir tane servislerini bile kurtaramaz, iki tane sipinkslerine bulok yapamaz, topu göremezsiniz..Umarım, bunun, gönderilerine, ''orta seviye bir oyuncuyum'' diye başlayan bazı yeni başlayanların takdirlerine bir yararı olur. Ama tabii en iyisi, böyle bir olayın başlarına gelmesi, bunu bizzat yaşamaları. ''Aman da ben nereden bulacağım, bu dünya sıralamasında ilk 100'den oyuncuyu?'' Derseniz de, o vakit olsun ,dünya ilk 300'ünden birini bulursunuz o vakit...Nasl'olsa şu ya da bu şekilde, kendinizden bihaberliğinizin derecesi hakkında bir şeyler açığa çıkacak, bu vesileyle, oyunculuk düzeyinizin takdirini, bir nebze daha gerçekle bağlantılı bir şekilde yapabileceksiniz. Elbette, bunda, 11'e 0, 11'e 1'lik kaybettiğiniz setlerin, sağınızdan solunuzdan vızır vızır geçen sipinks ve fast sipinkslerin, o göremediğiniz çakışların ve kısa bırakmalarda kırılan belcaazınız misali pek çok etkenin payı olacaktır. IMPERIAL Wilfried Lieck, st BUTTERFLY Tackiness Drive, 1.1-1.3 mm. Kırmızı BUTTERFLY Feint-Soft 1.1-1.3 mm. Siyah
  13. beşyüziki

    Ekipman

    Sayın Hakan KIRIK, Bendeniz ''genel'' değilim. Hani ''orman'' değil de, ormanı oluşturan tek tek diğer ağaçlar gibi, tek bir ağacım. Zaten siz de satırlarınıza ''Sayın GENEL'' değil, ''Sayın 502'' deye başlayarak, genele yazmadığınızı göstermişsiniz. Sayın hakan KIRIK, Bilmem hiç dikkatinizi çekti mi, ''genel'' sözcüğünü (kavramını), yazışmalarımızda, kendi aramızdaki sohbetlerde, tartışmalarda pek sık kullanırız. Yani, en azından bana ''sık'' kullanıyormuşuz gibi geliyor. Ancak şunu da eklemeliyim ki, sözcüklerin dünyası dışında, ''genel''le, ne bir yerde karşılaşmış olduğumuzu, ne de ''genel''le her hangi bir yerde karşılaşmış birini gördüğümüzü unutuveriririz. Bunda da, ''genel''in bir sözcük, bir ''mevhum'' olmasının, bir nesne olmamasının büyük bir payı var. Kim söylemişti, kimin lafzıydı şimdi hatılayamadım lakin, gayet yerinde bulduğum hoş bir deyiş var: ''Genelde düşünür, özelde yaşarız.'' Tabii ki Sayın Hakan KIRIK, tabii ki. Nasıl ki ''orman''ın, şu yeryüzümüzde, yanyana gelmiş, tek tek ağaçlardan bağımsız, kendi başına, ayrı bir varlığı yoksa, işte, ''genel''in de, tam da işaret ettiğiniz gibi, istisnaların toplamından başka bir şey olmadığı kanaatindeyim. Her birey eşsizdir ve her vak'a kendi başına değerlendirilmelidir. Herkesin raketi, eşsiz bir şekilde, kendine göre eskir. Olgulara yakından ve dikkatle baktığımızda, bunun böyle olduğu göz önündedir. Eğer var ise, enercimizin kıpırtısızlığı ve bu hale yerleşmiş, buna alışmış olmamız, her vak'ayı kendi başına değerlendirmemize engel oluyorsa ya da o andaki asal ihtiyacımız bambaşka bir şeyse, bunun üzerinde hususiyetle çalışmak gerekir. Çalışma konusundaki isteksizliğin de, enercimizin durgunluğuyla bağlantılı olduğu kanaatindeyim. Unutmayalım ki, maç sırasında, topa, çalışarak, mesela bekend vurmak yerine, ayakları çalıştırarak forhende dönüp, güçlü bir forhend hücumuyla, sayıyı hanemize kaydetmek ve de bu yapışların toplamıyla, neticede, muzaffer olmak işten bile olmayacaktır. Elbette bu denilen, bir istisnadır. Topun o andaki hızı, sipinks miktarı ve yönü, rakibin konumu, masa antremanı dışında bacak çalışması yapıyor veya yapmıyor oluşumuz misali, daha pek çok faktör bu bahste belirleyici olacaktır.
  14. beşyüziki

    Ekipman

    Sayın Hakan KIRIK, Herşeyden evvel, gayet öğretici bulduğum satırlarınız için teşekkürü bir borç bildiğimi ifade etmek isterim. Şöyle bir baktım da, az daha, her şeyin, yapılacakların, hatta nasıl düşünüleceğinin bile önceden belirli, hazır olduğu, içinde kendiliğindenliğe, yaratıcılığa zerre yer bırakılmamış bir kalıplar dizisiyle karşı karşıya olduğum kanaatine varacaktım. Neyse ki, nihayetinde, ''bu iş bana göre değilmiş deyip, raketi satacak'' deyen satırlarınızla karşılaştım. Pekii, eğer öyle olursa, o raketi yeniden satın alan kişi, aynı hevesleri, aynı arzu ve beklediğini bulamamaları mı yaşayacak? Olması pek muhtemel intibaını veren satırlarınızda anlatılanların, olacakları kesinkes önceden bildirdiği kanaatinde elbette değilim. Olaylar başka türlü de inkişaf edebilir elbet. Mes'ele şu ki, muvaffakiyyetlerin cümlesinde yaratıcılık mevcuttur. Harcıdır adeta yaratıcılık, inşa edilen muvaffakiyyet duvarının. E peki, masa tenisi oynarkenki yaratıcılık bundan muaf mı? Elbet değil. Hiç olur mu? Alıntıdaki ilk cümlenizde andığınız seyir, yaratıcılığa yer bırakmamaktadır. Her şey hazırdır (içinde kendim de rahatımdır). Nasl'olsa hep öyle olmuş, bundan böyle de öyle olacaktır. Aslen, yakından temaşa edildiğinde, bu zihni sıkıcılık, bu tekdüzelik ve sıkıntı toprakları, içinde yaratıcılık çiçeklerinin açtığı tarlalardan başka bir şey değildir. Sayın HAKAN KIRIK, neden ''en kısa sürede''? Nereye yetişiyoruz, olacak olanın olduğu, olacak olanın her zaman olduğu şu alemde, bir şey mi kaçırıyoruz? Kaçırıyor olsak bile, o zaman da ''bir şey kaçırmakta'' oluşumuz oluyordur. Haa, rakedi ''en kısa sürede'' almaktan murat, bir an önce, yapılmamış antreman saatleri kazanmaksa, bu, üstünkörü bir bakışla bir kazançmış gibi görünse de, adı üstünde, ''kör'', üstünkörü bir bakıştır. Her zaman, yalnızca, içinde bulunduğumuz anda olduğumuzu unuttuğumuz bir bakış. IMPERIAL Wilfried Lieck, st BUTTERFLY Tackiness Drive, 1.1-1.3 mm. Kırmızı BUTTERFLY Feint-Soft 1.1-1.3 mm. Siyah
  15. Sayın beşyüziki, Doğrusu Sayın belle'ğin, gönderisinde, görünmeyen noktalama işaretlerini eksiksiz ve tam yerlerinde mi kullanıp kullanmadığını merak etmiyor değilim.Elbette, bunu ancak noktalamaları kullanırsa anlayabileceğim. Veya, mürekkep yerine, noktalama işaretlerini limon suyuyla yazarsa, kuruduktan sonra işaretler yine görünmez olsalar da, kağıt, ateş gibi bir ışık kaynağına tutulduğunda yine görünür, okunabilir olurlar. İlaveten, fırsat bulabilirseniz, kendisine, niye kendisinden ''biz''diye, çoğul olarak, birden fazla kişi imişçesine bahsettiğini (biz çaya davet edilmedik mi, bir kelimeyi mi yanlış algıladık ya da atladık....), bununla ne kast ettiğini, sormanızı istirham edeceğim. Zira kanaatim o ki, Sayın bellek, şayet bir hakikati dillendirecekse, dilin kuralları içerisinde, bunu, ''biz'' sözcüğünü değil, ''ben''i kullanarak dillendirmelidir. Elbette, şayet kendisi bir grubun sözcüsüymüş, sanki onların namına bir hakikati dile getiriyormuşçasına söz söylemiyorsa... Sayın beşyüziki, Aslında bu ( ben, biz) tarzı detaylara zerre takmayan bir tarafım olduğunu, siz de biliyor, yaşıyor, deneyimliyor, bu bakımdan Sayın belle'ğin, ettiğiniz lakırdılara alınmamasını, incinmemesini, elinizden, dilinizden geldiğince gözettiğinizin, böyle bir şeyin vuku bulmasına karşı tetikte olduğunuzu ayrımsayabiliyorum. Ona çay demleyip demlememenizin ise yalnızca sizin bileceğiniz bir iş olduğunu takdir ediyorum. IMPERIAL Wilfried Lieck, st BUTTERFLY Tackiness Drive, 1.1-1.3 mm. Kırmızı BUTTERFLY Feint-Soft, 1.1-1.3 mm. Siyah
  16. Sayın The Beyti, Ne kadar çabalarsanız çabalayınız, ne kadar etki oluşturmaya çalışırsanız çalışınız, bunların hiç ama hiç bir faidesi olmayacak, ancak gelişebileceğiniz kadar gelişebilecek, ancak oluşturabileceğiniz kadar etki oluşturabileceksiniz. Neden mi? Çünkü her zaman olacak olan olur. Yalnız, izole, varoluşun geri kalanından ayrı düşmüş değilsiniz; birlik var. Bulunulan anda, varoluştaki her bir şey, buna cebimizdeki bozuk paradan, mutfakta açık kalan suya, ayazda titreyen yapraklardan, en uzaktaki bir galaksideki yıldız ve gezegenlerin hareketleri de dahil, her şey, birlikte hareket etmektedir. Kendi başınıza olup biten üzerinde bir takım tasarruflara sahip olabileceğinizi sanıyorsanız, bunun bir ''sanma''olduğu açığa çıkmakta gecikmeyecektir. Mes'elelere, acele etmeden, rahat ve alışık olduğumuza nazaran daha dikkatli bir şekilde bakınca, bunun böyle olduğu görünmektedir. Yine de çaba, gerekir. Zaten olmakta olanı oldurmak için çabanın lüzumu yoktur, lakin, çaba sayesinde olanı öyle olduramayacağımızın deneyimini yaşar, okumak ve biri bize dikte etmeksizin, o konuda bir şeyler öğrenmiş oluruz. Zamanla, bu öğrenmeler - ki bunlar ezberlerden çok, çok daha kıymetlidirler, sizindirler - kendiliğinden, sizin bu konuda en küçük bir çaba göstermenize gerek kalmaksızın, birikir, bir birikim oluştururlar. Bu olacaktır. IMPERIAL Wilfried Lieck, st BUTTERFLY Tackiness Drive, 1.1 mm BUTTERFLY Feint-Soft 1.1 mm
  17. beşyüziki

    Ekipman

    Sayın Hakan Kırık, Belki de Sayın MAVİ'nin çok düşünmeye ihtiyacı vardır, belki de işlerini çok düşünerek yapıyordur. ''Çok düşünmeye gerek olmadığı'' çıkarımını neye dayanarak yaptığınızı belirtiniz, lütfen. Neye zaman kazanmaya çalışıyoruz? Sayın MAVİ'nin gönderisini, neden bir an önce çözülmesi gereken bir sorun olarak ele alıyoruz? Bu acele neden?
  18. Sayın falcon0163, Oynarkenki vidyonuzu, ekipman tavsiyesi taleb ettiğiniz gönderinize henüz eklememiş, dahası, bu bahse iki üç sözcükle de olsa, hiç değinmemişsiniz bile. Nasıl oynadığınız (oyun seviyeniz ) hakkında hiç bir malumatı olmayan bir kitleden, yalnızca sizin oynayacağınız ekipmanlar için anlamlı ve yararlı bir tavsiye vermelerini beklemek, doğrusu, pek yerinde gelmiyor.
  19. Sayın falcon0163, çeşitli vuruşlar, belki de maç yaparken çekilmiş, net bir videonuzu gönderirseniz, size daha faideli olması muhtemel, daha isabetli geribildirimler alma ihtimalinizi de yükseltmiş olursunuz. Yoksa, bu uğurda esirgeyeceğiniz gayretler, istediğiniz rakedi zaten kimselere sormadan sipariş verip, üstüne lastik sormalardan falan faide elde etmeniz pek şüphelidir. Hoş, elbet kendiniz çalıp, kendiniz de oynayabilirsiniz. Lakin takdir edersiniz ki, masa tenisi karşılıklı oynanan bir uyum ve çatışma oyunudur. Kendiniz çalıp, kendiniz oynayacaksanız da, öyle yapınız o zaman, buna başkalarını karıştırmayınız.
  20. Sayın bellek, bir yanlış anlaşılmanın söz konusu olduğu kanaatindeyim. O da şu: sizi çaya davet etmemiştim; yalnızca siz geldiğinizde çay da hazırdı; ikisi denk gelmiş. Şayet, üstte kaleme aldığım satırlar tetkik edilecek olursa, bunun böyle olduğu görülecektir. Hiç bir yerde ''sizi çaya davet ettiğim'' anılmış değildir. Şu da var ki, tam da davetlere icabet etmeye teşne olmak, hele de evinizden davete havul getirme niyetinizi açık etmek, böyle davetlere çağrılma ihtimalini ciddi şekilde düşürmektedir. Bunu göz önünde bulundurmakta faide vardır. Sohbetlerimizi, kılavyelere doğru sırada vurarak ve arada vurmayarak, buradan, pekala da yapabileceğimiz kanaatinde olduğumu, ifade etmek isterim. IMPERIAL Wilfred Lieck, st BUTTERFLY Tackiness Drive 1,1 mm. Kırmızı BUTTERFLY Feint-Soft 1,1-1,3 mm. Siyah
  21. Sayın KaosBlack, Hemen herkes tanınmaya çalışır; bu bahste istisnalar pek azdır. Sürekli tanınmaya çalışan biri ilginizi çeker miydi, onu tanımak ister miydiniz? İçtenlikle sorsanız hele bu soruyu kendinize... Kaldı ki, bi ihtimal haberlere çıksanız o da 1 haftaya unutulsa, bu bile, yine de büyük bir '''başarı'' olacaktır. Bunu da göz ardı etmeyiniz...
  22. Sayın bellek, Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Geçin geçin! Öyle ayakkabılarınızla geçiverin. Lavaboyu kullanacaksanız, şu sağdaki kapı, havul her zamanki yerinde, solda asılı. Çay da hazır; taze. Geçin geçin, şöyle oturabilirsiniz, o kaloriferin yanındaki koltuğa. Çayınızı hemen önünüzdeki sehpaya bırakıyorum, soğutmayın. Dilerseniz, bacaklarınızın dizlerinizle ayak bilekleriniz arasındaki kısımlarını kalorifere dayayıp, ısıtabilirsiniz. Arada kendim de otururum oraya, pek güzeldir, pek rahattır, pek güzel ısınır orası. ''Sıfır Zımpara''dan murat, kah ağaçta, kah da metalde yapılan latif tashihlerde kullanılan en ince, en az etkili, zımparadır. Ee, Sayın bellek, ''Sizi ilk defa halka inmiş görüyorum, arada sırada halka karışmak iyidir'' demişsiniz ya; vaktı zamanında, borada, halkın kendi arasıngda anlaşmak için çıkardığı sesleri alfabeynen yazmağa galktıydım da, arasınga bi garıştım, siz de, halk da beni nice gınamıştınız, eloooğ! Hatırladıngız mı? Hatırladıngız mı Sayın belleh? Anımsadıngız mıı? Çayınız soğuyor. Demek ki neymiş, zaten siz de gayet yerinde bir şekilde eklemişsiniz: ''arada sırada''. Halka karışmak iyidir lakin, ''arada sırada''. Tabii bu ''arada sırada'' hangi vakitlerdir, hiç belli değil, adı üstünde ''arada sırada''. Sayın bellek, Evin ufak tefek ihtiyaçları var. Siz burada ısına, pencereden arsadaki molozları seyrede, çayınızı yudumlaya durun, ben şu evin ihtiyaçlarını alsam da gelsem, olmaz mı Sayın bellek? Biliyorum eve misafir gelmişken, dayanıp, onun kalkmasını beklemek yerine, misafiri evde bırakıp çıkmak, biraz garipsenesi, lakin arada sırada da olsa, böyle nitelenmeye razıyım, inadım inat, ben de beşyüziki isem, ben bu evin ihtiyaçlarını güneş batmadan tedarik ederim arkadaş! Döndüğümde, hala burada olursanız, çaylarımızı tazeler, sohbetimizi ederiz. Yalnızken, can-ı gönülden temennimdir ki, lütfen kendi evinizdeymişçesine davranınız. Çay mutfakta, dilediğinizde ısıtabilirsiniz. A.P.A! Aa, pee, a, yani, anahtar paspasın altında Sayın bellek. İktiza eder ise, bu malumattan istifade edebilirsiniz. Çaaav! ps: ''Sıfır Zımpara''dan murat, kah ağaçta, kah da metalde yapılan latif tashihlerde kullanılan en ince, en az etkili, zımparadır. Zımpara numalandırma sistemleri zaman içinde değişmiş olabilir. Bir vakitler, en ince zımparaya ''sıfır'' denirdi. Orta yaşın üzerindeki, profesyonel nalburlarla, bu bahste malumat alışverişinde bulunmak faideli olabilir
  23. Sayın bellek, Hassas ve nazik satırlarınız için size, forum buluşması daveti için de Sayın Tufan Yalçın'a bir teşekkürü borç bilirim. İlaveten, yorumunuzu da hafif abartılı bulduğumu ilave etmeden geçemeyeceğim. Lakin, elbet, sizin de kendinize göre haklı nedenleriniz vardır. Yazının, iletilmek istenenleri iletmesi açısından, karşılıklı, canlı iletişime nazaran, belirsiz, bazen de kafa karıştırıcı olabilen bir etkisinden söz edilir. Takdir edersiniz ki, aynı metni, farklı tonlarda seslendirerek, bambaşka etkiler elde edebiliyoruz. İlaveten, yazan olduğu kadar, okuyan da okuduğu bu metne değişik, ne olduğunu bilmediğimiz bazı projeksiyonlar yapabiliyor. O zaman aynı metin, onun için farklı bir ileti niteliği taşıyabiliyor. Oysa, metin aynı; aynı, harf, boşluk ve noktalama işaretleri dizimiyle yazılmış...Hele de metin, o kişinin kulllanmaya alışkın olduğu bir takım hitap kalıplarından yoksunsa...Veya metin bambaşka şeyler göz önünde bulundurularak oluşturulmuşsa... Sayın Tufan Yalçın'ın gönderisini, ardından ona yazdığım yanıtı bir kez daha okudum, tarttım. Kendi yanıtımı, doğrusu şimdi, henüz fark ettiğim birtakım kıriterleri de göz önünde bulundurarak, belli belirsiz, az yontulmuş bulduğumu ifade etmeliyim. Hani böyle fabrikadan yeni çıkmış, kaba doğranmış, oynanmaya başlamadan önce son bir defa, sıfır numara zımparalanmak isteyen, Stiga tahtalar misali...Sayın Tufan Yalçın, lütfen kusura bakmayınız. Ayırdındayım; ok yaydan çıktı bir kere, gitti gelmez. Bir öğrenişe vesile oldunuz, teşekkürler. Bundan gayrı, o misafir havlusunun ismi de ''Havul'' olsun. Bir ''Bulunmaz Hint Kumaşı'' öyküsü duymuştum; bari giderayak onu üleşeyim. Bakınız, şöyle olurmuş ''Bulunmaz Hint Kumaşı'': Bir kumaşı alırlar, boyarlar, yıkayıp asarlar. Kumaş kuruyunca biraz solar, rengi değişirmiş. Aynı ameliyeyi bir kez daha yaparlar. Kuruduktan sonra bu kez, kumaş biraz daha solar ama o kadar değil, daha az. Ve sonra bir kez daha, bir kez daha...Taa ki kuruduktan sonra kumaşın rengi aynı kalana, gayrı zerre solmayana kadar...Evet, artık ne kadar yıkarsan yıka, rengi solmamakta, değişmemektedir. Hah! İşte o, artık şimdi bir ''Bulunmaz Hint Kumaşı''dır. Sayın bellek, Biliyor musunuz, lavabodaki, misafire tahsis ettiğim havulları, daima ''Bulunmaz Hint Kumaşı''ndan biçtiriyorum. IMPERIAL Wilfried Lieck, st RITC 729 1,5 mm. Kırmızı RITC 837 0,6 mm. HRS sünger, Siyah
  24. Hoş geldiniz Sayın Tufan Yalçın, Yazdıklarınızı okurken, bir yandan notlar aldım. Kendimi ifade için, şu an böylesi uygun ve rahat geldiğinden, şimdilik, aşağıda, bu notları takdim etmekle yetineceğim: - ''Divan edebiyatıyla yazmayı bırakınız, halk edebiyatı na geçiniz''... - Cümleleri süs ve maniyerizm'den uzak, kısa, direkt, tık! tık! tık! diye yazın. Sol elinizle sağ kulağınızı göstermek için, sol elinizi ensenizden dolaştırıp, sağ kulağınızı göstermek yerine, kulağı direk önden gösterin. - Yazılarınızı, çok kullanılan sözcüklerle, dilimizde, o sözcüklerin sıkça kullanıldıkları şekilde kullanarak yazın. ''Herkes'' anlasın. Sayın Tufan Yalçın, Yazılarımı kaleme alışlarımı müteakiben, onları derhal kontrol ediyor, göndermeden evvel, yazıda lüzumlu gördüğüm düzeltmeleri yapıyorum. Gönderilerimde, bir takım konuları gerektiği gibi öğrenmemiş ve bundan da haberimin olmamış olmasından kaynaklandığı kanaatinde olduğum, bir takım hatalı cümle, yanlış veya eksik noktalama işareti kullanımlarım, düşük veya bi yerde başlayıp, sonunda alakasız başka yerlere gitmiş cümlelerim olabilir. Böyle satırları kaleme almış olmamın, kendimi ne yücelttiği, ne de yerin dibine soktuğu kanaatinde değilim. Sizden ricam; gönderinizde andığınız imla hatalarımdan bir kaçını göstermeniz. Bu gönderi vasıtasıyla, sanıyorum ilk kez bağlantı kuruyoruz. İki elimi, dirseklerimden doksan derece kırıyor ve hayalimde sizinle ''ÇAK!'' diye el şakırdatarak bunu kutluyorum. İlginiz için teşekkür ederim. Tekrar beklerim. Lavaboyu kullanmak isterseniz şu, sağdaki kapı, çıkarken solda asılı olan havlu misafir havlusudur, onu kullanabilirsiniz...Kullanabilirsiniz dediysem de, elbette kulllanmaya mecbur değilsiniz . Görüşmek üzere. Saygılarımla. IMPERIAL Wilfried Lieck, st RITC 729 1,5 mm. Kırmızı RITC 837 0,6 mm. HRS sünger, Siyah
  25. Vay efendim, vay! Kimler de gelmiş... Sayın esrarte, Hoş geldiniz, buyrunuz, şöyle geçiniz...Ayakkabılarınız ayaklarınızda kalabilir. Lavaboyu kullanmak isterseniz şu, sağdaki kapı, çıkarken solda asılı olan havlu misafir havlusudur, onu kullanabilirsiniz...Lavaboda radyo da var, dilerseniz yüksek sesle çalabilir, musikiye eşlik edebilirsiniz. Yalnız lavabodan çıkarken, sizden radyoyu kapatmayı unutmamanızı ve misafir havlusunu da kapının arkasında asılı bulduğunuz gibi ve aynı yere asılı vaziyette bırakmanızı istirham edeceğim. Sayın esrarte, nasıl, bu yönergeleri izleyebilecek misiniz ? Hepsinden bir perdah daha geçmemi, bir kere daha tekrar etmemi ister miydiniz? Eğer yönergelere uymayacak veya uyamayacaksanız bunu söylemenin vakti şimdidir. Nedenini beliirtmeksizin, ''uygulayamayacağım'' demeniz yeterli olacak ve o vakit ''Be''planı devreye girecektir. Şimdi, Sayın esrarte, Bir yandan salona geçip, kanepeye kurulup, hemen yanındaki sehpada, sizin için hazırlanmış, ılınmakta olan çayı yudumlarken, bir yandan da öyle ümid ediyorum ki : 1 - beni neden ilgi çekememiş bulduğunuzu, ilgi çekmiş hale gelmem için hangi kıstasları yerine getirmem gerektiğini, teferruatlarıyla bir bir ortaya serecek, 2 - Uzun pütür kullanmanın, ilgi çekiciliğe nasıl bir yarar veya zarar getirdiğini en ince ayrıntısına varana değin, bir bir ortaya dökeceksiniz. Takdir edersiniz ki, oyunumuzda pek haşin ve sertinden, topa gayet latif temaslara varana kadar geniş bir vuruş-dokunuş yelpazesi mevcuttur. Geliniz, bunlara bir de envai çeşit ahşap, karbon, kevlar, arileyt kombinasyonlarından müteşekkil tahtalar alemini katalım. Görülecektir ki, bu çeşni ve varsıllığın yanında, ''güç kullanma'' veya bazı vuruş-dokunuşlar için özellikle gerekli olan ''güç kullanmama''nın ehemmiyeti bir hayli sönük kalacaktır. Veya şöyle söyleyeyim Sayın esrarte, güç bahsine gönderinizdeki yaklaşımın, kendi ilk ve ikinci gönderimdeki yaklaşımla zerre alakası olmadığı kanaatindeyim. Doğrusu, apayrı havalar çalıyorlar. Şu kadarını söyleyebilirim : tekniği iyi icra ediyorsanız, yeterince çalışmış her bi şeyi bi iyice bellediyseniz, uzunu ,kısası, düzü pek fark etmez; öyle bir çakarsınız ki, yani o kadar olur. Hatta ekstırası pütür, o sert topu daha da bi iyi yamultur da hiç kurtarılmaz hale sokar. Çayınız buz oldu. Lavaboyu kullanmak isterseniz şu, sağdaki kapı, çıkarken solda asılı olan havlu misafir havlusudur, onu kullanabilirsiniz... IMPERIAL Wilfried Lieck RITC 729 1,5 mm. Kırmızı RITC 837 0,6 mm. HRS sünger, Siyah
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu sitede size daha iyi yardımcı olabilmek için çerezler kullanılır. Çerez ayarlarınızı buradan yapabilirsiniz, veya devam ederseniz çerez kullanımını kabul etmiş sayılırsınız..