Jump to content
Masatenisi.org Forum

beşyüziki

Üyeler
  • İçerik sayısı

    493
  • Kayıt Tarihi

  • Kazandığı gün sayısı

    81

beşyüziki kullanıcısının tüm içeriği

  1. Oksijenli suyla yıkamanın bu bahste ziyadesiyle faideli olduğunu deneyimlediğimi eklemek isterim. Bir dolmuşun arka koltuğunda, Sadri Alışık bu yöntemi Mualla Sürer'e eve gidince uygulaması için tavsiye ediyordu; ilk orada duymuştum. İsteyene link de atarım, lakin madem siteril kalsın istiyorsunuz, hiç yormayayım kendimi. Bilakis, cuk oturdu. Sayın Esrarte'ye yazdığım gönderi silinmiş diyorum, hala -eceği, -acağı mı kalmış... Gönderilerimi yanıtlamak yerine, yanıtlanmasının tatsızlığa neden olacağı gönderiler ''azaltılacak'' sa eğer, bu, sizin bileceğiniz bir şey, bana bildirmenize, nasıl olsa bir gönderiyi CART! diye silebildiğiniz şartlarda, böyle ''nezaketçilik''lere falan hiç gerek yok. Hele de gerekçesini açık seçik bildirmeyecekseniz hiç. Yazan haricinde kimsenin, seyrettiği Dünya şampiyonasının finalinin bh şutopla bittiğini bir kere de buradan okumanın meraklısı olduğu kanaatinde değilim. Yanılıyorsam düzeltiniz.
  2. Doğrusu, tam da bu konunun başlığıyla en alakasız mesajın tam da bu olduğu kanaatinde olduğumu ifade etmek isterim; yazmış olmak için mi yazılmış (hoş, zaten her gönderi böyledir) orasını tam bilemeyeceğimden, bizzat bu gönderinin azaltılacaklar listesinde başı çekmesi gerektiği kanaatindeyim, ivedilikle. Oysa böyle olmamış, yerine, Sayın Esrarte'nin gönderisi üzerine kaleme aldığım satırlar silinmiş, yerlerinde yeller esiyor, sankim hiç gönderilmemiş, postlar muvaffakiyyetle azaltılmaya başlanmış, araya Ovtcharov, Lebrun kardeşler, Moregard'ın erkenden elenmeleri falan, böylece mevzu da gayet siteril kalabilecek gibi görünüyor, bıravo! Peki neden? Neden sıtarlarımızın ( artık nereden sıtarları-mız oluyorlarsa ) veteranlık vakitlerinin geldiğini kabullenmek çok zor? Kabullenmesek te, ''veteranlık'' vakti geliyor işte. Tek gidiş bileti...
  3. Sayın Smetmusti91, Doğrusu, sukordan bağımsız olarak, öyle ikon isimlerin değil de, hani, toplumun kendi arasında bahs edebilmek için isim taktığı cisimlerin, bizzat kendilerinin oralarda olmasını daha da çok istediğimi ifade etmekten kendimi alamayacağım. Ne de olsa, o güzel oynayışları, o enfes sipinksleri göz önümüze getiren, oyuncuların isimleri değil de cisimleri, o ahenkle devinen kemikleri, etleri, adeleleri, uzuvları, kasılıp, gevşeyişleri... Hamiş: Oyuncuların isimleri olmasına, bu isimlere karşı olduğum izlenimini bırakmak istemediğimin anlaşılmasını isterim. Kendi aramızda onlardan bahsedebilmek için, elbette oyuncuları bir takım isimlerle eşleşleştireceğiz. Lakin kullanırken, ne bu isimlerle o canlı, yaşayan oyuncuyu karıştıralım, ne de o oyuncuyu o isim zannedelim.
  4. Sayın Emre İmamoğlu, bu ay sonunda Günay Afrika'da yapılacak Dünya şampiyonası'nda seyredemeyeceğimiz Timo Boll hangisi, belirtilse sanki daha rahat edilecek...Bu Timo Boll, 2003'lerdeki, hızlandırıcı yapışkanla bir hayli yoğun zamklanmış, maksimum Sırayvır'larla paso forhent sipinks çeken, nispeten taze Timo Boll mü, yokusa aradan geçen yirmi yılda ''yaşlanmaya'', şişmanlamaya, organları kaçınılmaz olarak çürüyüp dağılma süreçlerine girmiş, gayrı gitgide, kendini, alıştığı tarzda taşıyamaz hale gelmekte olan, günümüz ''TİmoBoll''ünden mi bahsediliyor... Ne de olsa iş, alışılagelmiş tarzda, beylik konuşma kalıplarıyla ifade edildiğinde sanki hep aynı Timo Boll'den bahsediyormuşuz gibi oluyor. Oysa ''Timo Boll'' , canlı, şu anda da akmakta, saçları, tırnakları uzamakta, iltihaplanmakta olan bir süreç...Doğrusu, lakırdı çarpıştırırken, bu hususu, gözden kaçırmakla ekmeğimize yağ falan sürmemiş ve tekrara düştüğümüz kanaatinde olduğumu ifade etmek istiyorum. O bakımdan, bu bahis konusu süreçte, hangi Timo Boll'ü seyredemeyeceğimizin açıklığa kavuşmasının ehemmiyet ve lüzumundan dem vurmak, doğrusu pek naturel geliyor...Naturel geliyor da, nasıl olsa hangi Timo Boll'ü seyredemeyeceksek, o Timo Boll'ü seyredemeyecek olacağımızdan, bu durumda bahis konusu ehemmiyet ve lüzumdan dem vurmaya pek gerek varmış gibi görünmüyor. Yok, hani de denirse, siz hangi Timo Boll'ün oynayamayacağını farz ediyorsanız onu farz ediniz, o vakit kendim de anlarım ki zaten öyle yapıyorum, yerine de Ruwen Filus zaten oynuyor...Lakin maçlarında kullanacağı Feint Long3'ler hala ambalajlarında, Filus'un DiodeV 'ine yapıştırılmamış, Filus'un valizinde dururken, Boll'ün yerine maça çıkacak, kaçıncı Feint Long 3'lü, hangi Ruwen Filus'tan bahsediyor olacağım?..
  5. beşyüziki

    Forum öldü mü

    Sayın Moktav, Takdir edersiniz ki, Masa Tenisi oynuyorsak, bu iş için gerekli malzemeleri edinmemizin zaruriyeti de kabak gibi ortadadır...Ve elzemdir. Yıllardır Masa Tenisi oynamama rağmen, umumiyetle, bu iş için gerekli malzemelerin fiyatlarında düşüş olduğunu hemen hiç deneyimlemedim. Buna rağmen ''işten ziyadesiyle tad alıp, lezzet bulmaktan'' da geri kalmak bir yana, bilakis, kudurdukça kudurdum. Elbette, şikayet etme ihtiyacımı gidermek için, kah bir şort, kah bir tahta, kah yeni çıkan bir lasdiği kullandığım gibi, cemiyyetimizdeki pek çok fert gibi, Masa Tenisi ekipmanları dışındaki başka ürünleri de şikayet bahanesi olarak kullanmaktan geri kalmadığımı ifade etmek isterim. Bu süreç boyunca''Şikayet etme''nin ise hep yerinde kaldığını, şikayet edilen konu ne kadar değişse de, şikayet eden tarafın hep orada, iççeezimde olduğunu, ikide bir aktive olduğunu ilave etmek isterim.
  6. Sayın 42twgag1t1, mevcut şartlarda sualiniz cevaplanamaz. Andığınız ekipmanlardan ne çeşit bir oyun tarzı için istifade etmeyi pilanlıyorsunuz, bunu açığa vurmanız lazım gelir. Yoksa mesela Sayın Alievmez'in dile getirdiği istikamette, yine aynı derecede kıymetli, farklı yaklaşım, netice ve beyanlarla da karşılaşmamız muhtemeldir. Şayet öküzle, uzaktan kesmeden, masabaşı bulok yapıp, forhend atak kollayıp, çivi ve sipingsle muzaffer olmak peşinde iseniz, andığınız malzemeleri bir arada kullanmakla ekmeğinize yağ sürebileceğiniz söylenebilir. Sert satha zamklanmış öküz pütürle, rakipten gelen topun temas( ve dahi sürtünme ) süresi daha kısa olacağından, sipin rivörsıl tesirinin de azami olacağı söylenebilir. Şayet oyununuz ekseriyetle pütürle masa başı kesme-bulok ve forhend atak şeklinde değil de, topu düşürerek, nispeten kılasik müdafaa şeklinde, ekseriyetle uzaktan kesmek ve forhent çivi ve kontıra sipinkslerle sayıya koşmak ise, o vakit daha yumuşak bir tahta, hatta öküz değil de lastiğin altına biraz sünger (0.5, 1.0, 1.5 mm. gibi )koyduğunuz bir kullanış tarzıyla ekmeğinize yağ sürmüş olabileceğiniz söylenebilir. Elbette kah sert-hızlı, kah yumuşak, esnek- yavaş tahtaların ve oynayışların icabettirdiği teknikleri icra etmede ustalaştığınız takdirde. Bu da dikkatli ve mütemadiyen temrinle mümkün. Tahtalar ve satıhlarına tespit olunmuş lasdikler, ne uyumlu ne de uyumsuzdurlar; onlar, olduğu gibidirler. Ancak belli bir süre zarfında, temrinler yaparak, kendimiz bu ekipmanlara uyumlanabilir ya da uyumlanamayız. Öznel gerçeklik algımızı sanki ekipmanların özelliğiymiş gibi dış dünyaya yansıtmak, ( Sizce uyumlu mudur?) tarzı dili de böyle kullanmak, şayet mevzubahis hakikat ise, ilaveten, ayrımsama ile deneyim (bilgi) eksik ise, bu, uyumsuzluk, bulanıklık ve de dıravdan cavlamaya sebep olmaktadır.
  7. beşyüziki

    Forum öldü mü

    Sayın Emre İmamoğlu, Hakikaten de, siz ara vermeden önce bu forum oldukça canlıydı. ''Ben ara vermeden önce bu forum oldukça canlıydı'' yazarak forumu yeniden, kıvıl kıvıl canlandırışınızı, doğrusu ziyadesiyle takdire şayan bulduğumu ifade etmek istiyorum. Bununla birlikte, şu meçhul konusunda size danışmaktan kendimi alamadığımı da ifade etmek istiyorum. Eh, artık, şu bahis konusu meçhulü ifade etme istikametinde kıpırdanmanın da vakti gelip, çatmışa benzer. Hoş, adı üstünde bir ''meçhul'' nasıl ifade edilebilir ki? Adı üstünde, ''meçhul''. Sayın Emre İmamoğlu, İkinci cümlenizde, neden ''Ben''i kullandığınızı sorma hususunda bende bir kanaat oluşmuş bulunuyor. Zira, açık ki, gönderinizi yapan sizsiniz ve gönderinizi yazarak ara vermiş olduğunuz bölümü geride bıraktığınızı bizzat beyan etmiş oluyorsunuz. Evet, Sayın Emre İmamoğlu, zaten sizsiniz... Öyle ise neden ''Ben''?
  8. Sayın Akifcanssss, Doğrusu, masa tenisi dünya pazarında öyle enfes, öyle nefis, öyle kişinin edinip oynamaya başladığında ''hah işte budur'' demesine yol açması muhtemel öyle harikulade bıçak ve kaplamalar mevcut ve de bunların aralarında yapılması muhtemel kombinasyonların sayısı da o denli fazla ki...Hele de bu göz kamaştırıcı teknoloci ve san'at ve tasarım alemi mahsullerinin, bu bıçakların, bu kaplamaların, değişik terkiplerle, sizin o eşsiz, o kimseye benzemeyen, o biricik, o gelmiş ve bir daha da gelmeyecek olan oynayışlarınızla bir araya gelme ihtimallerinin engin denizine doludizgin yelken açmadan önce, size sade, pek sade bir sual tevcih etmek niyetinde olduğumu bilmenizi isterim. Hoş, bahis konusu suali, sözcükleri,şu ana kadar bir araya getirdiğim ağdalı tarzda olmaksızın, yekten, direk, direkman, doğrudan da tevcih edebilirdim lakin, tecrübelerime göre insanlar bir miktar peşreve daha alışkınlar. Pekii ,sualimi tevcih ediyorum, lakin buna hazır değilseniz, şimdiden deyivereyim, suali de hiç okumayınız. Sayın Akifcanssss, Bu bahste kesenizin ağzını ne denli açmaya hazırsınız?( Bu işe vakfetmek niyetinde olduğunuz meblağ nedir? )
  9. beşyüziki

    Forum öldü mü

    ''Düzenle'' tuşu yerine ''Alıntı''ya basmamı müteakiben, alıntı üzerinde bir takım ameliyelere giriştim. Bu girişiş, bu yetersiz ayrımsama ile bir şeyleri düzeltme girişişi, işleri iyiden iyiye arap saçına çevirdi ve dahi neticeden hiç de memnun olmadığımı hissettim. Gönderimi tamamen silip, hiç göndermemiş gibi yapmaya çalışışımda zerre muzaffer olamadığımın mükemmel delili ise halen bu satırları okuyor olmanızdan başka bir şey değildir.
  10. beşyüziki

    Forum öldü mü

    Sayın Lynxis, talebinizin karşılanması için, evvela, sizin 'şu 'arkadaşlar''a bir şeyler sunmanız gerektiği kanaatinde olduğumu ifade etmek istiyorum. Önce vermek, sonra almak...Sonra yine vermek; sonra gene almak...Paylaşmak...Yoksa bu alemin bize borçlu olduğu bir şey yok...Vermeyi de almayı da içermek, kendimizde ikisini de barındırabiliyor olmak durumundayız. Dilerseniz, bunlardan birini dışlayıp, yalnızca öbüründe kalmayı deneyiniz. Dem vurduğunuz, bir müddettir forumda zuhur etmiş olan mesaj ve yanıt kıpırtısızlaşmasının, size yaptığı tesir nedir?.. Yakındığınız bu durum, size neler neler etmekte, sizde hangi duygu veya duyguları harekete geçirmektedir?.. Bunları açığa vurmalı, dinamik olunması talebinizi dillendirirken, ''aksi takdirde bende şunlar şunlar oluyor diye, olanları da yazmalı, yani bir manada, talepte bulunduğunuz bahste, bizzat ''biraz dinamik olmalısınız.''
  11. her Vay, vay, vay...Mizah da katarmış...Hem de hafif...Dozunu da ayarlayabiliyormuş hani, dikiz edelim... Sayın Lynxis, buraya yazar, cümle kurarken kendinizi biraz daha ciddiye alır, eylemleriniz hususunda şu an olduğundan bir nebze daha mes'uliyet alırsanız, şaşırmalarınız da azalacaktır...Doğrusu...Eski haliyle: Duy kulak ağızdan çıkanı, izleyecek şaşırışın azalsın... Karşı tarafı kontrol etmeye yönelik, kontrol manasına da gelen zihninizle özdeşleşmeyi, kendinizi, kafanızdaki süregiden vızıltıyla bir tutmayı bıraktığınızda, belli bir anda, başkalarına da, emir kipi kullanarak öğüt vermek üzere olduğunuzu, daha çok ayrımsayacak, akabinde kendinize bunu yapmak istemeyecek, her seferinde bu kadar çok şaşırmayacaksınız... ''İnsanların çoğu, kendilerini, kafalarının içindeki sesle, yani istemdışı, kesintisiz ve zorlanımlı (kompülsif) düşünce akımıyla ve buna eşlik eden duygularla o kadar özdeşleşmişlerdir ki, zihinlerinin tutsağı haline gelmişlerdir. Bu özdeşleşmenin farkında olmadığınız müddetçe, düşünen kişinin siz olduğunu sanırsınız. Aslında o düşünen şey, sizin ego temelli zihninizdir. Ona ego-temelli zihin dememizin nedeni, anı, yorum, fikir, görüş, tepki ve duygu ifade eden her bir düşüncede bir benlik (ego) algısının olmasıdır. Spiritüel açıdan konuşacak olursak, bu, bilinçaltı bir durumdur. Sizin düşünceleriniz ve zihninizin içeriği doğal olarak geçmişle şartlanmıştır. Yetiştirilme tarzınız, kültürünüz, aile geçmişiniz bunları etkiler. Tüm zihinsel aktivitenizin özünde, kendinizi özdeşleştirdiğiniz ve sürekli olarak tekrarlanan, bir takım güçlü ve inatçı düşünceler, duygular ve tepki kalıpları vardır. işte bunların tümü, egonun kendisini oluşturur.'' - ECKHART TOLLE-
  12. Sayın Lynxis, Paraya kıyıp en iyisinden mi?..AH!..AH!..AH!..AH!..AHHAHH HHAA!..Doğrusu sizinkisi pek bi ''gece gulübe gıcır Ferrari'yle geleyim de clubteki en şugar manitayı araklayayım''olmuş, lakin o işler öyle olmuyor Sayın Lynxis; en pahalı değil, oyun tarzınıza, topa vuruşlarınıza, yani sadece kendinize, size en uygun ekipmanı bulmak zorundasınız...Bu da öyle kesenin ağzını biraz daha açmakla halledilebilecek bir mes'ele değil...Kendinizle, oyununuzla, ihtiyaçlarınızla, daha yoğun ve içten, bağlantı kurmanızı gerektiren bir süreç... ''Paraya kıyıp en iyisinden bi combo çekmek'' ise bu, ağrılı ve acı verici olması pek muhtemel süreçten bir kaçış sadece... O vakit, oradan buradan duyduğunuz, Tamca'ları alınız, üstüne de Dignics'leri takınız; o vakit ''paraya kıymış, en iyisinden çektiğiniz kombonuzla'', sağınızdan solunuzdan vızır vızır geçen sipinleri, trenleri, dağlara taşlara giden, karşılayamadığınız servislerin toplarını ''git, getir!'', ''al da gel!'' yapmak için, elinizde ''en iyisinden'' combonuzla, dolaşırsınız...Forumdaşlar da sizi, şimdi, birbirlerine nelerle oynadığınızı anlatarak tribünlerden seyrederler... HAHHAH HAH HAHHHH HHAAA!!!..AAAHHAH HAH HAHH HHHAHH HHAAA!!!..
  13. Amman ''teşekür'' değil de ''teşekkür'' olacak demeyeyim de, kendimi yakmayayım. Görmeye hakkım olduğunu hissettiğim itina ve dikkatten de feragat edeyim...
  14. Sayın Lynxis, evvela sizi Leo Tolstoy'un bir cümlesiyle başbaşa bırakmak istiyorum: ''Saygı, sevginin olmadığı yerde, onun üzerindeki boşluğu kapamak için icad edilmiştir.'' Naçizane, Masa Tenisinin erken dönemlerinde, oyuncuların kullandığı raketlerin, süngersiz kısa pütürler olduğunu, süngerli kısa pütürlere daha sonra geçildiğini hatırlayalım. Unutmayalım ki bu gün kopyalayıp, lüpletiverdiğimiz vuruş tekniklerinin pek çoğu, bu kısa pütürlerin kullanıldıgı dönemler boyunca, oyuncu ve antrenörlerin birikim, ter ve keşiflerinden gelmektedir. Bundan bihaber olmak bu hakikati değiştirmez. Bu gün kullandığımız ''düz'' lastiklerin de aslında süngere ters yapıştırılmış kısa pütürlü yüzeyler olduklarına dikkat ediverelim. Sayın Lynxis, Var mı öyle, bu gün, Masa Tenisi oynama tarzınız, sırf düz lastikten gelen toplara karşı şartlanmış olduğu ve ''terlemeden'', kolay zaferler kazanmak için, hem de tek olduğunuz halde ''biz''diyerek, gerekçesini de içtenlikle açıklamaksızın yasaklansın demek...
  15. Sayın Ege Mert, Wu Yang, Han Ying, Hou Yingchao gibi kesmeci-atakçılar backhandlerinde Spectol marka kısa pütürü masadan uzakta kesme, masaya yakın da top kalktığında şut atmada kullanmaktadırlar. Oyunlarını tetkik ederseniz, istifade edebileceğiniz kanaatindeyim. Kontrol de olması yönünden,Spectol'ü orta hızda tahta üzerinde, ince ya da orta kalınlıkta sünger ile kullanmaktadırlar. Bu tarz ekipmanla andığınız tarzda oynayabilmek için bacaklarınızın ''iyi'' çalışması gerekir. Topu, iyice düşürerek, çoğunlukla diz hizasında kesmeniz gerekir. Orta sünger kalınlıklı,Tibhar Speedy-soft DTecs'ten de istifade edebilirsiniz. Hani 1.5 mm. gibi...
  16. Sayın MYilik2002,7.6 carbo, Ayyy!!!..Vayy!! ..Ne de güzel haddimi bildirdiniz yani...''Bahiste olacak'' diye bir de kopya çekip, düzeltmeye kalkışınız, ancak Türkçe kullanımlarında ''bahste'' diye bir kullanım olduğundan bihaber,( bu, ''kerre'', ''mes'ele'' vb. için de geçerli ) ya da böyle de kullanıldığından habarı olmayan,iki tane kitap okumamış, kendisi gibi bihaberlerle birleşip, aklınca, hedefindekini küçük düşürüp, mahfetmeye çalışan, yaygın bir zihinsel kalıbın tesiri altındaki insanların işidir. Hele durun, durun burada da, her zamanki alışkanlığınıza yenik düşmeyin. İştiha ile hemen okumaya devam etmeyin. Öyle curk! Curk! Curk! okumaya devam etmeyin! Acele ediyorsunuz, hem de çok... Önce, buraya kadar yazılanları bir kere daha okuyun, sindirin. Yine ıskalamayın. ''Benim değil, ortaya atılan konuya dair forum üyelerinin kararını sorduysanız'' da, bu belli olmuyor, vaktinde belirtecektiniz, bunu, açıkça onlara sorun, Beni de karıştırmayın. Bu, tribünlerle sizin aranızdaki bir şey; benim değil, beni buna karıştırmayın. Tabii Sayın MYilik7.6 carbo2002, Önyargılı olan benim. Önyargılı olan, siz değilsiniz, hep diğeridir. ''Önyargılı olmak'' olumsuzdur. ''Ben olumsuz değilim.''Hep, sadece ''iyi'', sadece ''olumlu'' yum. Bu beni ne tepeleri, ne de vadileri olmayan, pür- ü pak, alabildiğine dümdüz, yavan, yarım ve eksik yapsa, hayatım boyunca içimde bu eksikliği hissedecek, kendimi, olduğum gibi, her yönümle kalbime alıp, sevemeyecek olsam da, tıpkı küçükken, beni saran dünyadan, sevilmek ve kabul görebilmek için böyle yapmam gerektiğini öğrenmiş, sadece karanlık, kötü tarafları olmayan, ''iyi''yim ben. sen ''kötü'''sün onlar kötü... Komşular...İyiler hep burada, kötü onlar, iyi olan biziz... Kötü olamaz bizde, kötü, onlar, diğerleri... Komşular...Öbür maalledekiler...Oradakiler kötü... İyiyle ben özdeşleşiyorum; kötü sensin; o, öteki Madem ön yargılı, kötü, olumsuz olan benim; niye bana harf yetiştirmeye çalışıp ta kendinizi olumsuzlaştırıyorsunuz, Sayın MYilikcarbo7.62002... Hayır! Harf yetiştirmeye çalışmıyorum, dur hemen inkar edeyim, tek bildiğim beylik inkar yöntemi hemen devreye girsin. Hayır! Hayır!... Hayır! Hayır! Her konuda....Hayır! Her an...Hayır!...Her konuda, hayatı boğan, enerjiden ödü patlayan ve onu kıpırtısızlaştırıp tutan, kendini kapatan, kendine dair, kendi gözündeki kofti imajı pekiştiren, ''Hayır!'' Sayın MYilikcarbo2003, Bilmiyor musunuz Türkçe'de ''dahi'' anlamında kullanılan ''de''ler, ''da''lar AYRI yazılır. Bunu da buraya Aha! son kez yazıyorum; öğrenin lütfen. Yani, demem o ki Sayın MYilik2003M1 , bunu kullanarak, aklımca, sizi ''yaa, işte gordün nü, ben biliyorum, sen bilmiyorsun. Doğrusunu yapacağsan da binim didiğiim gibi yapacan, ben yaptırmış, benim buyruğumda yapmış olacaan, hemi de tribünlerin önünde; '' ye düşüreceem. Gurnazlık da deyollar hani...Bir nevii şut atacakmış gibi yapıp, topu kısa bırakmak...Baskette feyk atıveriyollar ya. Bak... Hızlı okuyorsunuz diyorum.. ''Buda; bir erdemdir''. Evet, Sayın MYilik2002...Doğru; doğru söylüyorsunuz. ''Buda bir erdemdir''. Tabii, şayet ''-da''yı ayrı yazmış olsaydınız. O da bir erdemdir, bu da bir erdemdir...Klavye sürçmesi, klavye sürçmesi...Elinizi klavyeden çekerseniz, klavye de ''sürçmez.'' Tribünlere... Sayın MYilik2002, nereden biliyor, nasıl bu denli rahat sallayabiliyorsunuz? Yanlızca dediğinize kimsenin itiraz etmeyeceği, edemeyeceğini zannettiğinizden mi? Yoksa tribünlerin tutumları hakkında kazandığınız deneyimlerden mi? Durup dururken... Ne güzel, Sayın MYilik2003 8.7, ne güzel... Öyleyse her gece mışıl mışıl, deliksiiiz uyuyor, bahse girerim, ruya da görmüyorsunuzdur...Oysa ki yazıma başladığımdan beri saatler geçti; arada aşağıya bakıyorum; hala forumdasınız, çalıların ardına saklanmış, ortada savunmasızca gezen geyiği vurmak için pusuya yatmış bir avcı misali... Şıpır!...Şıpır!...Şıpır! Yaa, Sayın Lynxis, şimdi anladınız mı ''Tahta mı değişmeliymiş yoksa lastik mi?'' Sayın Lynxis, yanıtınızı paylaşırsanız, seviniriz, yani forumdaşlarımız da istifade etmiş olur... ( izninizle, tribünlere ) ona göre tahtalarını veya lastiklerini, ya da her ikisini değiştirirler.
  17. Vah vah, karar da bırakırmış... Sayın Myilik2002, doğrusu, yalnızca ikimizi ilgilendiren bir bahste, kararı, sayın Timo Boll'a ve forumdaki diğer üye arkadaşlara bırakan biriyle maç yapmak istediğime dair ciddi şüphelerim var. 1- Bir kere daha baştan önyargılısınız, Sayın Timo Boll'un teklifine nasıl yaklaşacağım konusunda hiçbir şey bilmemenize karşın, sırf hakkımdaki olumsuz önyargılarınız pekişsin, hem de bir kerre daha tekrar etmiş olmak, böylece beni olumsuz gösterebilmek için Timo Boll'un alanına giriyorsunuz. Doğrusu, bu dediğimi anladığınıza dair ciddi şüphelerim de var. Hoş, gerçi Masa Tenisi, herkesin birbirinin alanına girdiği, bir bakıma bi taciz oyunudur ama, sınırlar da var! Bir kol veya bacak boyu. 2-Sınırlar konusunda ayrımsamanız biraz daha arttığında, biraz daha bilinçlenip, yeni diller, yeni sözcük ve kavramlar öğrenip, sözümona, forum üyelerinin menfaatini savunuyormuş, onlarla aynı düşünüyormuş gibi yapıp, kendinizi öne çıkarmayı bir yana bıraktığınızda, kim olduğunuzu ve içinizdeki uçsuz bucaksız derinliğe korkmadan dalışlar yapmayı biraz daha öğrendiğinizde, yalnızca zihninizde yaşamaktan, tek gerçek savaşmış gibi yaşamaktan çıktığınızda, Bu, çabasızca bell'olur. Belki o vakit yazışma, hatta belki bir gün oynama ihtimalimiz bile söz konusu olabilir. Görüyorsunuz, hep en kolay olanı yapmak istiyorsunuz ama bunlar o kadar kolay değil; aslında zor da değiller. Yalnızca bu alanlarda inkişaf ettiğinizde bir şeyler değişebilir...Belki...
  18. O ''bilgi'' değil. malumat olacak. Fotokopi çektirin. Bilmek, deneyimlemektir.
  19. Sayın MYilik2002, Kişinin, kitap yazmak ya da filim çekmek gibi deneyiminin ya da gerekli serinkanlılık, sabır ve becerisinin olmadığı konularda, hele de kendini, kendi gözünde olduğu gibi görmeyip, , kendi hakikatiyle uyumsuz şekilde algıladığında, dahası, kişi, kendini böyle algıladığının da ayrımında olmadığında ve herşeye rağmen yine de bir şey yapmak itkisine kapıldığında ve yaptığında yanılır. Pişkindir; o vakit (yanıldığı kabbak gibi aşikar olduğunda, Bu kez A değil ise, B'dir; ''beşer şaşar'' ne de olsa...Hoop! oturuverdi işte akılcaazımın çerçevesine : bu kez de, AAAA!! Yanılmışım...Vah vah, tüh tüh!! Buna sık rastlanır. Bazıları yanılarak öğrenebilir. Asıl mes'ele dikkattir. Sayın MYilik2002, Size yazarken, sizin kafanızın kendim, siz ve yazdıklarımızı okuyanlar üçgeni gibi bir ayrım gözetmediğimi, ayrımsayabildiğiniz hususunda ciddi şüphelerim olduğunu ifade etmek istiyorum. Eh, bu husus da ne vakit dimağıma düşse, enercimin, size laf yetiştirmeye çalışan, klavye üzerindeki parmaklarımdan, mevcudiyetimin merkezine, ortasına doğru geri çekildiğini hissediyorum. ''Yani ''sevgi'' hissettiğimizde olanın tam tersini... Sevdiğiniz konuyu öğrenebilirsiniz, ilk hareketin sizin kendi içinizden, kalbinizden başlaması gerekir . O vakit, enerciniz, içinizden dışarıya doğru hazla uzanır, gerçeklikle temas kurar ve keyifle öğrenirsiniz. ''Öğrenmek güzeldir'' gibi beylik, savsözlerin yerinde gibi görünmesi, herkesin az çok, bu dediğimi deneyimlemiş olmasındandır. 'Kimse kimseye bir şey öğretemez; ancak siz isterseniz öğrenirsiniz.'' Dilerseniz, bu güne kadar neyi harbiden öğrenmek isteyip te öğrenemediğinize bir bakabilirsiniz. Dayatarak, zorla bir yavrunun yapısını mahvetmek elbette bunun dışındadır. O vakit yavruyu, yapısını, onun gerçeklikle bağlantı kurma yeteneğini, hayatı, her şeyi mahvedersiniz. Bu, elbette ki herkesin içtenlikle kendisine sorması geren bir soru. Bunu mu istiyoruz? Ağaçları büyümeye zorlayamazsınız. Sayın MYilik2002, Beylik sözler eşliğinde, sanki nasıl bir öğrenci olduğumun takdiri size kalmış gibi yapmanıza, ne de her gönderinizin altcaazına ''Saygılar,'' yazmanıza inanın hiç mi hiç ihtiyacım yok..Hele de sonuna virgül ekleyip, yazışmalarımızın sürmesine, gerekirse yazacağınıza dair vaat, temenni ve isteklerinizi aşikar etmenize de ihtiyacım yok. Ancak sizin sanki var ve böyle yapınca, birine saygı göstermiş ya da gösteriyormuş görüntüsü vermiş olduğunuzu sanıyor, buna inanıyor olabilirsiniz. Tıpkı yolda hiç tanımadığınız birine çarpıp, ''pardon!''demek ve öyle deyince de herşeyin hall'olduğuna inanmak gibi. Sıfır bağlantı, aşırı biçimsel hani, formel... '' İnsan ağzı - BAL - demekle -BAL - olmaz'' . Hemen deneyin, göreceksiniz. Duygular var; yazılanların, söylenenlerin nasıl denildiği, hangilerine cevap verilip, hangilerine verilmediği, onların verdiği hisler ve tüm bunların ayırd edilmesi var...
  20. Sayın Bodyguard, yaptığınıza ''kelime hatası'' değil, o mesleğiniz icabı( o da neyse, burada anınca gerektiği halde yazmamışsınız) çok iyi derecede bildiğinizi söylediğiniz dilde yapılan bir ''yazım yanlışı'' denir. Evet, Sayın Bodyguard, ''bachand'' değil, ''backhand'' yazılır. Yani, elbette, doğrusunu yazmak istiyor ve bunun için gerekli ihtimamı göstermeye hazırsanız,Sayın Bodyguard.. Yoksa, şüphesiz, sözcükleri istediğimiz gibi yazabiliriz...Hepimizde, yaşarken, zaman zaman az veya çok derecelerde görünebileceği üzre, buna ''dikkatsizlik'' de denebilir. Sayın Myilik'in, sizi, sözümona teselli etmeye çalışırken kullanmaya çalıştığı, ''klavye tuşunun azizliğine uğramak'' (vah vah) ise denemez ; yani denmemeli, doğrusu, onun, size böyle yaparak, sizi bir ''klavye kurbanı'' durumuna düşürmesi size nasıl hissettiriyor, merak etmiyor değilim... Daha dikkatli olmak yerine neden taviz verelim ki? Neden ''küçük, ehemmiyetsiz bir hata'' şeklinde yargıladığımız bir edimimiz, olduğu haliyle ortaya konunca, durumu olduğu haliyle kabullenmek yerine, onunla, olduğu, çıplak haliyle yüzleşmekten kaçınalım, kendi kendimize neden dıravdan cavlayalım ki?.. Neye?.. Ne işimize yarayacak?..Kendimize kofti borcumuz mu var? Sayın Myilik2002, ''Eskide kaldığı çok net (-te ayrı oluyor burada Sayın Myilik ) olan biri hakkında yapılmış bu denli doğru ve isabetli bir yorumun, size neden böylesine gülünç gelmiş olabileceğini tasavvur etmekte güçlük çektiğimi ifade etmeliyim... Sizi yuçüüyp'de izledim, sayın Myilik2002; oynasak, muhtemelen karşımda (karşımızda değil) iki topu bile içeriye atamayacak bir düzeydesiniz. Ancak, elbette, durumun böyle olmasından kıvanç sağacak değilim...Madem, hayat, sizi böyle beni de böyle etmiş...
  21. Savaşmak budur. Hep son sözü söyleyen olmayı istemek...
  22. Butterfly Tackiness Drive 2.1 mm. '' Tackifire Drive 1.9, 2.1 mm. '' Sriver FX 2.1 mm. '' Sriver EL 1.9, 2.1 mm. Xiom Vega Europe 1.9, 2.1 mm. Yasaka Rakza X 1.9 mm. '' Rakza X-soft 1.7, 1.9 mm.
  23. Sayın Myilik2002, ''Her meslek erbabı değerli ve önemliymiş!'' bırakınız bu savsözleri, bırakınız bu suloganları. Bırakınız, bu, sanki ortada tersini söyleyen varmışçasına, 23 Nisan kürsülerinden kalma, ''çünkü hepsinde bir emek, çaba, özveri, düşünce hele de yaratıcılık vardır'' demeleri... Sayın Myilik2002, Evvela, ''istinaden'' tarzı, şimdiye değin neşr ettiğim yazılarda kullandığım, hani o farkına bile varıvermeden kendinize alıntılama hakkını bağışladığınız, yeri geldiğinde, yazdıklarımı gereksiz, yorucu, anlamsız, uzun, iğneleyici, garip ve anlaşılmaz, kafa karıştırıcı ilan ederken fütursuzca yararlandığınız alıntılarınızın hesabını, şunu da şuradan aldım, pek hoşuma gitti, sizden alıntıladım falan diye vermeyecek misiniz yani? ''Buna istinaden'' miş...Tipik; hem şikayet et, hem alıntıla. Gelelim ''yazar olduğumu ifade etmekten neden bu kadar çekindiğime''...bir kaç nedeni var; biri, zihninize çiğneyip duracak yeni bir besin vermemek. İkincisi ise, insanın ağzının ''bal'' demekle ''bal'' olmaması, ''yazarım'' demenin insanı yazar yapmaması, insanın yaptıklarının önemli olması. Sayın Myilik2002, Siz söylemişsiniz ya zaten ''yazar'' olduğumu, bu bana fazlasıyla yeter. Öyle ortaya çıksın deyu talep edişiniz şöyle dursun, ''Ey ahali! Vay şöyleyim, bakın da böyleyim'' deyu ortaya çıkılmaz. Onu, bırakacaksın başkaları söyleyecek. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Gazetelere manşet atma, pazar yerinde bağıra bağıra mal satma kafasını bir tarafa bırakalım... Sayın MYilik2002, Satırlarınız, daha bir işe başlamadan, tüm sonuçların elde, daha baştan hazır olması tarzında, yaratıcılığa tamamen kapalı bir kafa yapısına sahip olduğunuza dair, doğrusu insanda bir şüphe bırakmıyor. Evet, yok yeni kitabım, olsaydı, kafa patlatıp, tüm bunları yazmaz, sizin kafanıza göre, daha başlamadan hazır, bitmiş olan o kitabı yazardım. Sayın Myilik2002, Müsterih olunuz, emin olun, boşa zaman harcayamazsınız; zamanın sahibi değilsiniz ki?... Yoksa sahibi misiniz? Hayat bir projeksiyondur Sayın Myilik2002. Yarısını almış, tipik; diğer yarısına ise hiç mi hiç dokanmadan bırakmışsınız. Dur, bir şu güruha buradaki ''üyeler'' diye giriş yapayım, onlara da bir guruba, bir kılana ait olmaları, kılandan ayrı düşerlerse hayatta kalamayacakları yönünden, bir öd kesesi yapayım da, icabında hepsi aynı yönde rey kullansın, amman sürüden ayrılanı kurt kapmasın sonralar falan...Ya ''üyeler''sizin gibi düşünmüyorlarsa SayınMyilik? Diğer yarısını diyorum hani, bahsin dokunmadan bıraktığınız öbür yarısını... Sizin kafanıza göre, böyle bir anket yapılacak, zaten sonuçlar da daha başlamadan, önceden elde hazır ya, hoooop-paaa!!! neymiş? Ekseriyetin oybirliği ile beşyüziki'nin forumdan ihracına karar verilmiştir'lere koşmaca...Pekii, tamam, ihraç; beşyüziki bir daha forumda yazmayacak. İçinde uktesi kalanlar, dağılın şimdi! Bu mu aba altından göstermeye çalıştığınız sopa, sayınMyilik2002?... İlaveten, 60'ların ünlü melez gitarcısı, meslek büyük erbabı, Jimmie Hendrix'in şöyle bir sözü var, diyor ki: ''Önemli olan sayılar değil, kimin haklı, kimin haksız olduğudur.' İşte anlayış! Hayır; olamaz. Mes'uliyet diye bir şey söz konusudur. Madem bu sporu ''seven'' deniyor, sevgide sen değil, diğeri önemlidir; sorumlusundur. Burası aklına esen sorumsuz özgürlük sarhoşlarının, bin dereden su getiren ilgi dilencilerinin, rahat rahat kılavye oynatabileceği bir platform değildir.
  24. Sayın BODYGUARD, ''Bachand''değil, ''backhand'' yazılır; doğrusu 48 senelik( arada biraz boşluklu ) bir masa tenisi oyuncusu olarak dağarcığınıza bunu katmamış olmanız bir hayli düşündürücü. Hem biliyor musunuz, kendim 54 yıllık bir masa tenisi oyuncusuyum, hem de bu süre zarfında sürekli oynadım. Yani başlamamın üzerinden 48 veya 54 yıl da geçmiş değil, bu süre zarfında paso oynadım. Yani sizin referanslarınızla hareket edecek olursak, sizden daha tec...neyse, haydi bu yola sapmayalım. Nasıl ki zirveler ve vadiler var, biri olmadan yek diğeri olmaz ise işte, kendicaazımın da gazandığım maçlar olduğu kadar, kaybettiğim maçlar da oldu. Gel gelelim bu süre zarfında deneyimimi ölçmek için bir kerre dahi başladığımdan beri, kaç yıl geçtiğine başvurmak aklıma düşmedi. Bu arada başlandığından beri geçen zamanla oynamada geçen zamanı birbirinden ayıralım. Doğrusu, okuyabildikçe, insan forumda neler de neler öğreniyor, kaç ta yaşına giriyor. Kim kimdiniz Sayın BODYGUARD, kimlerle gördünüz de arada siz de kullandınız? Ha, Paul Drinkhall'la Samsonov'dan dem vuruyorsunuz sanırım. -Da ayrı. Bilmiyorum SayınBODYGUARD, iyisi mi siz o Dhs neo hurricane lastiğini Çin Milli Takımına yazın; bakın hem çok milli takım oyuncusuyla da maç yapmışsınız, onlar, Ma long, Fan Zendong, Xu Xin, Ding Ning, Liu Guoliang falan sizi anlarlar. Hem Samsonov ve Drinkhall'a değer vermediğinizi de eklemeyi ihmal etmezsiniz.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu sitede size daha iyi yardımcı olabilmek için çerezler kullanılır. Çerez ayarlarınızı buradan yapabilirsiniz, veya devam ederseniz çerez kullanımını kabul etmiş sayılırsınız..