Jump to content
Masatenisi.org Forum

huorfefalas

Üyeler
  • İçerik sayısı

    215
  • Kayıt Tarihi

  • Son ziyaret

İleti bölümüne huorfefalas kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. "Devşirme" kelimesinin hakaret unsuru taşıdığını düşünmüyorum. Wang Bo, diğer tüm ülkelerdeki çinliler gibi devşirmedir. Kreanga da devşirmedir, Niagol Stoyanov da devşirmedir, Chen Weixing de devşirmedir, hatta Singapur bayan milli takımının tamamı devşirmedir. Japon milli takımında da Kan Yo ve Chen Kazuhiro devşirmedir. Bu örnekler saymakla bitmez. Kendi sistemleriyle ülke dışında hedefledikleri kadar başarılı olamayanlar devşiriyor işte. Bazı arabalarla uzun yol yapılamaz ya, o hesap yani. Biz de Anadol'la gidemiyoruz o yolları işte, napalım. Adamlar milli müsabakalarda da boy gösterip ekstra paralar kazanmak için milletlerini değiştiriyorlar. Türkiye sevdasından değil yani. Bu gayet profesyonel bir hareket ama işin milliyetçilik boyutuyla birebir örtüşmüyor. (İşin bu kısmını düşünürken alacağınız tavır; nasıl, ne kadar ve ne tür bir milliyetçi olduğunuza bağlı tabi.)

     

    Burada asıl önemli olan unsur SİSTEM ve buna bağlı olarak SÜREKLİLİK. Türkiye bir şekilde başarı kazansın da nasıl kazanırsa kazansın mantığı doğru bir yaklaşım değil. Önemli olan sistemdir, bireyler değil. Sporcuların spor yaşamları kısadır. Fakat sistemler çok uzun yıllar, hatta asırlar boyu varlığını sürdürür. Sporcular değişir, antrenörler değişir ama sistem, bir makina edasıyla sürekli iyi sporcu üretir. (bkz. Jimnastik, bkz. Sovyetler Birliği)

     

    Başkası sonradan Türk olunca ve günübirlik başarılar kazanınca nedense çok sempatik geliyor. Olimpiyat elemelerinin son ayağında listeye dahil olmak inanılmaz zor bir olay değil zira bunu geçen olimpiyatlarda Cem Zeng'de yaptı fakat şuan esamesi okunmuyor. (O yüzden günübirlik başarı olarak adlandırdım.) Adamlar bir bakmışsınız kendilerinden 30 basamak üstte olan adamı yenmiş, bir bakmışsınız 50 basamak altındakine yenilmiş. Hiçbirinin sağı solu belli değil. Yoldan geçen adamla bile oynasalar hep içimizde bir "acaba" oluşuyor.

     

    Belli bir eko-sistem içinde büyüyen bir çiçeği koparıp bambaşka özelliklere sahip bir toprağa ekiyorsunuz ve bundan verim bekliyorsunuz. Bu verim elbette ki sinüzoidal dalgalanmalar yapacaktır. 20'li yaşlarının başında ülkemize getirilmiş biri için (ki bu başlarda sadece basit bir transfer olayıdır, milli takım için getirilmemiştir) "ben yetiştirdim" deniyor ya işin en komik kısmı da bu. Yıllar boyu ilk 300'e sokamadığın sporcuları 1-2 senede nasıl da ilk 100'e soktun da olimpiyatlara katılmasını sağladın da teklerde Avrupa 3. sü bile yaptın? Cem Zeng olayı zaten tam bir vaka. Belinden sakat olduğu bilindiği halde, Çin'in genç milli takımından çıkarılmış, belki de atılmış (disiplinsizliği yüzünden atıldığı dedikodusu da vardı) birini devşiriyor, sonra daha iyi bir devşirme bulduğunuz zaman adamı tek kalemde siliyorsunuz.

     

    Bayrağımızı Londra'da görmek elbette ki bize gurur veriyor ama bu başarıları kendi sistemimizin ürettiği, sıfırdan yetiştirdiğimiz sporcularımızla kazanmalıyız ki dünya masa tenisinde bir yere gelelim. Takımlarda resmen sürünüyoruz. Çinliler geldikten sonra da pek değişen bir şey olmadı. 5-6 basamak çıkıyoruz, iniyoruz, çıkıyoruz. Bu şekilde belki her olimpiyatta 32'ye kadar geliriz. Peki tüm hedef bu mudur? Hepsi bu kadar mı? O zaman oyun bitti, herkes dağılsın...

     

    Ellerinize sağlık üstad, tam ben de uzun uzun yazmaya karar verip wordpad'e bir şeyler karalıyordum ki yeni gelen mesaj var mı diye kontrol ederken mesajınızı gördüm. Neredeyse söylemek istediğim her şeyi söylemişsiniz.

     

    Sistem gerçekten kilit nokta. Bana kalırsa bizim en çok sorun yaşadığımız parçaları ise zihniyet ve olanaklar. Tüm oyun ufak bir masa etrafında döndüğü için, sokaktan geçen adamın bile "zamanında il birinciliği" olduğu için, herkes "çok iyi oynadığı" için diğer sporlara nazaran gerekli ilgiyi ve saygıyı göremiyor, hatta küçümseniyor diye düşünüyorum. Çünkü oyunla alakası olmayan adam "amaan raketi alıyorlar topa vuruyorlar işte ne var bunda" zihniyetinde. Bilmiyor çünkü topa vururken topa vurulduktan sonra rakibin muhtemel yapabileceği hamleye göre taktik belirleyerek topa ne denli hızlı vurulacağını, topun masanın ne tarafına gönderileceğini ve gönderirken topa nasıl vurup topu döndürmesi gerektiğini düşündükten sonra gelebilecek topa göre masanın neresinde konumlanması gerektiğini. İlgisini çekmiyor, çünkü çok basit ona göre. 2 adam var, ellerinde raket. Ortada da ufacık bir masa, topu atıyorlar masaya çarptırıyorlar sırayla. Hepsi bu ona göre çünkü bilmiyor.

     

    Bu düşünce tarzı mevcutken bu kadar sporcumuzun olması bile büyük bir olay bana göre, her ne kadar kötünün iyisi durumunda dahi olsak da...

     

    Olanaklar da kısıtlı, hatta yok. Genel konuşmayayım, Türkiye'nin büyük şehirlerinde durum nasıldır, nedir ne değildir çok engin bir bilgim yok 3 aşağı 5 yukarı tahmin edebiliyorum vaziyeti ama benim bulunduğum ve gözlemleyebildiğim şehirde olanaklar içler acısı. Bulunduğum şehirde, yani Isparta'da şu an masa tenisi oynanabilecek 2 yer var. Reklam olmasın isimlerini söylemeyeyim şimdi, birisi eski bir alışveriş mağazasından bozma bowling salonunun ince uzun ve ücra bir köşesi(ki 4 masa var ve oyun oynarken arkanızdaki masadaki oyuncuyla sırt sırta çarpışmamanız işten bile değil) diğeri de çeşni olsun diye var olan ve 2 masanın fileleri arası mesafesi 5-6cm olan, yan yana sıralanmış 5 masanın bulunduğu bir çay bahçesi. Başka alternatif yok, varsa da ben bilmiyorum eğer bilenimiz varsa aydınlatırsa çok memnun olurum. Yukarıda bir yerde yazılmıştı, kim yazmıştı hatırlayamadım "Almanya'da her 200 metrede bir parklarda tenis masaları var" diye. Olayın özü aslında biraz da bu ama bizimki kısır döngüye dönüşüyor. İmkanların, olanakların olduğu yerde ilgi de onunla beraber artıyor. E olanakların artması için de hem halkın, hem de bu işin başındakilerin ilgisi gerekiyor derken sonsuza kadar gidiyor bu döngü.

     

    Bunların hepsi bir yana bir de desteklemek yerine köstekleyenimiz de bol keseden. Aileden tutun da, "hadi oynayın aranızda maç yapın çocuklar" zihniyetli antrenörlere(!) kadar neler neler...

     

    Bir yerlerde bir şeyler ters gidiyor ama ne engel olup değiştirebiliyoruz, ne de göz yumabiliyoruz bu duruma.

     

    Sözde kısa yazacaktım ama yine bir ton yazı yazmışım. ^_^

  2. 1. seçenek diyorum ben de ağırlıklı olarak. Bana kalırsa okullarda turnuvalar düzenlenmesi ya da daha fazla ekipman gönderilmesi bir işe yaramayacaktır bilinçli bir çalıştırıcı başlarında olmadıktan sonra. Elbette temelden eğitime başlanılmalı ama şu anki duruma göre öncelikle mevcut oyuncuların faydalanabilecekleri kaliteli tesislerin artırılması gerekir diye düşünüyorum.

  3. 12 dk sonra alttaki 12 kanaldan birinde mutlaka olması lazım...

     

    http://www.eurovisio...2012/index.html

     

    Aslında kanal aramanıza hiç gerek yok, sayfayı açtığınızda latest highlights, ceremonies vs yazan barı sağa doğru kaydırıp table tennis sekmesine girerseniz eski maçlar da dahil izleyebilirsiniz.

     

    Bu arada eurovisionsports programına baktım, Bora'nın maçının olduğu saatte masatenisi yayını yok, en yakın yayın 8 saat 59 dakika 15 saniye sonra olacakmış. Yani Trt3'e kaldık.

    • Beğen 1
  4. Tesekkur ederim.

    isyerimden sanirim izleyemiyecegim. :(

     

    Ne demek, rica ederim. Aslında şöyle güzel bir kayıt programı bulsam yetişebildiğim tüm maçları kaydedip yüklerim siteye. :)

     

    trt 3 veriyormu yarın bora 'nın maçını ?

     

    Bugün vermiş maçı. İnternetten izlemek için o siteden diğer siteye zıplarken Trt'nin yayınlayabileceğine ihtimal bile vermeyip açmamıştım televizyonu, kaçırdık haliyle. :(

     

    evet verdi trt3 ..darısı yarın Zhang Jike maçına, TR satii ile 12:00'de sanırım...

     

    Türkiye saati gmt +3 oluyor hocam, saat 13:00'da maç.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu sitede size daha iyi yardımcı olabilmek için çerezler kullanılır. Çerez ayarlarınızı buradan yapabilirsiniz, veya devam ederseniz çerez kullanımını kabul etmiş sayılırsınız..