Jump to content
Masatenisi.org Forum

beşyüziki

Üyeler
  • İçerik sayısı

    492
  • Kayıt Tarihi

  • Kazandığı gün sayısı

    81

beşyüziki kullanıcısının tüm içeriği

  1. SayınTimo Boll, Sizden, naçizane, bu cümleyle kast edileni, bu sonuca nasıl vardığınızı, daha net, bu konudaki deneyimlerinizden birini, ayrıntılarıyla aktararak açmanızı, örneklemenizi istirham edecektim. Hani, sanki iki marangoz bir tamiratı ya da iki mühendis, kendi aralarında, bir köprü projesini ayrıntılarıyla değerlendiriyormuş da, deneyimlerini, koşullarını, sorunları ele alma ve çözme yöntemlerini birbirlerine aktarıyormuşçasına... Zira, söylediğinizin tam tersi yapılsa da, eğer tezgah uygun şekilde kurulursa, bir konuda ilerlemek mümkün olabiliyor. Konuşan iki mühendis ya da marangozu, kullandıkları terimleri bilmediğimiz için anlamayabilir, ''konuya Fıransız'' kalabiliriz. Lakin bunu, yukarıda, kendi cümlenizde, bizzat, ''bu konuda bilgi edinmek'' terimiyle vurgulamışsınız. Neyse, kısa keselim de sobalık olsun; başa dönelim: önermenize dair, bir örnek vermenizi istirham edecektim. Sayın Timo Boll, mazur görünüz, lakin, alıntının son sözcüğü ''görülmekte'' mi, yani Josi öyle mi görünüyor (o zaman bu Josi'den kaynaklanmaktadır)? Yoksa Josi, ana--babası tarafından mı öyle ''görülmekte''(bu ise Josi'den değil, ana-babadan kaynaklanmaktadır; bu terim, burada, onların, Josi'yi görmeyi arzuladıkları bir projeksiyona mı işaret etmektedir? Biz de yani, dışarıdan bu hakikati fark etmişiz de, olayı onun için mi ''görülmekte''diye dillendiriyoruz)? Hangisi?
  2. beşyüziki

    Sözcükler

    Sayın bellek, Mes'eleye şöyle yaklaşmanın daha tutarlı olacağı kanaatindeyim: Su, şu, şu sıcaklık aralığında su(sıvı), şu şu sıcaklık aralığında buz(katı), şu şu sıcaklık aralığında ya da sonrasındaysa buhar halinde olan bir...Bir......Bir...Bilmiyorum, Sayın bellek. Su deyince, size elbette iki Hidrojen bir Oksijen atomundan oluşan, değişik yoğunluktaki molekül yığınlarıdır da diyebilirim, lakin bu lafzını ettiğim şeyin ne olduğunu bildiğimi göstermez. Yalnızca, ilkokul-lise arasında bellediğim birtakım sözcükleri, ondan bundan duyduğum isimleri, mevhumları tekrar etmiş olurum. Konuyu bilişim, yinelemeyi muvaffakiyetle yapışımı yorumlayan bir 3. kişinin yorumu olacak; kişi, durumdan, pekala o konuyu bildiğim sonucunu çıkarabilecektir. Eh, O, öyle yorumlayadursun, 3 te değil, işte, hem de birinci elden, söylüyorum Sayın bellek, bil - mi - yo- rum. Yazdıklarında, bilmediği konulardan, hele de bu konularda zerre kadar bilgisi olmadığı tabak gibi ortada olduğu halde, sanki o konuyu biliyormuş gibi bahseden, dahası, çoğu vakit böyle yaptığının bile ayrımında olmayan, dilbilgisi ve yazım kurallarından bihaber, hatasını kurallar uyarınca düzeltmeyi reddeden ve bu reddedişi bir kazanç addeden, yanına kar sayan, ööle otomatiğe takmış giden birinin vasıtasıyla, ekmeğinize, nasıl bir yağ sürmeyi umuyor olabilirsiniz ki? Sobanın odunları azalıyor, taşraya uğrayayım, iki çeki odun keseyim, odaya getirip yığayım, biriktireyim, istif de edeyim...Yakayım sobayı da, ısıtayım belcaazımı, yanlarımı, ayakcaazlarımı...Aman kalanlar da yancaazında, o yanarken kurusun. Isısında mısısında... IMPERIAL Wilfried Lieck, st BUTTERFLY Tackiness Drive 1.1-1.3 mm BUTTERFLY Feint-Soft 1.1-1.3 mm.
  3. Yüreğinize, elinize sağlık, Sayın Psychospin, Masa tenisini seviyorsunuz; 2. vidyoyu izlememi müteakiben, bende, canlandırma teknolocisi kullanılarak yapılan çalışmayı da severek öğrenip, yaptığınıza dair kuvvetli bir kanaat, ilaveten, günümüzde, örneklerine pek de seyrek rastladığımız, sevgi ve içtenlikle yapılmış bu çalışma karşısında, kesif bir memnuniyet hasıl oldu. Severek yapılan çalışmayı, bunun, hayatımız ve sağlığımız için önemini, ne kadar vurgulasak azdır. Vurgula dur, bu pek işe yaramaz; lakin severek yaptığımız ve böyle çalışıldığını gördüğümüz süreçleri, daha canla başla izlesek, böyle, soğuk, mekanik veya dostlar alışverişte görsün tarzda çalışılan değil, yaptığını severek yapan zanaatkarlar, işçi ve sanatçılar için maddi imkanları daha çok seferber etsek, ve dahi böyle yapmalardan biz dahi yeni şeyler öğrensek, genç kuşakların eğitimlerinde bu öğrenilenlerden yararlansak, doğrusu, ekmeğimize fevkalade bir yağ sürmüş oluruz. Kendimiz de çalışmamızı severek yaparak, çevredekiler için iyi bir örnek, iştahlandırıcı ve katkı olabilir, yaptığımız işin verim ve yaratıcılığını maksimuma çıkartabiliriz; doyumumuz artar. Bu bahsi son derece ehemmiyetli buluyorum. Sevmeden çalışmayı yapmamayı da aynı kertede mühim addediyorum.
  4. beşyüziki

    Sözcükler

    Sayın bellek, Aramızda, ne bir samimiyet ne de bir mesafe olmasa, doğrusu en uygunu olacak gibi. Yazışmalarımız, bu ikisi ve bunların dereceleri arasında salınan bir sarkaç misali salına, dura...
  5. beşyüziki

    Sözcükler

    Sayın bellek, cümle kuruyor intibaını uyandırsanız da, ''gerek'' ve ''ihtiyaç'' sözcüklerinin son derece yakın, hatta aynı manayı taşıdıkları hususuna parmak basmak isterim. Mesela, İngiliizcede ''need'' sözcüğü vardır. Bu sözcük, hem ''ihtiyaç duymak'',(falanca veya filancaya )''muhtaç olmak'', '''muhtaç bulunmak'' manasında fiil olarak, hem de ''gerekli şey'' manasında nesne olarak kullanılmaktadır. Son cümlenizde aynen işaret ettiğiniz gibi, (yiyorsun, içiyorsun, barınıyorsun), bunlar hayat için temel insan ihtiyaçları olarak görünüyorlar. Neredeyse olmazsa olmazdırlar; hayatımızda zenginlik, mutluluk, yaratıcılık ancak bu temellerin üzerine bina edilebilir. Güzel vücudumuz belli bir şekilde inşa olmuştur, temiz havaya, suya ve ona güç veren, eksiklerini gideren yiyecekleri, ''dengeli'' miktarda almaya ihtiyacı vardır. Unutmayalım ki arzuları, daima hayalkırıklıkları, beklediğini bulamamalar izler. Gece neş'eyle içer, partilersiniz, ertesi gün, sabah, başınız çatlar, kamyon çarpmışa dönersiniz. Çünkü süreç, arzu ya da beklediğini bulamama şeklinde değildir. Bu ikisi, birdirler. Bir şey arzu ettiğinizde, bunu hemen hayalkırıklığı ya da hadi beklediğini bulamama diyelim, izler. Vadilerin ve zirvelerin tek başına olamamaları, ancak peşisıra, dalga tepesi ve çukuru misali, birlikte olabilmeleri gibi. Ancak arzularınızın üzerinizde bir yaptırımı olamazsa, başka bir deyişle, kendi içinizde yeterince mevcut olur, arzularınızı ayrımsayabilecek ve gözleyebilecek düzeye gelirseniz, o vakit vadi ya da zirve değil, dümdüz, her yöne yayılan bir ovadır, söz konusu olan. Sütliman olmuştur... Belki başka bir deyişle, arzusuzsanız, o vakit ''flatline'', düzlük, ova olacak; zirve ve vadilerin olduğu; hayatın, zigzaglı kalp atışlarının olduğu ' hayatta'' çizgileri olmayacaktır. Gece neş'eyle içer, partilersiniz, ertesi gün, sabah, başınız çatlar, kamyon çarpmışa dönersiniz. Arzulayan, hazcı, zevkçi, konforcu tarafınız ister hep neş'e, hep eğlence, paso partilemek...Lakin dikensiz gül olmaz. O baş çatlayacak... Ya da başım hiç çatlamıyor, partilemedim,rahatım. Dahası, hem arzularıma boyun eğerek ve vadiyi yaşayarak, hem de boyun eğmeyip, o enerjiyi bedenimde tutup, içinde rahatlarım. Hem böylece, hayatımda ikisinde yaşayarak, ikisine de yer açmış olurum; bir zenginleşme vuku bulur. Susamışsındır; suyu, ihtiyaç diye düşünüp durmazsın; susuzluğu hissedersin; ihtiyacını gidermek için suyu ararsın... Sayın bellek, Doğrusu bu koleksiyonerler dolmasını hiç yiyemeyeceğim. Zihin, sevemeyen, son derece açgözlü bir mekanizmadır. Sahip olduklarımız, değerlerini, biz onlara sahip olur olmaz kaybederler. Evin tahta ve lastikle dolmasındaki payımızın açıkça ayrımında olmakla doğrusu ekmeğimize yağ süreceğimiz kanaatindeyim. IMPERIAL Wilfred Lieck, st BUTTERFLY Tackiness Drive 1.1-1.3 mm BUTTERFLY Feint-Soft 1.1-1.3 mm.
  6. beşyüziki

    Sözcükler

    İhtiyaçları gidermek, arzuları boşvermek.
  7. Lin, en üst düzey bir oyuncu olmasına rağmen, 1.4-1.7 mm. yumuşak süngerli Palio CK ile Ma Te'nin yarattığı sipinks ve kabak toplara nüfuz edememiş. Genco.
  8. Ma Te, DHS O8 Karbonlu defans tahtasında, H3 ve 1.4-1.7mm.Yumuşak TSP Curl P4 süngeri üzerinde PALIO CK 531 a uzun pütür kullanıyor.
  9. beşyüziki

    Sözcükler

    Öyle mi Sayın bellek? Bilmiyordum. ''Sadece buluşmaya katılım gösterecek arkadaşların yazıştığı bir alandır.'' Tarzı, ya da bunun gibi herhangi bir ikaz ibaresine de rastlamadım. Yazılması mı unutulmuş ( gözden kaçmış ) acaba? Yoksa böyle bir sınırlama yok da, ben mi tiribe giriyorum?..
  10. beşyüziki

    Sözcükler

    Sayın bellek, Çay, kahve içiyorsanız, en az onlar kadar, ya da 1,5 katı su da içmek lüzumu hasıl olur. Zira çay ve kahve neredeyse %70'i 80'i sudan oluşan güzel vücudumuzdaki suyu çeker, onu kurutur. Hele de bunları düzenli içiyorsak, bunlar metabolizmamızda birtakım işleyiş değişikliklerine neden olurlar. Güzel bedenceezimiz, daha çok suyla işlemek üzere ayarlıdır... Yani demem şu ki Sayın bellek, ööle yaparsak ööle oluyor, ööle yapmazsak ta ööle olmuyor.
  11. Foumdaşlardan Sayın bellek'in, geçenlerde verdiği bir aradan sonra, foruma tekrar yazmaya başlayan başka birine hitab ederken '' Tekrar yazımlarınla hoş geldin '' deyişini okumamı müteakiben, bende, dilimizdeki sözcüklerin, daha önce kullanılmamış, ( yazımlarınla, tekrar yazımlarınla ) yeni, yepyeni bir kullanımıyla karşı karşıya olduğuma dair kuvvetli bir kanaat hasıl oldu. ''Yazımlarınla'' yeni, yepyeni, dilimizde daha önce hiç kullanılmamış, yeni türetilmiş ve gayet iyi anlaşılıyor. Kendi kaleme alışlarımda , şahsen ''yazışlarınla''falan diye, ''yazış''ı kullanarak yazdığım oluyor lakin, o, böyle olmuyor tabii. Bu pek yeni, pek taze... Ve de hafif. Sayın bellek, Arzu ederseniz, bu bahsin devamını, taze demlenmiş Seylan Çayı ve küt küt yanan bir çingene sobasının çatırtıları eşliğinde sıcacık bir sohbet eşliğinde değerlendirebilir, bu yeni ''yazım'' sözcüğünü kutlayabiliriz.
  12. Sayın Anıl Çınar Çiçek, Evvela, eklemeliyim ki, hiç bir ayakkabı ''ilerde'' kirlenmez. Şüphesiz, dilimizde böyle bir kullanım elbette vardır; öyle söyleriz ve öyle söylemelere öyle alışmışızdır ki, ''ilerde''nin içinde hiç olmadığımızı, daima şimdi-burada olduğumuzu dikkatimizden kaçırıveriririz. Aslında o an yatakodasında, yatakta mışıl mışıl uyurken, kendini rüyasında kimbilir nerelere gittiğini gören, oralarda ne maceralar yaşayan ve durumunun ayrımında olmayan, uykuda, rüyalar gören biri misali. Ne ileride, ne geride, bir an gelir, Lezoline'larımıza bir bakış atarız. Akabinde bunu, bizde oluşuveren şöyle bir ''kanı'', yaptığımızı, hemencecik şöyle bir yorum izler: ''Kirlenmişler''...Ve ''Yıkasam iyi olacak''lar, ''Eski diş fırçaları iyi bu iş için''ler falan, zaten ''Kirlenmişler''in ardısıra, Boğaz tırafiğinde sıkışmış misali, peşisıra beklemektedirler...Bir basılmamış bilgisayar tuşları dizisi halinde.
  13. Eski, kullanmadığımız bir diş fırçasının, hele de sertçe olursa, ayakkabı temizliği bahsinde bir hayli faidesi oluyor, gördüm. Sabun ile de pek güzel köpürür, dipli bucaklı, köşelerine möşelerine, aman yuvarlanıp da katlanan yerlerine, tabanının derinliklerine...Tekrar tekrar, tekrar tekrar...
  14. Sayın alextt, Lütfen, ister ferdi ister de çift maçında olunuz, topa vururken, topa vurma anında yalnız, yapayalnız olduğunuz, olacağınıza, elinizden bir tutan olmayıp, olamayacağına dikkat ediniz. Bu durumu külliyen kabul ediniz. Buna rıza gösteriniz. Yanınızda kendiniz varsınız. Bunu hatırlayabilirsiniz. İçinizden defansçı ya da son dönem terimleriyle ifade edecek olursak, atak-defansçı olmak geliyorsa, öyleyse, iyi bir atak-defansçı olmanın zorlu yollarında yürümeye ve acıya hazırlanınız. Daha çok savunmaya yönelik oyunu hakir görmelere zerre pirim vermeyiniz. Zerre. Masa tenisine dair anlayış merhalelerinin belli düzeylerinde, oynayışınızın başkalarınca, hücumcu ya da defansçı ya da atak-defansçı diye nitelendirilmesi, çeşitli açılardan (mesela, nasıl antreman yapacağınız açısından) ehemmiyetli addedilebilir, lakin, bu, asal önemde değildir. Asal, en üst derecede önemde olan, muzaffer olmaktır. Asıl önemli olan, daima yeniş, daima muzaffer oluş, rakibi ayaklar altına alıp tamamıyla ezmek, onu kelimenin tam manasıyla ezip, perişan etmektir. Rakibinizi zerre merhamet göstermeden, daima 11-0, 11-1 yapmaktır. Sözlerimin mübalağalı gelmesi sizi yolunuzdan çevirmesin. 1950'lerin 49-0'lık dünya boks şampiyonu Rocky Marciano veya Kyokushin Karate'nin kurucusu Mas Oyama, bu bahste gayet iyi örneklerdir. Oynadıkça, ileride, defansçı veya atakçı olmaya yönelebilirsiniz. Bunu yapınız belirler. Biri öbüründen daha üstte veya altta değildir. En önemlisi içtenlik, kendinize karşı olabildiği kadar içten olmanızdır. Yoksa, dışardan, sair kişilerin, bir şey de bilmeden, veya yarım bilip, size başkalarından duyduklarını tekrar edip, söyledikleri değil. Sipinkste de, kesişte de topun eğirilmekte olduğunu, gözden kaçırmayalım. Zaten defansçı değil de, kelimenin tam manasıyla atakçı da olacak olsanız, antreman, hayalkırıklıkları ve acıdan kaçış yoktur.
  15. Sayın berke_45, Kombo konusunda sık sık ziyaret ettiğim bir siteye yine baktım. İstemeden de olsa, doğru dürüst bir kombo edinmek için size, doğrusu kesenin ağzını bir hayli açmanız, şöyle rahatça bir 2000'lere, 3000'lere ve ötesine uzanmanız gerektiğini söylemek istiyorum. Aslında, bugünün bu tatsız gerçeğinin ayrımına, bir kaç internet arayışıyla, fiyatlara bakarak, pekala kendi kendinize ,siz de varabilirdiniz, lakin bunu bir kez başka birinden işitmeye ihtiyaç duymuş olmalısınız. İlaveten, komboyu, elinize geçen para arttıkça, biraz sabrederek, bu gün şu lastiği, öbürgün o tahtayı alarak, lastik lastik, tahta tahta örmek de mümkün görünüyor.
  16. Sayın beşyüziki, N'ooldu, bir yanıt gelmedi mi?..Ha ha ha ha ha ha haaa!.. Sayın beşyüziki, Yazdıklarınızı, size yazılanları, foruma katıldığınız andan beri, dikkatle takip ediyorum. Hiç değilse, en az dört kez, farklı kişilerce, yazılarınızda imla hataları yapmakla itham edildiniz. Oysa gayet iyi biliyorum ki; yazılarınızı, öğrendiğiniz dilbilgisi ve imla kurallarının filtresinden daima geçiriyor, onları bu kurallara göre, anlayış ve biliincinizin elverdiği ölçüde, tekrar tekrar düzeltiyorsunuz. Akabinde, bu kişilerin foruma yazdıklarını tetkik ettiğimde, bir tanesinin bile, bırakınız noktalama işaretleri kullanmayı ve en basit imla kurallarına dahi uymayı, hatasız cümleler kurmadan ( bunlar ekseriyetle zaman ve çekim hataları ) tek bir gönderi bile göndermediklerini tespit ettim. Demek ki bazılarının, sizin öğrenmiş olduğunuz kurallar ve kalıplarla değerlendirilmeksizin yazmaya, ihtiyaçları var. Bazıları, en küçük bir tenkid veya istihzada alınıveriyorlar ... Sayın beşyüziki, Lütfen bu olguyu açıkça görünüz ve kabulleniniz. Başkası imla kurallarını gözetmese bile, siz gözetiniz. Bunu, halihazırda zaten böyle yaptığınızı, yapabildiğinizi biliyor, şu sıralar, yiyeceklere şiddet uygulamadan onları yemeyi ve oturup kalkarken, yürürken, çay taşırken, kaslarıma, bağlarıma, işin ayrımında olup, şiddet göstermemeyi çalışıyor, bunları deneyimliyorum. Oyunda, kontura sipinks çekerken, topa şööle bi iyi çakarken, ne kendime ne de başkasına bir zarar vermeden, şiddetime bir yer açabildiğim için mutluyum, bu bahste rahatım ve oynayabildiğim için, illa bir gün oynayamaz hale gelmeden de, şükran hissediyorum. IMPERIAL Wilfried Lieck, st BUTTERFLY Tackiness Drive, 1.1-1.3 mm. Kırmızı BUTTERFLY Feint-Soft, 1.1-1.3 mm. Siyah
  17. Sayın beşyüziki, Doğrusu, satırlarınızı kaleme alırken daha dikkatli olmanız gerektiğini, bir kerre daha hatırlatmak lüzumunun hasıl olduğunu ifade etmek gerekiyor. ''Peki neye, neye dikkat edeceğim, dikkatimin nesne ya da nesneleri nelerdir? '' diye sorduğunuzu adeta duyar gibiyim, Sayın beşyüziki. Bu sualinizi yanıtlasam, daha yanıtımın son hecesini telaffuz dahi etmeden, yeni bir sual daha tevcih edebilecek, doğrusu hiç de yabancısı olmadığım bir tarafınız olduğunun da ayrımındayım. Peki, neye ya da nelere mi dikkat edeceksiniz? Her şeye Sayın beşyüziki, bulunduğunuz andaki herşeye...Seslere, odanın şu anki sıcaklığını hissetmeye, gördüklerinize, yere daha çok ayak parmaklarınızla mı yoksa topuğunuzla mı, yoksa ikisinin ortasıyla mı baskı yaparak bastığınıza, odadaki kokulara, sessizliğe, bedeninizi hareket ettirirken hangi kasları nasıl kullandığınıza, nefes alıp verirken, içerden, nefesinizin güzel vücudunuz boyunca seyrine, hepsine, olup bitenleri anında yorumlayıp ( yorumlamayınız, yalnızca hiç ilgi göstermeden bakınız), yeni bir düşünceye kapılıp kapılmadığınıza, herşeye dikkat ediniz. Durunuz, Sayın beşyüziki, şu an içerde ve dışarda olup bitenlerle temastan ve bu temasın sizde uyandırdıklarından uzaklaşmak için elinizi hemen cep telefonunuzu açmaya atmayınız. Gönderinizi yazıp, yayınladıktan sonra, dimağınızda yeni ve daha güçlü bir örnek peydah olduğunda ise, hayıflanmayınız. Geçmiş, geçmiştir; onun için yapılabilecek hiçbir şey yoktur. Bu seferki gönderinizin de, o güzel örneğinizden mahrum bir şekilde okuyucuyla buluşmuş olmasına rıza gösteriniz. Bunu, kendinize yediriniz. Leblebiyi...
  18. Sayın beşyüziki, bazen, bir yazımı kaleme alışımı müteakiben, yazıda kullandığım bir örneğin yerine ( o örneği vermiş, yazmış oluyorum ), sonradan, meramımı anlatmakta çok daha yararlı olabilecek, çok daha kuvvetli başka bir örneği hatırlıyorum, fakat, artık ok yaydan çıkmış, iş işten geçmiş, gönderimi göndermiş, o gönderi de, okuyanlar tarafından okunmuş olabiliyor. Sonradan, ''düzenle'' seçeneğini kullanarak yazdığımı düzeltsem de, bu bahiste kendimi toptan rahatlamış hissetmiyor, sankim kırk kat yorganın altındaki leblebiden rencide olan pirenses misali hallere giriyorum... IMPERIAL Wilfried Lieck, st. BUTTERFLY Tackiness Drive, 1.1 -1.3 mm. Kırmızı BUTTERFLY Feint-Soft, 1.1 -1.3 mm. Siyah
  19. Sayın MAVİ, Öncelikle kesenin aazını epey bir açıp, en son teknolocik ekipmanları kullanan, bu alanda yayınlanmış dergileri ve en son gelişmeleri takip eden, yayımlanmış en son makaleleri okuyan/okumuş bir göz müteassısına muayene olun, gözlük, lens gerekiyorsa, alın. Zira yapılacaklar listesi numara bir geliyorr: TOPA BAK! Maçta, antıremanda, rakip ve siz servis atarken, ralli sırasında, topa bakınız. Zamanla topu ve rakibi okuyuşunuz inkişaf edeceğinden, bu son derece yalın görünen ve yalınlığından, sık sık gereken ehemmiyetin verilmediği, öğüdü, artık sizde bir alışkanlık haline gelene kadar tutunuz. Buradan, ''herhangi bir öğrenişe kavuşmada sabrın önemi''ne temas etmemiz, hani neredeyse işten bile değil. Sayın Saadettin'in satırlarını tetkik ettiğimde ise, bende, mes'elenin teknik kısmının biraz hafife alındığı kanaati hasıl oldu. Kimbilir, belki de, bulunduğunuz seviyede teknik, tecrübe gibi kavramlara hiç takmadan, antıremanlarınızı yapmanız gerektiğini, gerisinin zaten üstüne bina olacağını kast etmiştir. Lakin, Sayın Saadettin'den bir istirhamım olacak. Şayet kendisi ''her gün tempoyu arttıra arttıra'' ve ''ya da aynı şekilde'' diyerek neyi kastettiği hususunda biraz daha sipesifik olur, dakikalar ve kilometreler, hatta metreler üzerinden söz söylerse, önerisinin veriminin, sizin için, daha yüksek olacağı kanaatindeyim. Geçenlerde, ''Iron''Mike Tyson'un olduğu reelslerden birinde rastladığım şu söze uygun hareket etmekle ekmeğimize güzel bir yağ sürebiliriz: ''Disiplin, yapmaktan nefret ettiğin şeyi, sanki onu yapmaya aşıkmışsın gibi yapmaktır. Bu, ilk başta yaparken, hiç olmuyormuş gibi gelse de, hiç aldırmayıp, yapmayı sürdürmekle yaşanışında her seferinde bi gıdım kolaylaşma yönünde değişerek ilerleyen bir uygulama. Şüphesiz, işin aslı burada; değişen uygulama değil, sizin masa tenisçiliğiniz...
  20. https://www.masatenisi.com/xiom-combo-vega-masa-tenisi-raketi
  21. Sayın Murad_PAŞA, andığınız lastikler ve tahta ile pekala da oynayabilirsiniz, dezavantajınıza da olabilirler, oyununuz görülmediği için henüz bu bahiste herhangi bir beyanda bulunmam mümkün değil. Lakin ekmeğinize daha bol yağ sürmenize imkan sağlayacak başka lastik ve tahta terkipleri de mevcuttur kanaatindeyim. Mesela, andığınız tahta üzerine, kalın (bazı lastiklerin -soft versiyonları )süngerli, 2.0 mm. veya Max. daha ''orta hızlı lastikler olabilir, sanki...Bu tip bir raketin, iyi sipinksli olduğunu söylediğiniz oyununuzu desteklemekte ve size konturol sağlamada faydası olabilir. Hıza ihtiyaç duyarsanız ki, tahtanız en hızlı addedilen tahtalar arasındadır; rakedinizi topa sipinks yaparken yaptığınız gibi yandan sürtmek yerine, topun göbeğine göbeğine, o kalın yumuşak süngerli lastiklerle LÖPÇÜK! LÖPÇÜK! veya CARK! CARRK! deye çakmanız kafi gelecektir. IMPERIAL Wilfried Lieck, st BUTTERFLY Tackiness Drive, 1.1-1.3 mm. Kırmızı BUTTERFLY Feint-Soft 1.1-1.3 mm. Siyah
  22. beşyüziki

    Ekipman

    hamiş: ''sevi'' sözcüğünü Yunus Emre sık kullanmış. Aşk, sevgi, sevda karşılığı...
  23. beşyüziki

    Ekipman

    Sayın Hakan KIRIK, Her halde bunu derken,oynadığınız, antıremanlar, temrinler yapabildiğiniz( sağlık; bir diğer nakit)zamanı kastediyorsunuz. Bende, son cümlenizdeki bahse ise katılamayacağım istikametinde bir kanaat hasıl olmuş durumda. Lakin, cümlenizi bir kerre daha okumamın ardından, az önce hasıl olan kanaat yavaşça eriyen bir bulut misali çözülüverdi. Cümlenizi sanki, ''kim daha çok oynarsa, tekniği olsun olmasın, üst seviyeleri yenecek duruma geliyor''...Diye yorumladığımı ayrımsadım. Oysa kastedilen o değil, çok oynayan oyuncuların üst seviyeleri ''zorlayacak'' duruma gelmeleri...Kanaatimce, bir oyuncuyu '''zorlayacak '' duruma gelmek, züğürt tesellisidir. Muzaffer olunmadık ve rakip, kelimenin tam manasıyla perişan edilip, ezilmedikçe ''zorlamış olma''nın her hangi bir ehemmiyeti yoktur. Bu tip lakırdıların, enikonu ilginizi çeken, kulüp sohbetlerinde belki bir nebze ehemmiyeti olabilir. Sayın Hakan KIRIK, Çok oynayanların, üst seviyeleri zorlaması bizim yorumumuzdur. Yoksa bazı limitler vardır, bunları ne denli çok oynarsanız oynayınız, aşamazsınız. Aşamazsınız. Dünya ilk 100'ünden herhangi biriyle yapacağınız ''ciddi''' maçlar, en çok, 11-0, 11-0 ve 11-1,2 gibi, ( o da balık yapmanız ihtimalini göz önünde bulundurarak 1 sayı) sukorlarla neticelenecektir. Bir tane servislerini bile kurtaramaz, iki tane sipinkslerine bulok yapamaz, topu göremezsiniz..Umarım, bunun, gönderilerine, ''orta seviye bir oyuncuyum'' diye başlayan bazı yeni başlayanların takdirlerine bir yararı olur. Ama tabii en iyisi, böyle bir olayın başlarına gelmesi, bunu bizzat yaşamaları. ''Aman da ben nereden bulacağım, bu dünya sıralamasında ilk 100'den oyuncuyu?'' Derseniz de, o vakit olsun ,dünya ilk 300'ünden birini bulursunuz o vakit...Nasl'olsa şu ya da bu şekilde, kendinizden bihaberliğinizin derecesi hakkında bir şeyler açığa çıkacak, bu vesileyle, oyunculuk düzeyinizin takdirini, bir nebze daha gerçekle bağlantılı bir şekilde yapabileceksiniz. Elbette, bunda, 11'e 0, 11'e 1'lik kaybettiğiniz setlerin, sağınızdan solunuzdan vızır vızır geçen sipinks ve fast sipinkslerin, o göremediğiniz çakışların ve kısa bırakmalarda kırılan belcaazınız misali pek çok etkenin payı olacaktır. IMPERIAL Wilfried Lieck, st BUTTERFLY Tackiness Drive, 1.1-1.3 mm. Kırmızı BUTTERFLY Feint-Soft 1.1-1.3 mm. Siyah
  24. beşyüziki

    Ekipman

    Sayın Hakan KIRIK, Bendeniz ''genel'' değilim. Hani ''orman'' değil de, ormanı oluşturan tek tek diğer ağaçlar gibi, tek bir ağacım. Zaten siz de satırlarınıza ''Sayın GENEL'' değil, ''Sayın 502'' deye başlayarak, genele yazmadığınızı göstermişsiniz. Sayın hakan KIRIK, Bilmem hiç dikkatinizi çekti mi, ''genel'' sözcüğünü (kavramını), yazışmalarımızda, kendi aramızdaki sohbetlerde, tartışmalarda pek sık kullanırız. Yani, en azından bana ''sık'' kullanıyormuşuz gibi geliyor. Ancak şunu da eklemeliyim ki, sözcüklerin dünyası dışında, ''genel''le, ne bir yerde karşılaşmış olduğumuzu, ne de ''genel''le her hangi bir yerde karşılaşmış birini gördüğümüzü unutuveriririz. Bunda da, ''genel''in bir sözcük, bir ''mevhum'' olmasının, bir nesne olmamasının büyük bir payı var. Kim söylemişti, kimin lafzıydı şimdi hatılayamadım lakin, gayet yerinde bulduğum hoş bir deyiş var: ''Genelde düşünür, özelde yaşarız.'' Tabii ki Sayın Hakan KIRIK, tabii ki. Nasıl ki ''orman''ın, şu yeryüzümüzde, yanyana gelmiş, tek tek ağaçlardan bağımsız, kendi başına, ayrı bir varlığı yoksa, işte, ''genel''in de, tam da işaret ettiğiniz gibi, istisnaların toplamından başka bir şey olmadığı kanaatindeyim. Her birey eşsizdir ve her vak'a kendi başına değerlendirilmelidir. Herkesin raketi, eşsiz bir şekilde, kendine göre eskir. Olgulara yakından ve dikkatle baktığımızda, bunun böyle olduğu göz önündedir. Eğer var ise, enercimizin kıpırtısızlığı ve bu hale yerleşmiş, buna alışmış olmamız, her vak'ayı kendi başına değerlendirmemize engel oluyorsa ya da o andaki asal ihtiyacımız bambaşka bir şeyse, bunun üzerinde hususiyetle çalışmak gerekir. Çalışma konusundaki isteksizliğin de, enercimizin durgunluğuyla bağlantılı olduğu kanaatindeyim. Unutmayalım ki, maç sırasında, topa, çalışarak, mesela bekend vurmak yerine, ayakları çalıştırarak forhende dönüp, güçlü bir forhend hücumuyla, sayıyı hanemize kaydetmek ve de bu yapışların toplamıyla, neticede, muzaffer olmak işten bile olmayacaktır. Elbette bu denilen, bir istisnadır. Topun o andaki hızı, sipinks miktarı ve yönü, rakibin konumu, masa antremanı dışında bacak çalışması yapıyor veya yapmıyor oluşumuz misali, daha pek çok faktör bu bahste belirleyici olacaktır.
  25. beşyüziki

    Ekipman

    Sayın Hakan KIRIK, Herşeyden evvel, gayet öğretici bulduğum satırlarınız için teşekkürü bir borç bildiğimi ifade etmek isterim. Şöyle bir baktım da, az daha, her şeyin, yapılacakların, hatta nasıl düşünüleceğinin bile önceden belirli, hazır olduğu, içinde kendiliğindenliğe, yaratıcılığa zerre yer bırakılmamış bir kalıplar dizisiyle karşı karşıya olduğum kanaatine varacaktım. Neyse ki, nihayetinde, ''bu iş bana göre değilmiş deyip, raketi satacak'' deyen satırlarınızla karşılaştım. Pekii, eğer öyle olursa, o raketi yeniden satın alan kişi, aynı hevesleri, aynı arzu ve beklediğini bulamamaları mı yaşayacak? Olması pek muhtemel intibaını veren satırlarınızda anlatılanların, olacakları kesinkes önceden bildirdiği kanaatinde elbette değilim. Olaylar başka türlü de inkişaf edebilir elbet. Mes'ele şu ki, muvaffakiyyetlerin cümlesinde yaratıcılık mevcuttur. Harcıdır adeta yaratıcılık, inşa edilen muvaffakiyyet duvarının. E peki, masa tenisi oynarkenki yaratıcılık bundan muaf mı? Elbet değil. Hiç olur mu? Alıntıdaki ilk cümlenizde andığınız seyir, yaratıcılığa yer bırakmamaktadır. Her şey hazırdır (içinde kendim de rahatımdır). Nasl'olsa hep öyle olmuş, bundan böyle de öyle olacaktır. Aslen, yakından temaşa edildiğinde, bu zihni sıkıcılık, bu tekdüzelik ve sıkıntı toprakları, içinde yaratıcılık çiçeklerinin açtığı tarlalardan başka bir şey değildir. Sayın HAKAN KIRIK, neden ''en kısa sürede''? Nereye yetişiyoruz, olacak olanın olduğu, olacak olanın her zaman olduğu şu alemde, bir şey mi kaçırıyoruz? Kaçırıyor olsak bile, o zaman da ''bir şey kaçırmakta'' oluşumuz oluyordur. Haa, rakedi ''en kısa sürede'' almaktan murat, bir an önce, yapılmamış antreman saatleri kazanmaksa, bu, üstünkörü bir bakışla bir kazançmış gibi görünse de, adı üstünde, ''kör'', üstünkörü bir bakıştır. Her zaman, yalnızca, içinde bulunduğumuz anda olduğumuzu unuttuğumuz bir bakış. IMPERIAL Wilfried Lieck, st BUTTERFLY Tackiness Drive, 1.1-1.3 mm. Kırmızı BUTTERFLY Feint-Soft 1.1-1.3 mm. Siyah
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu sitede size daha iyi yardımcı olabilmek için çerezler kullanılır. Çerez ayarlarınızı buradan yapabilirsiniz, veya devam ederseniz çerez kullanımını kabul etmiş sayılırsınız..